وَنَجَّيْنَاهُ وَأَهْلَهُ مِنَ الْكَرْبِ الْعَظِيمِ
Ve necceynâhu ve ehlehu minel kerbil azîm(azîmi).
| ve necceynâ-hu | : ve onu kurtardık |
| ve ehle-hu | : ve onun ailesi |
| min | : dan |
| el kerbi el azîmi (kerbil azîm) | : büyük üzüntü |
Biz hem onu, hem ehlini o büyük sıkıntıdan kurtardık.
Ve O'nu ve ehlini o pek büyük gamdan kurtardık.
Hem onu ve ehlini o büyük sıkıntıdan kurtardık
hem onu ve ailesini o büyük sıkıntıdan kurtardık.
Biz hem onu, hem ailesini o büyük sıkıntıdan kurtardık.
Onu ve ailesini büyük sıkıntıdan kurtarmıştık.
Onu ve ailesini o büyük sıkıntıdan kurtardık.
Kendisini ve ailesini büyük felâketten kurtardık.
Biz, onu da, aile ve dostlarını da o büyük sıkıntı ve üzüntüden kurtardık.
Onu, ailesini ve yanındaki müminleri o müthiş felaketten kurtardık.
Biz, hem onu, hem ehlini (kendisine iman edenleri) o büyük sıkıntıdan kurtardık.
Onu ve ailesini büyük sıkıntıdan kurtarmıştık.
Ve onu ve âilesini, pek büyük bir sıkıntıdan kurtarmıştık.
Kendisini ve ailesini büyük felâketten kurtardık.
Onu ve ailesini, o büyük üzüntüden kurtarmıştık.
Onu ve ailesini buyuk sikintidan kurtarmistik.
Onu ve ailesini büyük sıkıntıdan kurtarmıştık.
Onu ve ehlini (ailesini) o büyük üzüntüden kurtarmıştık.
çünkü onu ve ailesini o korkunç felaketten kurtardık,
Onu ve ailesini, o büyük sıkıntıdan kurtarmıştık.
Onu ve ailesini, o büyük üzüntüden kurtarmıştık.
Onu ve ailesini o büyük felâketten kurtardık.
Onu ve âilesini büyük sıkıntıdan kurtarmıştık.
Ve kurtarmıştık onu da ailesini de o büyük sıkıntıdan.
Onu ve ailesini o büyük felaketten kurtarmıştık.