suara suresi 201. Ayet

1 . 2 . 3 . 4 . 5 . 6 . 7 . 8 . 9 . 10 . 11 . 12 . 13 . 14 . 15 . 16 . 17 . 18 . 19 . 20 . 21 . 22 . 23 . 24 . 25 . 26 . 27 . 28 . 29 . 30 . 31 . 32 . 33 . 34 . 35 . 36 . 37 . 38 . 39 . 40 . 41 . 42 . 43 . 44 . 45 . 46 . 47 . 48 . 49 . 50 . 51 . 52 . 53 . 54 . 55 . 56 . 57 . 58 . 59 . 60 . 61 . 62 . 63 . 64 . 65 . 66 . 67 . 68 . 69 . 70 . 71 . 72 . 73 . 74 . 75 . 76 . 77 . 78 . 79 . 80 . 81 . 82 . 83 . 84 . 85 . 86 . 87 . 88 . 89 . 90 . 91 . 92 . 93 . 94 . 95 . 96 . 97 . 98 . 99 . 100 . 101 . 102 . 103 . 104 . 105 . 106 . 107 . 108 . 109 . 110 . 111 . 112 . 113 . 114 . 115 . 116 . 117 . 118 . 119 . 120 . 121 . 122 . 123 . 124 . 125 . 126 . 127 . 128 . 129 . 130 . 131 . 132 . 133 . 134 . 135 . 136 . 137 . 138 . 139 . 140 . 141 . 142 . 143 . 144 . 145 . 146 . 147 . 148 . 149 . 150 . 151 . 152 . 153 . 154 . 155 . 156 . 157 . 158 . 159 . 160 . 161 . 162 . 163 . 164 . 165 . 166 . 167 . 168 . 169 . 170 . 171 . 172 . 173 . 174 . 175 . 176 . 177 . 178 . 179 . 180 . 181 . 182 . 183 . 184 . 185 . 186 . 187 . 188 . 189 . 190 . 191 . 192 . 193 . 194 . 195 . 196 . 197 . 198 . 199 . 200 . 201 . 202 . 203 . 204 . 205 . 206 . 207 . 208 . 209 . 210 . 211 . 212 . 213 . 214 . 215 . 216 . 217 . 218 . 219 . 220 . 221 . 222 . 223 . 224 . 225 . 226 . 227


لَا يُؤْمِنُونَ بِهِ حَتَّى يَرَوُا الْعَذَابَ الْأَلِيمَ

Lâ yu’minûne bihî hattâ yeravul azâbel elîm(elîme).


lâ yu'minûne: inanmazlar, mü'min olmazlar
bi-hî: ona
hattâ: oluncaya kadar, olmadıkça
yeravu: görürler
el azâbe: azap
el elîme: elîm, acı


Hasan Basri Çantay
o pek çetin azâbı görecekleri (âna) kadar onlar (kaabil değil) bu (Kur'ana) inanmazlar.

Ömer Nasuhi Bilmen
O pek acılı azabı görünceye değin ona (Kur'an'a) imân etmezler.

Elmalılı Hamdi Yazır
İyman etmezler ana tâ o elim azâbı görecekleri deme kadar

Elmalılı (sadeleştirilmiş)
Onlar acı azabı görecekleri zamana kadar ona iman etmezler

Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2)
(200-201) Böylece onu günahkarların kalplerine soktuk. (Okuyup anladılar, ama yine de) acıklı azabı görünceye kadar ona iman etmezler.

Diyanet İşleri (eski)
(200-202) Suçluların kalblerine Kuran'ı böylece sokarız da, can yakıcı azabı görmedikçe ona inanmazlar. Bu azap onlara haberleri olmadan geliverecektir.

Diyanet İşleri
(201-203) Onlar, farkında olmadan ansızın kendilerine gelecek olan elem dolu azabı görüp de, “Bize mühlet verilmez mi?” demedikçe, ona inanmazlar.

Diyanet Vakfi
(200-201) Onu günahkârların kalplerine böyle soktuk. Onun için, acıklı azabı görünceye kadar ona iman etmezler.

Celal Yıldırım
(200-201) İşte biz onu (=inkâr ve sapıklığı) böylece suçlu günahkârların kalblerine aktarıp soktuk da elem verici azabı görmedikçe mümkün değil ona inanmazlar.

Suat Yıldırım
(200-201) İşte aynen bunun gibi, Biz o yalanlamayı suçlu kâfirlerin kalplerine öyle bir soktuk ki, o can yakıcı azaba girmedikçe ona iman etmezler.

Ali Fikri Yavuz
O acıklı azabı görecekleri ana kadar, bu Kur’ân’a iman etmezler.

İbni Kesir
Elim azabı görünceye kadar ona inanmazlar.

Abdulbaki Gölpınarlı
Fakat elemli azâbı görmedikçe inanmazlar ona.

Adem Uğur
Onun için, acıklı azabı görünceye kadar ona iman etmezler.

Ali Bulaç
Onlar, o pek acı azabı görünceye kadar ona inanmazlar.

Bekir Sadak
(200-20) 2 Suclularin kalblerine Kuran'i boylece sokariz da, can yakici azabi gormedikce ona inanmazlar. Bu azap onlara haberleri olmadan geliverecektir.

Fizilal-il Kuran
Onlar acıklı azabı görmedikçe ona inanmazlar.

Gültekin Onan
Onlar, o pek acı azabı görünceye kadar ona inanmazlar.

Muhammed Esed
o can yakıcı azabı görmedikçe ona inanmayacaklardır.

Şaban Piriş
Acı azabı görünceye kadar yine de ona inanmazlar.

Tefhim-ul Kuran
Onlar, o pek acıklı azabı görünceye kadar ona inanmazlar.

Ümit Şimşek
Öyle ki, acı azabı görmedikçe iman etmezler.

Süleyman Ateş
Acı azâbı görünceye kadar da ona inanmazlar.

Yaşar Nuri Öztürk
Acıklı azabı görünceye değin ona inanmazlar.

Edip Yüksel
Acı azabı görünceye kadar ona inanmazlar.