saffat suresi 54. Ayet

1 . 2 . 3 . 4 . 5 . 6 . 7 . 8 . 9 . 10 . 11 . 12 . 13 . 14 . 15 . 16 . 17 . 18 . 19 . 20 . 21 . 22 . 23 . 24 . 25 . 26 . 27 . 28 . 29 . 30 . 31 . 32 . 33 . 34 . 35 . 36 . 37 . 38 . 39 . 40 . 41 . 42 . 43 . 44 . 45 . 46 . 47 . 48 . 49 . 50 . 51 . 52 . 53 . 54 . 55 . 56 . 57 . 58 . 59 . 60 . 61 . 62 . 63 . 64 . 65 . 66 . 67 . 68 . 69 . 70 . 71 . 72 . 73 . 74 . 75 . 76 . 77 . 78 . 79 . 80 . 81 . 82 . 83 . 84 . 85 . 86 . 87 . 88 . 89 . 90 . 91 . 92 . 93 . 94 . 95 . 96 . 97 . 98 . 99 . 100 . 101 . 102 . 103 . 104 . 105 . 106 . 107 . 108 . 109 . 110 . 111 . 112 . 113 . 114 . 115 . 116 . 117 . 118 . 119 . 120 . 121 . 122 . 123 . 124 . 125 . 126 . 127 . 128 . 129 . 130 . 131 . 132 . 133 . 134 . 135 . 136 . 137 . 138 . 139 . 140 . 141 . 142 . 143 . 144 . 145 . 146 . 147 . 148 . 149 . 150 . 151 . 152 . 153 . 154 . 155 . 156 . 157 . 158 . 159 . 160 . 161 . 162 . 163 . 164 . 165 . 166 . 167 . 168 . 169 . 170 . 171 . 172 . 173 . 174 . 175 . 176 . 177 . 178 . 179 . 180 . 181 . 182


قَالَ هَلْ أَنتُم مُّطَّلِعُونَ

Kâle hel entum muttaliûn(muttaliûne).


kâle: dedi
hel: mı
entum: siz
muttaliûne: muttali olanlar, yakînen bilenler


Hasan Basri Çantay
(O sözü söyleyen zât, ihvanına) der ki: «Siz (onun iç yüzüne) vaakıf olucular mısınız?»

Ömer Nasuhi Bilmen
Dedi ki: Siz (onun halinden) haberdar olmak ister misiniz?

Elmalılı Hamdi Yazır
Nasıl der: bir bakıştırır mısınız?

Elmalılı (sadeleştirilmiş)
Nasıl bir bakıştırır mısınız (seyretmek ister misiniz)? der.

Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2)
«Siz onu tanır mısınız?» der.

Diyanet İşleri (eski)
Yanındakilere: 'Siz onu bilir misiniz?' der.

Diyanet İşleri
Konuşan o kimse, yanındakilere, “Bakar mısınız, hâli ne oldu?” der.

Diyanet Vakfi
(54-55) (O zât, dünyâda geçmiş olan hâdiseyi bu şekilde anlattıktan sonra Allah Teâlâ orada bulunanlara:) Siz işin gerçeğine vâkıf mısınız? dedi. İşte o zaman konuşan baktı, arkadaşını cehennemin ortasında gördü.

Celal Yıldırım
(54-55) Bir diğeri, «onun ne durumda olduğunu bilir misiniz» Derken bakar da onu Cehennem'in ortasında görür.

Suat Yıldırım
(54-57) "Şimdi ister misiniz onu size göstereyim?" Onlar da arzu edince, derhal bir tarama yapıp onu cehennemin tam ortasında bulur. "Vallahi, nerdeyse beni de düştüğün o helâke sürükleyecektin! Rabbimin hidâyet nimeti yetişmeseydi, eli kolu kelepçeli getirilip o azaba atılanlardan olacaktım!"

Ali Fikri Yavuz
(Sonra o sözcü, cennetteki kardeşlerine): “(Şimdi size o arkadaşı göstermek için cehenneme) bir bakar mısınız?”der.

İbni Kesir
Siz, onu bilir misiniz? dedi.

Abdulbaki Gölpınarlı
Der ki: Ne oldu o, bakıp gördünüz mü acaba?

Adem Uğur
(O zât, dünyâda geçmiş olan hâdiseyi bu şekilde anlattıktan sonra Allah Teâlâ orada bulunanlara:) Siz işin gerçeğine vâkıf mısınız? dedi.

Ali Bulaç
(Konuşan yanındakilere) Der ki: "Sizler (onun şimdi ne durumda olduğunu) biliyor musunuz?"

Bekir Sadak
Yanindakilere: «Siz onu bilir misiniz?» der.

Fizilal-il Kuran
Yanındakilere; «Siz onu bilir misiniz?» der.

Gültekin Onan
(Konuşan yanındakilere) Der ki: "Sizler (onun şimdi ne durumda olduğunu) biliyor musunuz?"

Muhammed Esed
(Ve) ekleyecek: "Bakmak (ve onu görmek) ister misiniz?"

Şaban Piriş
-Ona ne olduğunu görüyor musunuz? der birisi.

Tefhim-ul Kuran
(Konuşan yanındakilere) Der ki: «Sizler (onun şimdi ne durumda olduğunu) biliyor musunuz?»

Ümit Şimşek
'Şimdi ne halde olduğunu biliyor musunuz?' der.

Süleyman Ateş
(Sonra yanındakilere): "Bakar mısınız?" dedi.

Yaşar Nuri Öztürk
Dedi: "Siz de bir araştırır mısınız?"

Edip Yüksel
(Yanındakilere,) 'Bakar mısınız?' der.