suara suresi 100. Ayet

1 . 2 . 3 . 4 . 5 . 6 . 7 . 8 . 9 . 10 . 11 . 12 . 13 . 14 . 15 . 16 . 17 . 18 . 19 . 20 . 21 . 22 . 23 . 24 . 25 . 26 . 27 . 28 . 29 . 30 . 31 . 32 . 33 . 34 . 35 . 36 . 37 . 38 . 39 . 40 . 41 . 42 . 43 . 44 . 45 . 46 . 47 . 48 . 49 . 50 . 51 . 52 . 53 . 54 . 55 . 56 . 57 . 58 . 59 . 60 . 61 . 62 . 63 . 64 . 65 . 66 . 67 . 68 . 69 . 70 . 71 . 72 . 73 . 74 . 75 . 76 . 77 . 78 . 79 . 80 . 81 . 82 . 83 . 84 . 85 . 86 . 87 . 88 . 89 . 90 . 91 . 92 . 93 . 94 . 95 . 96 . 97 . 98 . 99 . 100 . 101 . 102 . 103 . 104 . 105 . 106 . 107 . 108 . 109 . 110 . 111 . 112 . 113 . 114 . 115 . 116 . 117 . 118 . 119 . 120 . 121 . 122 . 123 . 124 . 125 . 126 . 127 . 128 . 129 . 130 . 131 . 132 . 133 . 134 . 135 . 136 . 137 . 138 . 139 . 140 . 141 . 142 . 143 . 144 . 145 . 146 . 147 . 148 . 149 . 150 . 151 . 152 . 153 . 154 . 155 . 156 . 157 . 158 . 159 . 160 . 161 . 162 . 163 . 164 . 165 . 166 . 167 . 168 . 169 . 170 . 171 . 172 . 173 . 174 . 175 . 176 . 177 . 178 . 179 . 180 . 181 . 182 . 183 . 184 . 185 . 186 . 187 . 188 . 189 . 190 . 191 . 192 . 193 . 194 . 195 . 196 . 197 . 198 . 199 . 200 . 201 . 202 . 203 . 204 . 205 . 206 . 207 . 208 . 209 . 210 . 211 . 212 . 213 . 214 . 215 . 216 . 217 . 218 . 219 . 220 . 221 . 222 . 223 . 224 . 225 . 226 . 227


فَمَا لَنَا مِن شَافِعِينَ

Fe mâ lenâ min şâfiîn(şâfiîne).


fe: artık, öyleyse
: yok
lenâ: bize, bizim için
min şâfiîne: şefaatçi


Hasan Basri Çantay
Artık bizim için ne şefaatçiler (den bir kimse),

Ömer Nasuhi Bilmen
(100-101) «Artık bize ne şefaat edicilerden var. Ne de yakın bir dost var.»

Elmalılı Hamdi Yazır
Bak şimdi bizim için ne şefaatciler var

Elmalılı (sadeleştirilmiş)
Bak şimdi bizim için ne şefaatçiler var,

Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2)
«Bak bizim için ne şefaatçiler var,»

Diyanet İşleri (eski)
(96-102) Orada putlarıyla çekişerek: 'Vallahi biz apaçık bir sapıklıkta idik; çünkü biz sizi Alemlerin Rabbine eşit tutmuştuk; bizi saptıranlar ancak suçlulardır; şimdi şefaatçimiz, yakın bir dostumuz yoktur; keşke geriye bir dönüşümüz olsa da inananlardan olsak' derler.

Diyanet İşleri
“İşte bu yüzden bizim şefaatçilerimiz yok.”

Diyanet Vakfi
(100-101) Şimdi artık bizim ne şefaatçilerimiz var, ne de yakın bir dostumuz.

Celal Yıldırım
(100-101) Artık (bugün için) ne şefaatçilerimiz vardır, ne de candan sıcak bir dostumuz...

Suat Yıldırım
(96-102) Orada putlarıyla çekişirken şöyle derler "Vallahi de, tallahi de biz besbelli bir sapıklık içinde imişiz!" "Çünkü biz sizi Rabbülâlemin ile bir tutuyorduk. Ama bizi saptıranlar da, o mücrimler oldu." "Şimdi artık ne şefaatçimiz var bizim, ne candan bir dostumuz!" "Ah! Ne olurdu, imkân olsa da dünyaya bir dönsek ve müminlerden olsaydık!"

Ali Fikri Yavuz
Artık bizim için ne şefaatçılar var,

İbni Kesir
Şimdi bize şefaat eden kimse yoktur.

Abdulbaki Gölpınarlı
Artık ne şefâatçilerden bir şefâatçi var bize.

Adem Uğur
''Şimdi artık bizim ne şefaatçilerimiz var''.

Ali Bulaç
"Artık bizim için ne bir şefaatçi var,"

Bekir Sadak
(96-102) Orada putlariyla cekiserek: «Vallahi biz apacik bir sapiklikta idik; cunku biz sizi alemlerin Rabbine esit tutmustuk; bizi saptiranlar ancak suclulardir; simdi sefaatcimiz, yakin bir dostumuz yoktur; keski geriye bir donusumuz olsa da inananlardan olsak derler.

Fizilal-il Kuran
Şimdi bizim bir şefaatçimiz yok.

Gültekin Onan
"Artık bizim için ne bir şefaatçi var."

Muhammed Esed
Ama şimdi ne bir arka çıkanımız var,

Şaban Piriş
Şimdi, bir şefaatçimiz de yok..

Tefhim-ul Kuran
«Artık bizim için ne bir şefaatçi var,»

Ümit Şimşek
'Şimdi ne bir şefaatçimiz var bizim,

Süleyman Ateş
"Şimdi artık bizim ne şefâ'atçilerimiz var",

Yaşar Nuri Öztürk
"Artık ne şefaatçilerimiz var,

Edip Yüksel
'Şimdi bizim ne şefaatçımız var.'