وَفَدَيْنَاهُ بِذِبْحٍ عَظِيمٍ
Ve fedeynâhu bi zibhın azîm(azîmin).
| ve fedeynâ-hu | : ve ona fidye olarak verdik |
| bi zibhın | : kurbanı |
| azîmin | : büyük |
Ona büyük bir kurbanlık fidye verdik.
Ve O'na bir büyük kurbanlık bedel verdik.
Dedik ve ona büyük bir kurbanlık fidye verdik
Ve ona büyük bir kurbanlık fidye verdik.
Ve ona büyük bir kurbanlık fidye verdik.
Ona fidye olarak büyük bir kurbanlık verdik.
Biz, (İbrahim’e) büyük bir kurbanlık vererek onu (İsmail’i) kurtardık.
(107-111) Biz, oğluna bedel ona büyük bir kurban verdik. Geriden gelecekler arasında ona (iyi bir nam) bıraktık: İbrahim'e selam! dedik. Biz iyileri böyle mükâfatlandırırız. Çünkü o, bizim mümin kullarımızdandır.
Ve onun yerine fidye olarak büyük bir kurbanlık verdik.
Oğluna bedel ona büyük bir kurbanlık verdik.
(Oğlunu kesmeğe karşılık) ona büyük bir kurbanlık, (semiz koç) fidye verdik.
Ve ona fidye olarak büyük bir kurbanlık verdik.
Ve onun yerine, kesilmek üzere büyük bir koç ihsân ettik.
Biz, oğluna bedel ona büyük bir kurban verdik.
Ve ona büyük bir kurbanı fidye olarak verdik.
Ona fidye olarak buyuk bir kurbanlik verdik.
Ona fidye olarak büyük bir kurban verdik.
Ve ona büyük bir kurbanı fidye olarak verdik.
Ve fidye olarak o'na büyük bir kurban verdik,
Ona fidye olarak büyük bir kurbanlık koç vermiştik.
Ve ona büyük bir kurbanı fidye olarak verdik.
Oğlunun yerine, ona büyük bir kurbanlık verdik.
Ve fidye olarak ona büyük bir kurbanlık verdik.
Ve ona fidye olarak büyük bir kurbanlık verdik.
Ve biz ona fidye olarak büyük bir kurban verdik.