فَيَذَرُهَا قَاعًا صَفْصَفًا
Fe yezeruhâ kâan safsafâ(safsafen).
| fe | : o zaman, böylece |
| yezeru-hâ | : onu bırakacak |
| kâan | : düz arazi |
| safsafen | : boş, dümdüz |
«(Savuracak) da yerlerini dümdüz bir toprak haalinde bırakacak».
«Artık onları dümdüz, bomboş bir halde bırakacaktır.»
Yerlerini düpedüz bomboş bırakacak
Yerlerini dümdüz bomboş bir halde bırakacak:
«Böylece yerlerini dümdüz boş bir halde bırakacak.»
(105-108) Sana dağları sorarlar; de ki: 'Rabbim onları ufalayıp savuracak, yerlerini düz, kuru bir toprak haline getirecek; orada ne çukur, ne tümsek göreceksin. O gün, hiçbir tarafa sapmadan bir davetçiye uyarlar. Sesler Rahman'ın heybetinden kısılmıştır; ancak bir fısıltı işitirsin.'
“Onların yerlerini dümdüz, boş bir alan hâlinde bırakacaktır.”
Böylece yerlerini dümdüz, bomboş bırakacaktır.
(105-106-107) (Kıyametin meydana geldiği vakit) dağların (nasıl olacağını) sana soruyorlar. De ki: Rabbim onları darmadağın edecek, ufalayıp savuracak; yerlerini dümdüz pürüzsüz boş olarak bırakacak; artık onda ne bir eğrilik, ne de bir tümseklik göreceksin.
(105-106) Bir de sana o gün, dağların durumunu sorarlar. De ki: "Rabbim onları darmadağın edecek, ufalayıp savuracak, yerlerini dümdüz, boş vaziyette bırakacak."
Böylece yerlerini dümdüz boş bir halde bırakacak.
Yerlerini düz, kuru bir toprak haline getirecek.
Yeryüzünü dümdüz bir hâle getirir.
Böylece yerlerini dümdüz, bomboş bırakacaktır.
"Yerlerini bomboş, çırçıplak bırakacaktır."
(105-10) 8 Sana daglari sorarlar; de ki: «Rabbim onlari ufalayap savuracak, yerlerini duz, kuru bir toprak haline getirecek; orada ne cukur, ne tumsek goreceksin. O gun, hicbir tarafa sapmadan bir davetciye uyarlar. Sesler Rahman'in heybetinden kisilmistir; ancak bir fisilti isitirsin.»
Yerlerini dümdüz ve çırılçıplak bir alana dönüştürür.
"Yerlerini bomboş, çırçıplak bırakacaktır."
yeri dümdüz ve çıplak bir hale getirecek,
Yerlerini de dümdüz, kuru bir toprak haline getirecektir.
«Yerlerini bomboş, çırçıplak bırakacaktır.»
Yerlerini dümdüz, bomboş bırakacak.
Yerlerini boş, dümdüz bırakacaktır.
"Yerlerini bomboş, dümdüz bırakacaktır."
'Yerlerini dümdüz, bomboş bırakacaktır.'