إِنَّ فِي ذَلِكَ لآيَاتٍ لِّلْمُتَوَسِّمِينَ
İnne fî zâlike le âyâtin lil mutevessimîn (mutevessimîne).
| inne | : muhakkak ki |
| fî | : içinde, da, var |
| zâlike | : işte bu |
| le | : elbette, mutlaka |
| âyâtin | : âyetler, deliller, ibretler |
| li el mutevessimîne | : ibretle izleyenler için |
Elbette bunda fikr-ü firâseti olanlar için ibretler vardır.
Şüphe yok ki, bunda düşünceli kimseler için elbette ibretler vardır.
elbette bunda fikr-u firaseti olanlara âyetler var
Elbette bunda düşünce ve anlayışı olanlara deliller vardır.
Gerçekten bunda, düşünen keskin anlayışlılar için ibretler vardır.
Bunda, görebilen insanlar için ibretler vardır.
Şüphesiz bunda düşünüp görebilen kimseler için ibretler vardır.
İşte bunda ibret alanlar için işaretler vardır.
Şüphesiz ki bunda seziş, anlayış, görüş yeteneği olanlara öğütler, ibretler, belgeler vardır.
Elbette bunda işaretten anlayanlar için alınacak nice ibretler vardır.
Elbette bunda keskin anlayışlılar için ibret alâmetleri var.
Bunda görebilenler için ayetler vardır.
Şüphe yok ki bunda düşünenlere ibretler var.
İşte bunda ibret alanlar için işaretler vardır.
Elbette bunda 'derin bir kavrayışa sahip olanlar' için gerçekten ayetler vardır.
Bunda, gorebilen insanlar icin ibretler vardir.
Hiç şüphesiz görüntü aracılığı ile işin özünü kavrayabilenler için bu olayda alınacak birçok dersler vardır.
Elbette bunda 'derin bir kavrayışa sahip olanlar' için gerçekten ayetler vardır.
Şüphesiz, bütün bunlarda, işaretlerden anlam çıkarmasını bilen kimseler için çıkarılacak nice dersler vardır.
İbret almak isteyenlere bu olayda işaretler vardır.
Elbette bunda 'derin bir kavrayışa sahip olanlar' için gerçekten ayetler vardır.
İnce anlayışlılar için bunda ibretler vardır.
Şüphesiz bunda işâretten anlayanlara (nice) ibretler vardır.
Hiç kuşkusuz, bunda, işaretlerden anlam çıkaranlar için ibretler vardır.
Bunda, inceleyip araştıranlar için dersler vardır.