إِذْ نَجَّيْنَاهُ وَأَهْلَهُ أَجْمَعِينَ
İz necceynâhu ve ehlehû ecmaîn(ecmaîne).
| iz | : olduğu zaman, olmuştu |
| necceynâ-hu | : onu kurtardık |
| ve ehle-hû | : ve onun ailesi |
| ecmaîne | : topluca, hepsi |
Hani biz hem onu, hem ehlini topdan kurtarmışdık.
(133-134) Ve muhakkak, Lût da elbette gönderilmiş peygamberlerdendir. O vakit O'nu ve ehlini necâta erdirdik.
Zira kurtardık onu ve bütün ehlini
Onu ve bütün ailesini kurtardık;
Hani biz onu ve ailesinin tamamını kurtarmıştık.
(134-135) Geridekiler arasında kalan yaşlı bir kadın dışında, Lut'u ve ailesinin hepsini kurtarmıştık.
(134-135) Hani biz onu ve geride kalanlar arasındaki yaşlı bir kadın (kâfir olan eşi) dışında bütün ailesini kurtarmıştık.
(134-136) Geridekiler arasında kalan yaşlı bir kadın dışında, Lût'u ve ailesinin hepsini kurtardık. Sonra diğerlerini yok ettik.
Hani biz onu da, ailesini de tamamen kurtardık.
(134-135) Onun suçlu kentini cezalandırırken, geride kalanlar arasında yer alan yaşlı eşi hariç, kendisini ve ailesini kurtardık.
Hani hem onu, hem de ehlini toptan kurtarmıştık.
Hani Biz, onu ve ailesini topluca kurtarmıştık.
Hani onu ve bütün âilesini kurtarmıştık.
Hani biz Lût'u ve ailesinin hepsini kurtardık.
Hani biz onu ve ailesini topluca kurtarmıştık.
(134-13) 5 Geridekiler arasinda kalan yasli bir kadin disinda, Lut'u ve ailesinin hepsini kurtarmistik.
Onu ve ailesini kurtardık.
Hani biz onu ve ehlini (ailesini) topluca kurtarmıştık.
(dolayısıyla, o'nun günahkar ülkesini cezalandırırken) kendisini ve aile efradını kurtardık,
Onu ve ailesini tamamen kurtarmıştık.
Hani biz onu ve ailesini topluca kurtarmıştık;
Biz onu da, bütün ailesini de kurtardık.
Onu ve âilesini kurtardık.
Onu ve ailesini toptan kurtarmıştık biz.
Onu ve ailesini topluca kurtardık.