تَعْرِفُ فِي وُجُوهِهِمْ نَضْرَةَ النَّعِيمِ
Ta’rifu fî vucûhihim nadraten naîm(naîmi).
| ta'rifu | : sen tanırsın, görüp anlarsın |
| fî vucûhi-him | : onların yüzlerinde |
| nadrate | : ışıl ışıl, pırıl pırıl, pırıltı |
| en naîmi | : ni'metler |
Öyle ki sen o ni'metin (herdem taze) güzelliğini yüzlerinde (görünce) tanırsın.
Onların yüzlerinde o nîmetin güzelliğini görüp anlarsın.
Yüzlerinde naîmîn revnakını tanırsın
Yüzlerinde nimet ve mutluluğun parıltısını tanırsın.
Yüzlerinde nimet ve mutluluğun sevincini görürsün.
Onları, yüzlerindeki nimet pırıltısından tanırsın.
Onların yüzlerinde, nimetlerin sevincini görürsün.
Onların yüzünde nimetlerin sevincini görürsün.
Yüzlerinde nimetin içinde bulunmanın pırıltısını tanırsın.
Sen onlara bakınca yüzlerinde, cennet nimetlerinin verdiği sevinci okursun.
Öyle ki, nimetlenmelerinin zevkini yüzlerinden tanırsın.
Sen, o nimetin güzelliğini yüzlerinden tanırsın.
Tanırsın onları, yüzlerinde cennetin parlaklığı var.
Onların yüzünde nimetlerin sevincini görürsün.
Nimetin parıltılı sevincini sen onların yüzlerinde tanırsın.
Onlari, yuzlerindeki nimet piriltisindan tanirsin.
Yüzlerinde cennetin aydınlığını görürsün.
Nimetin parıltılı sevincini sen onların yüzlerinde tanırsın.
ve yüzlerinde kutsanmışlığın parıltısını göreceksin.
Onları, yüzlerindeki nimet parıltısından tanırsın.
Nimetin parıltılı sevincini sen onların yüzlerinde tanıyıverirsin.
Nimetlerin sevincini yüzlerinden okursun.
Yüzlerinde ni'metin sevinç ve parıltısını sezersin.
Yüzlerinde nimetin sevinç parıltısını izlersin.
Yüzlerinden nimetlerin sevinç ve parıltısını okursun.