suara suresi 33. Ayet

1 . 2 . 3 . 4 . 5 . 6 . 7 . 8 . 9 . 10 . 11 . 12 . 13 . 14 . 15 . 16 . 17 . 18 . 19 . 20 . 21 . 22 . 23 . 24 . 25 . 26 . 27 . 28 . 29 . 30 . 31 . 32 . 33 . 34 . 35 . 36 . 37 . 38 . 39 . 40 . 41 . 42 . 43 . 44 . 45 . 46 . 47 . 48 . 49 . 50 . 51 . 52 . 53 . 54 . 55 . 56 . 57 . 58 . 59 . 60 . 61 . 62 . 63 . 64 . 65 . 66 . 67 . 68 . 69 . 70 . 71 . 72 . 73 . 74 . 75 . 76 . 77 . 78 . 79 . 80 . 81 . 82 . 83 . 84 . 85 . 86 . 87 . 88 . 89 . 90 . 91 . 92 . 93 . 94 . 95 . 96 . 97 . 98 . 99 . 100 . 101 . 102 . 103 . 104 . 105 . 106 . 107 . 108 . 109 . 110 . 111 . 112 . 113 . 114 . 115 . 116 . 117 . 118 . 119 . 120 . 121 . 122 . 123 . 124 . 125 . 126 . 127 . 128 . 129 . 130 . 131 . 132 . 133 . 134 . 135 . 136 . 137 . 138 . 139 . 140 . 141 . 142 . 143 . 144 . 145 . 146 . 147 . 148 . 149 . 150 . 151 . 152 . 153 . 154 . 155 . 156 . 157 . 158 . 159 . 160 . 161 . 162 . 163 . 164 . 165 . 166 . 167 . 168 . 169 . 170 . 171 . 172 . 173 . 174 . 175 . 176 . 177 . 178 . 179 . 180 . 181 . 182 . 183 . 184 . 185 . 186 . 187 . 188 . 189 . 190 . 191 . 192 . 193 . 194 . 195 . 196 . 197 . 198 . 199 . 200 . 201 . 202 . 203 . 204 . 205 . 206 . 207 . 208 . 209 . 210 . 211 . 212 . 213 . 214 . 215 . 216 . 217 . 218 . 219 . 220 . 221 . 222 . 223 . 224 . 225 . 226 . 227


وَنَزَعَ يَدَهُ فَإِذَا هِيَ بَيْضَاء لِلنَّاظِرِينَ

Ve nezea yedehu fe izâ hiye beydâu lin nâzırîn(nâzırîne).


ve nezea: ve çıkardı
yede-hu: elini
fe izâ: o zaman, böylece
hiye: o
beydâu: beyaz (nurlu)
li en nâzırîne: bakanlar için, seyredenler için


Hasan Basri Çantay
Elini de çekib çıkardı. Bir de (ne görsünler) bu, temâşâ edenler için bembeyaz (ve nuur saçan bir el) dir.

Ömer Nasuhi Bilmen
Ve elini çekip çıkardı. Hemen o, nazar edenlere karşı bembeyaz (kesilmiş) idi.

Elmalılı Hamdi Yazır
Bir de elini çekti çıkardı, o da bakanlara bembeyaz oluverdi

Elmalılı (sadeleştirilmiş)
bir de elini (koynundan) çekti çıkardı, o da bakanlara bembeyaz oluverdi.

Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2)
Elini de (koynundan) çekti çıkardı; bakanlara bembeyaz (görünen, nur saçan bir şey) oluverdi.

Diyanet İşleri (eski)
Elini çıkardı, bakanlara bembeyaz göründü.

Diyanet İşleri
Elini koynundan çıkardı, bir de ne görsünler, bakanlara bembeyaz olmuş.

Diyanet Vakfi
Elini de (koynundan) çıkardı; o da seyredenlere bembeyaz görünen (nur saçan bir şey oluvermiş)!

Celal Yıldırım
Ve elini çekip çıkardı derken o durup bakanlara (pırıl pırıl ışık veren) bembeyaz (bir görünüme büründü).

Suat Yıldırım
Bir de elini koynundan çıkardı ki bakanların gözlerini kamaştıracak kadar parlak mı parlak!

Ali Fikri Yavuz
Bir de elini çekti çıkardı; o da, bakanlara bembeyaz (nur saçan bir el) kesiliverdi.

İbni Kesir
Elini çıkardı, bir de ne görsün; bakanlara bembeyazdır.

Abdulbaki Gölpınarlı
Elini koynundan çıkardı, derhal bakanlara parıl parıl parlayan bembeyaz bir el göründü.

Adem Uğur
Elini de (koynundan) çıkardı; o da seyredenlere bembeyaz görünen (nur saçan bir şey oluvermiş)!

Ali Bulaç
Elini de çekip çıkardı, bir de (ne görsün) o, bakanlar için 'parlayıp aydınlanıvermiş'.

Bekir Sadak
Elini cikardi, bakanlara bembeyaz gorundu. *

Fizilal-il Kuran
Ve elini yeninin altından çıkardı; bakanlar, onun ak bir parıltı saçtığını gördüler.

Gültekin Onan
Elini de çekip çıkardı, bir de (ne görsün) o, bakanlar için 'parlayıp aydınlanıvermiş'.

Muhammed Esed
Sonra elini ortaya çıkardı; bakanlar ne görsünler, bembeyazdı.

Şaban Piriş
Elini çekip çıkardı o da bakanlara bembeyaz oluverdi.

Tefhim-ul Kuran
Elini de çekip çıkardı, bir de (ne görsün) o, bakanlar için 'parlayıp aydınlanıvermiş.'

Ümit Şimşek
Elini çıkardı; o da bakanların gözlerini alan bir beyazlıktı.

Süleyman Ateş
Elini (koltuğunun altından) çıkardı; o da, bakanlara parıl parıl parlayan bir şey oluverdi.

Yaşar Nuri Öztürk
Elini çıkardı, o da anında seyredenler önünde bembeyaz kesildi.

Edip Yüksel
Elini çıkarınca bakanlara bembeyaz görünüverdi.