كَلَّا إِنَّهُ تَذْكِرَةٌ
Kellâ innehu tezkireh(tezkiretun).
| kellâ | : hayır |
| inne-hu | : gerçekten o |
| tezkiretun | : bir zikir, öğüt |
Gerçek, o (Kur'an) hiç şüphesiz bir öğüddür.
(54-55) Yok yok. Şüphesiz ki, o, bir öğüttür. Artık kim dilerse onu okuyarak öğüt alır.
hayır hayır o muhakkak bir tezkire
Hayır, hayır! O muhakkak bir uyarıdır.
Hayır, hayır, O kur'ân kuşkusuz bir öğüttür.
Hayır; şüphesiz bu Kuran bir öğüttür.
Hayır, düşündükleri gibi değil! Şüphesiz bu (Kur’an) bir uyarıdır.
Asla (düşündükleri gibi değil)! Bilsinler ki bu, gerçekten bir ikazdır!
Hayır, o gerçekten bir öğüttür.
Hayır! Gerçekten bu bir öğüttür, bir uyarıdır.
Hayır, zannettikleri gibi değil, Muhakkak O Kur’an (Allah’dan) bir öğüddür.
Hayır, muhakkak ki o, bir öğüttür.
Gerçekten de Kur'ân, bir öğüttür.
Asla (düşündükleri gibi değil)! Bilsinler ki bu, gerçekten bir ikazdır!
Gerçek (şu ki), o (Kur'an,) elbette bir öğüttür.
Hayir; suphesiz bu Kuran bir oguttur.
Hayır, hayır! Bu Kur'an bir öğüt, bir hatırlatmadır.
Gerçek (şu ki), o (Kuran,) elbette bir öğüttür.
Aslında bu bir öğüttür;
Gerçek şu ki bu bir uyarıdır.
Gerçek (şu ki), o (Kur'an), elbette bir öğüttür.
Fakat Kur'ân bir öğüttür.
Hayır (iyi bilsinler ki) o (Kur'ân) bir ikazdır.
Hayır, iş, sandıkları gibi değil! O bir öğüt verici/bir düşündürücüdür.
Doğrusu, bu bir öğüttür.