الَّذِي هُمْ فِيهِ مُخْتَلِفُونَ
Ellezî hum fîhi muhtelifûn(muhtelifûne).
| ellezî | : o ki |
| hum | : onlar |
| fî-hi | : onun hakkında |
| muhtelifûne | : ihtilafa düşenler, ihtilâf içinde olanlar |
(2-3) Hakkında ihtilâf edici oldukları o büyük haberi (mi)?
O haber ki, onlar onda ihtilafa düşmüşlerdir.
Ki onlar onda ıhtilâfa düşüyorlar
ki Onlar onda görüş ayrılığına düşüyorlar.
Ki onlar onda ayrılığa düşmektedirler.
(2-3) Üzerinde anlaşmazlığa düştükleri, büyük bir olay olan tekrar dirilme haberini mi?
(2-3) Üzerinde anlaşmazlığa düştükleri büyük haberi (mi)?
(2-3) (İnanıp inanmamakta) ayrılığa düştükleri büyük haberi mi?
(2-3) Hakkında görüş ayrılığına düştükleri çok önemli haberi mi ?
(2-3) Hakkında ihtilafa düştükleri o mühim haberi mi?
(2-3) O hakkında ayrılığa düşmekte oldukları büyük haberden (öldükten sonra dirilmekten) mi? (Hem bununla alay mı ediyorlar?)
Ki onlar, bunun üzerinde ihtilafa düşmektedirler.
Öylesine haber ki onlar, bu hususta aykırılığa düşmüşlerdir.
(İnanıp inanmamakta) ayrılığa düşmektedirler.
Ki kendileri hakkında anlaşmazlık içindedirler.
(2-3) Uzerinde anlasmazliga dustukleri, buyuk bir olay olan tekrar dirilme haberini mi?
Ki onlar onda ayrılığa düştüler.
Ki kendileri hakkında anlaşmazlık içindedirler.
üzerinde (hiçbir şekilde) anlaşamadıkları.
Onlar ki, hakkında ihtilaf ediyorlar.
Ki kendileri hakkında anlaşmazlık içindedirler.
Hani anlaşmazlığa düştükleri o haberi.
Ki onlar onda ayrılığa düşmektedirler.
Ki onda tartışma içindedirler.
Ki onlar onda anlaşmazlık halindedirler.