إِنِّي إِذًا لَّفِي ضَلاَلٍ مُّبِينٍ
İnnî izen le fî dalâlin mubîn(mubînin).
| innî | : muhakkak ben |
| izen | : öyle olursa, bu taktirde, o zaman |
| le | : mutlaka, elbette |
| fî | : içinde |
| dalâlin | : dalâlet |
| mubînin | : apaçık |
«Şübhesiz ben o takdîrde mutlak apaçık bir sapıklık içindeyim (demek) dir».
«Muhakkak ki, ben o vakit apaçık bir sapıklıkta bulunmuş olurum.»
Şübhesiz ben o vakıt açık bir dalâl içindeyim
Şüphesiz ben, o takdirde açık bir sapıklık içindeyimdir.
«Şüphesiz ki ben, o zaman apaçık bir sapıklık içinde olurum.»
'Doğrusu o takdirde apaçık bir sapıklık içinde olurum.'
“O taktirde ben mutlaka açık bir sapıklık içinde olurum.”
«İşte o zaman ben apaçık bir sapıklığın içine gömülmüş olurum.»
O takdirde ben, mutlaka açık bir sapıklık içinde olurum.
"O durumda ben, besbelli bir sapıklıkta olurum."
Şüphe yok ki, o takdirde ben, apaçık bir sapıklık içindeyim.
O takdirde ben de gerçekten apaçık bir sapıklık içerisinde olurum.
O vakit şüphe yok ki apaçık bir sapıklık içinde kalırım elbet.
İşte o zaman ben apaçık bir sapıklığın içine gömülmüş olurum.
"O durumda ise, gerçekten ben apaçık bir sapıklık içinde olmuş olurum."
Dogrusu o takdirde apacik bir sapiklik icinde olurum.»
O takdirde apaçık bir sapıklık içinde olurum.
"O durumda ise, gerçekten ben apaçık bir sapıklık içinde olurum."
işte o zaman ben apaçık bir sapıklığa düşmüş olurum!"
Üstelik ben o zaman apaçık sapıklıkta olurum.
«O durumda ise, gerçekten ben apaçık bir sapıklık içinde olmuş olurum.»
'O zaman ben apaçık bir aldanış içinde olurum.
"O takdirde ben, apaçık bir sapıklık içinde olurum."
"Bu durumda ben elbette ki açık bir sapıklığın içine düşerim."
'O zaman tümüyle sapıtmış olurum.'