إِنَّ هَذَا لَهُوَ حَقُّ الْيَقِينِ
İnne hâzâ le huve hakkul yakîn(yakîni).
| inne | : muhakkak ki |
| hâzâ | : bu |
| le huve | : gerçekten o, elbette o |
| hakku el yakîni | : Hakk'ul yakîn'dir (yakîn olan haktır, kesin olarak gerçektir) |
Şübhesiz ki bu elbette kat'î bilgi (veren) hakıykatın ta kendisidir.
Şüphe yok ki bu, elbette bu, (verilen haberler) dosdoğru bir hakikattır.
İşte budur hakikat hakkulyakîn
Kesin gerçek budur işte!
Kesin gerçek budur işte.
Doğrusu kesin gerçek budur.
Şüphesiz bu, kesin gerçektir.
Şüphesiz ki bu, kesin gerçektir.
Şüphesiz ki bu, kesin bilgi derecesinde bir gerçektir.
İşte, hakkında hiç şüphe olmayan gerçek budur!
İşte budur şübhe götürmiyen gerçek.
Şüphesiz ki bu; kesin gerçeğin kendisidir.
Şüphe yok ki bu, haktır, gerçeğin ta kendisidir.
Şüphesiz ki bu, kesin gerçektir.
Şüphesiz bu, kesin bilgi ifade eden bir gerçektir (Hakku'l-Yakin).
Dogrusu kesin gercek budur.
Bu kesin gerçektir.
Şüphesiz bu, kesin bilgi ifade eden bir gerçektir (Hakku'l Yakin).
Kuşkusuz bu, hakikatlerin hakikatidir!
Bu, kesin gerçeğin ta kendisidir.
Hiç şüphesiz bu, kesin bilgi ifade eden bir gerçektir (Hakku'l-Yakin) .
İşte bu kesin ve kuşkusuz gerçeğin tâ kendisidir.
Kesin gerçek budur işte.
İşte budur, o tartışmasız, o kesin gerçek!
Mutlak gerçek budur.