أَوْ يَذَّكَّرُ فَتَنفَعَهُ الذِّكْرَى
Ev yezzekkeru fe tenfeahuz zikrâ.
| ev | : veya |
| yezzekkeru | : tezekkür eder, düşünür, öğüt alır |
| fe | : böylece |
| tenfea-hu | : ona fayda verir |
| ez zikrâ | : zikir, öğüt |
Yahud öğüd olacakdı da (senin) bu öğüd (ün) kendisine fâide verecekdi.
Yahut öğüt dinleyecek de kendisine o öğüt fâide verecektir.
Veya öğüt belliyecek de o öğüt kendine fâide verecek
Veya öğüt alacak da öğüt kendisine fayda verecek.
Veya öğüt belleyecek de öğüt ona fayda verecek.
Yahut öğüt alacaktı da bu öğüt kendisine fayda verecekti.
Yahut öğüt alacak da bu öğüt kendisine fayda verecek.
(1-4) (Peygamber), âmânın kendisine gelmesinden ötürü yüzünü ekşitti ve çevirdi. (Resûlüm! onun halini) sana kim bildirdi! Belki o temizlenecek, yahut öğüt alacak da o öğüt ona fayda verecek.
(3-4) Ne bilirsin, belki o temizlenecek veya öğüt alacaktı da o öğüt ona fayda verecekti ?
(3-4) Ne bilirsin, belki de alacağı öğütle arınacaktı. Yahut nasihati dinleyip ondan yararlanacaktı?
Yahud öğüd alacaktı da, o öğüt kendisine fayda verecekti.
Yahut öğüt alacaktı da bu, kendisine fayda verecekti.
Yahut da öğüt alacaktır da ondan faydalanacaktır.
Yahut öğüt alacak da o öğüt ona fayda verecek.
Veya öğüt alacak; böylelikle bu öğüt kendisine yarar sağlayacak.
Yahut ogut alacakti da bu ogut kendisine fayda verecekti.
Yahut öğüt alacak da bu öğüt, kendisine fayda verecek.
Veya öğüt alacak; böylelikle bu öğüt kendisine yarar sağlayacak.
yahut (hakikat) hatırlatılacak ve bu hatırlatma kendisine fayda verecekti.
Veya öğüt alacak da öğüt ona fayda verecektir.
Ya da öğüt alacak; böylelikle bu öğüt kendisine yarar sağlayacak.
Yahut öğüt alacak, öğütten faydalanacaktı.
Yahut öğüt dinleyecek de öğüt, kendisine yarayacak.
Belki de düşünüp taşınacak da öğüt kendisine yarayacak.
Yahut ta öğüt alacak ve ona mesajın yararı dokunacaktı.