فَجَعَلْنَاهُ فِي قَرَارٍ مَّكِينٍ
Fe cealnâhu fî karârin mekîn(mekînin).
| fe | : sonra |
| cealnâ-hu | : onu kıldık |
| fî | : içinde, de |
| karârin | : yerleşme mekânı, bir karar yeri |
| mekînin | : sağlam, kuvvetli |
Onu sağlam bir yerde tutub da,
İmdi onu bir sağlam karargâhta (bulunur) kıldık.
Kılıp da onu bir makarda temkin
Onu güvenli bir yere (rahme) koyduk.
Onu sağlam bir yerde oturttuk.
(20-22) Sizi bayağı bir sudan yaratıp onu belli bir süreye kadar sağlam bir yere yerleştirmedik mi?
(21-22) Sonra onu belli bir süreye kadar sağlam bir yerde (ana rahminde) tuttuk.
(21-22) İşte o suyu, belli bir süreye kadar sağlam bir yere yerleştirdik.
(21-22) Sonra onu belirlenmiş bir vakte kadar sağlam bir karargâhta bulundurmadık mı ?
(21-22) Sonra da o meni nutfesini belirli bir süreye kadar sağlam bir yere yerleştirdik.
Sonra o suyu, sağlam bir yerde (rahimde) sakladık,
Onu sağlam bir yere yerleştirdik.
Derken onu, karâr edilecek kuvvetli bir yerde tutmadık mı?
İşte o suyu, sağlam bir yere yerleştirdik.
Sonra onu savunması sağlam bir karar yerine yerleştirdik.
(20-22) Sizi bayagi bir sudan yaratip onu belli bir sureye kadar saglam bir yere yerlestirmedik mi?
Sonra o sıvı damlasını korunaklı bir yuvaya yerleştirmedik mi?
Sonra onu savunması sağlam bir karar yerine yerleştirdik.
(rahmin içinde) sağlam bir şekilde muhafaza ettiğimiz (bir sıvıdan),
Ve suyu sağlam bir yere yerleştirmedik mi?
Sonra onu savunması sağlam bir karar yerine yerleştirdik,
Sonra onu sağlam bir yere yerleştirdik:
Onu sağlam bir karar yerine koyduk.
Onu dayanıklı karargâhta tuttuk.
Ve sonra onu iyi korunan bir yere yerleştirmedik mi?