وَ أَنَّ عَذَابِي هُوَ الْعَذَابُ الأَلِيمَ
Ve enne azâbî huvel azâbul elîm(elîmu).
| ve enne | : ve muhakkak |
| azâbî | : benim azabım |
| huve | : o |
| el azâbu el elîmu | : elîm (acı) azap |
«(Bununla beraber) benim azabım da elbette en acıklı azabın ta kendisidir o».
(49-50) Kullarıma haber ver, Ben, şüphe yok ki Ben, yarlığayıcıyım, ziyâdesiyle esirgeciyim. Muhakkak ki, Benim azabım da o pek acıklı bir azaptır.
Bununla beraber azâbım da azâbı elîm
bununla birlikte azabım da acı bir azaptır.
Bununla beraber azabım da çok acıklı bir azabdır.
(49-50) Kullarıma Benim bağışlayan, merhamet eden olduğumu, azabımın can yakıcı bir azap olduğunu haber ver.
(49-50) Ey Muhammed! Kullarıma, benim elbette çok bağışlayıcı, çok merhametli olduğumu, azabımın da elem dolu azap olduğunu haber ver.
Benim azabımın elem verici bir azap olduğunu da bildir.
(49-50) Kullarıma haber ver ki, gerçekten ben, evet ben, çok bağışlayan, çok merhamet edenim ve doğrusu azabım da çok elem verici bir azâbdır.
(49-50) Kullarıma haber ver ki (günahları örten) gafur, (ihsanı bol olan) rahîm Ben’im. Bununla beraber azabım da elîm mi elîm!
Bununla beraber, azabım da çok acıklı bir azabdır.
Ve muhakkak ki azabım da elem verici bir azabtır.
Ve şüphe yok ki azâbım da pek elemli bir azaptır.
Benim azabımın elem verici bir azap olduğunu da bildir.
Ve şüphesiz azabım; o acıklı bir azaptır.
(49-50) Kullarima Benim bagislayan, merhamet eden oldugumu, azabimin can yakici bir azap oldugunu haber ver.
Fakat azabım da son derece acıklı bir azaptır.
Ve şüphesiz azabım; o acıklı bir azaptır.
en can yakıcı azabın da Benim azabım olduğunu!
Azabıma gelince o acı bir azaptır.
Ve şüphesiz azabım; o acıklı bir azaptır.
Fakat azabım da acı mı acı bir azaptır.
Fakat benim azâbım da çok acı bir azâbdır.
Ama acıklı azabın ta kendisidir benim azabım.
Ve azabım da çok acı bir azaptır.