كُلُوا وَاشْرَبُوا هَنِيئًا بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ
Kulû veşrebû henîen bimâ kuntum ta’melûn(ta’melûne).
| kulû | : yeyin |
| ve işrebû | : ve için |
| henîen | : afiyetle |
| bi-mâ | : sebebiyle, dolayısıyla |
| kuntum | : siz oldunuz |
| ta'melûne | : yapıyorsunuz |
(Şöyle denilir): «İşlemiş olduğunuz (iyi) amel (ve hareketlere mukaabil afiyetle yeyin, için».
Yeyiniz ve içiniz, afiyet olsun yapar olduğunuz şey sebebiyle.
Yeyin, için âfiyet olsun işlediğiniz amellere mukabil
Yaptığınız işlere karşılık yiyin, için; afiyet olsun!
(Onlara): «Yaptıklarınıza karşılık afiyetle yiyin, için» (denir).
Onlara denir ki: 'İşlediklerinize karşılık afiyetle yiyiniz, içiniz.'
“Yapmakta olduğunuz şeylere karşılık afiyetle yiyin için.”
(Kendilerine:) «İşlediklerinizin karşılığı olarak şimdi âfiyetle yeyin için» (denir).
(43-44) Hakikat biz, iyiliği, yararlı işlerde bulunmayı huy edinenleri böyle mükâfatlandırırız..
Dünyada yaptıklarınızdan ötürü âfiyetle yiyin, için!
(Bu cennetliklere şöyle denilir): İşlediğiniz amellere karşılık, âfiyetle yeyin, için...
İşlediklerinize karşılık afiyetle yeyin, için.
Yiyin ve için, âfiyetler olsun yaptıklarınıza karşılık.
(Kendilerine:) "İşlediklerinizin karşılığı olarak şimdi âfiyetle yeyin için" (denir).
Yaptıklarınıza karşılık olmak üzere, afiyetle yiyin ve için.
Onlara denir ki: «Islediklerinize karsilik afiyetle yiyiniz, iciniz.
Yapmış olduğunuz iyiliklerin karşılığı olarak şimdi afiyetle yiyiniz ve içiniz.
Yaptıklarınıza karşılık olmak üzere, afiyetle yiyin ve için.
(ve onlara:) "(Hayatta iken) yaptıklarınızın karşılığı olarak afiyetle yiyip için!" denilecek.
-Yaptıklarınıza karşılık afiyetle yiyin, için.
Yapmakta olduklarınıza karşılık olmak üzere, afiyetle yiyin ve için.
Âfiyetle yiyin, yaptıklarınıza karşılık.
"Yaptıklarınıza karşılık âfiyetle yeyin, için!"
"Yapıp ürettiklerinize karşılık olarak afiyetle yiyip için."
Yaptıklarınıza karşılık afiyetle yiyip için.