الَّذِينَ هُمْ فِي غَمْرَةٍ سَاهُونَ
Ellezîne hum fî gamretin sâhûne.
| ellezîne hum | : ki onlar |
| fî gamretin | : cehalet içinde |
| sâhûne | : gaflette olanlardır |
ki onlar koyu bir cehalet içinde kalmış gaafil kimselerdir.
O kimseler ki onlar cehalet içinde gâfil kimselerdir.
O serhoşluk içinde yaptığını bilmezler
O sarhoşluk içinde yaptığını bilmezler.
Onlar bir sarhoşluk ve cehalet içinde şuursuzdurlar.
(10-11) Yalancılığı itiyat edinenlerin, bilgisizliğe saplanıp kalanların canları çıksın!
(10-11) Cehalet içinde gaflete dalmış olan (ve “Muhammed şairdir, delidir” diyen) yalancılar kahrolsun!
Onlar koyu bir cehalet içerisinde kalmış gafillerdir.
bilgisizliğin sarhoşluğu ve mahmurluğu içinde kalmış gafillerdir.
(10-12) O kahrolası yalancılar sarhoşluk ve cehalet içinde ne yaptıklarını bilmeden atıp tutarlar. Bir de alay ederek: "Ne zaman o hesap günü?" diye sorarlar.
Onlar, bir cehalet içinde bulunan gâfil kimselerdir.
Ki onlar; koyu bir cehalet içerisinde kalmış gafillerdir.
Ki onlar, daldıkları gaflette habersiz bir halde bocalayıp dururlar.
Onlar koyu bir cehalet içerisinde kalmış gafillerdir.
Ki onlar, 'bilgisizliğin kuşatması' içinde habersizdirler.
(10-11) Yalanciligi itiyat edinenlerin, bilgisizlige saplanip kalanlarin canlari ciksin!
Onlar aptallık içinde ne yaptıklarını bilmezler.
Ki onlar, 'bilgisizliğin kuşatması' içinde habersizdirler.
aptallıklarıyla cehalete gömülenler;
Ki onlar, gafilce sapıklık içinde yüzmektedirler.
Ki onlar, 'bilgisizliğin kuşatması' içinde habersizdirler.
Onlar ki cehalete bürünmüş gafillerdir.
Onlar aptallık içinde yanılıp durmaktadırlar.
Ki onlar bir sersemlik içinde ne yaptıklarından habersizdirler.
Ki şaşkınlıkları içinde umursamıyorlar.