تَظُنُّ أَن يُفْعَلَ بِهَا فَاقِرَةٌ
Tezunnu en yuf’ale bihâ fâkıreh(fâkıretun).
| tezunnu | : anlar |
| en yuf'ale | : yapılacak |
| bi-hâ | : ona, kendisine |
| fâkıretun | : felâket, büyük musîbet, çok kötü muamele |
Anlar ki kendisine bel kemiklerini kıracak çok belâ (lı bir iş) yapılacak.
(25-26) Sanır ki, ona arka kemiklerini kıracak bir muamele yapılacaktır. Hayır hayır... Vaktâ ki (can) boyun halkasının kemiklerine kavuşur.
Anlar ki kendilerine bel kıran yapılır
kendilerine bel kıran belalı bir iş yapılacağını anlar.
Anlar ki kendisine belkıran (bel kemiklerini kıran belalı bir iş) yapılır.
Kendisinin belkemiğinin kırılacağını sanır.
Bel kemiklerini kıran bir felakete uğratılacaklarını anlarlar.
Kendilerinin, bel kemiklerini kıran bir felâkete uğratılacağını sezeceklerdir.
Bel kemiğinin kırılacağını anlar.
Belini kıran darbeyi yediğini hisseder.
(Böyle kararmış yüzler, başlarına gelecek felâketle) bel kemiklerinin kırılacağını anlar.
Belkemiğinin kırılacağını anlar.
Bellerini kıracak bir felâketi bekler.
Kendilerinin, bel kemiklerini kıran bir felâkete uğratılacağını sezeceklerdir.
Kendisine, beli büken işlerin yapılacağını anlamaktadır.
Kendisinin belkemiginin kirilacagini sanir.
Bel kırıcı bir belaya uğrayacakları kaygısını taşırlar.
Kendisine, beli büken işlerin yapılacağını anlamaktadır.
çatırdatan bir felaketin başlarına gelmek üzere olduğunu bilerek.
Bellerini bükecek bir felakete uğrayacağını anlayacak.
Kendisine, beli büken işlerin yapılacağını anlamaktadır.
Belini kıracak birşeye uğrayacağını bilir.
Kendisine bel kemiklerini kıran (belâ)nın yapılacağını anlar.
Kendisine, bel kıracak bir hesap yöneleceğini sezinler.
Belkemiğinin kırılacağının endişesi içindedir.