كَأَنَّهُنَّ الْيَاقُوتُ وَالْمَرْجَانُ
Ke enne hunnel yâkûtu vel mercân(mercânu).
| keenne | : gibi |
| hunne | : onlar |
| el yâkûtu | : yakut |
| ve el mercânu | : ve mercan |
Sanki onlar (birer) yaakutdur, mercandır.
(58-60) Sanki onlar, yakut ve mercandır. Artık Rabbinizin hangi nîmetlerini tekzîp edersiniz? İyiliğin mükâfaatı, iyilikten başka mıdır? (elbette değildir)
Sanırsın onları yâkut-ü mercan
Onları yakut ve mercan sanırsın;
Sanki onlar yâkut ve mercandırlar.
Onlar yakut ve mercan gibidirler.
Onlar sanki yakut ve mercandır.
Sanki onlar yakut ve mercandırlar.
Onlar (o zevceler) sanki yakutlar ve mercanlardır.
O hanımlar parlaklıkta sanki yakut ve mercandırlar.
Sanki o hanımlar, (saflık ve beyazlıkta, birer) yakut ve mercan...
Sanki onlar yakut ve mercandırlar.
O eşler, sanki yakut ve mercan.
Sanki onlar yakut ve mercandırlar.
Sanki onlar yakut ve mercan gibidirler.
Onlar yakut ve mercan gibidirler.
O eşler sanki birer yakut ve mercandırlar.
Sanki onlar yakut ve mercan gibidirler.
İncilerin ve yakutların (güzelliği) gibi (muhteşem güzellikler vaad edildiği zaman,)
Sanki onlar yakut ve mercan gibidir.
Sanki onlar yakut ve mercan gibidirler.
Sanki birer yakut ve mercandırlar.
Sanki onlar yâkut ve mercandırlar.
Sanki yakut onlar, sanki mercan...
Onlar yakut ve mercan gibidirler.