إِلَّا عَجُوزًا فِي الْغَابِرِينَ
İllâ acûzen fîl gâbirîn(gâbirîne).
| illâ | : hariç |
| acûzen | : ihtiyar kadın |
| fî el gâbirîne | : geriye kalanların içinde |
Geri kalanların içinde yalınız bir koca karı vardı.
Ancak bir kocakarı geri kalan içinde (kaldı).
ancak bir acüze kaldı
Ancak (geride) bir yaşlı kadın kaldı.
Ancak (geride) bir yaşlı kadın kaldı.
(170-171) Bunun üzerine geride kalan yaşlı bir kadın dışında, onu ve ailesini, hepsini kurtardık.
(170-171) Bunun üzerine biz de onu ve geri kalanlar arasındaki yaşlı bir kadın hariç bütün ailesini kurtardık.
Ancak bir kocakarı müstesna. O, geride kalanlardan (oldu).
(170-171) Biz de geride kalanlar arasında yaşlı bir kadın (Lût'un eşi) dışında onu ve bütün ailesini kurtardık.
Yalnız bir kocakarı geride kalıp helâk edilenler arasında oldu.
Ancak ailesinden, geridekiler içinde yalnız karısı kaldı.
Sadece yaşlı bir kadın geride kalanlardan oldu.
Ancak bir kocakarı, geri kalanların içindeydi.
Ancak bir kocakarı müstesna. O, geride kalanlardan (oldu).
Yalnızca geri kalanlar içinde bir kocakarı hariç.
(170-17) 1 Bunun uzerine geride kalan yasli bir kadin disinda, onu ve ailesini, hepsini kurtadik.
Ailesinden sadece yaşlı bir kadın, sapıklar arasında kaldı.
Yalnızca geri kalanlar içinde bir kocakarı hariç.
yalnızca geride kalmayı seçen bir kocakarı bunun dışında kaldı;
Sadece geride kalanlar içindeki bir kocakarı hariç.
Yalnızca geri kalanlar içinde bir kocakarı hariç.
Birtek geride kalan kocakarı hariç.
Yalnız geride kalanlar arasında bulunan bir kocakarıyı (kurtarmadık).
Ancak geridekiler arasında bir kocakarı kaldı.
Yalnız bir yaşlı kadın hariç; geride kalanlardan idi.