Tefsir İçin Ayet Numaralarına Tıklayınız |
|
|
Bismillâhirrahmânirrahîm |
1.
Elif. Lâm.
Mîm. 2. Hayy ve kayyûm olan Allah'tan başka ilâh yoktur. 3. Resûlüm!) O, sana Kitab'ı hak ve önceki kitapları tasdik edici olarak indirdi, Tevrat ile İncil'i ve Furkan'ı indirmişti. 4. Daha önce de, insanlara doğru yolu göstermek üzere Furkan'ı indirmiştir.Bilinmeli ki, Allah'ın âyetlerini inkâr edenler için şiddetli bir azap vardır. Allah, suçlunun hakkından gelen mutlak güç sahibidir. 5. Şüphesiz ki ne yerde ne de gökte hiçbir şey Allah'a gizli kalmaz. |
|
6.
Rahimlerde
sizi dilediği gibi şekillendiren O'dur. O'ndan başka ilâh yoktur. O
mutlak
güç ve hikmet sahibidir. 7. Sana Kitab'ı indiren O'dur. Onun (Kur'an'ın) bazı âyetleri muhkemdir ki, bunlar Kitab'ın esasıdır. Diğerleri de müteşâbihtir. Kalplerinde eğrilik olanlar, fitne çıkarmak ve onu tevil etmek için ondaki müteşâbih âyetlerin peşine düşerler. Halbuki Onun tevilini ancak Allah bilir. İlimde yüksek pâyeye erişenler ise: Ona inandık; hepsi Rabbimiz tarafındandır, derler. (Bu inceliği) ancak aklıselim sahipleri düşünüp anlar. 8. Onlar şöyle yakarırlar:) Rabbimiz! Bizi doğru yola ilettikten sonra kalplerimizi eğriltme. Bize tarafından rahmet bağışla. Lütfu en bol olan sensin. |
|
9.
Rabbimiz!
Gelmesinde şüphe edilmeyen bir günde, insanları mutlaka
toplayacak
olan sensin. Allah asla sözünden dönmez. 10. Bilinmelidir ki inkâr edenlerin ne malları ne de evlâtları Allah huzurunda kendilerine bir fayda sağlayacaktır. İşte onlar cehennnemin yakıtıdır. 11. (Onların yolu) Firavun hanedanının ve onlardan öncekilerin tuttuğu yola benzer.Onlar bizim âyetlerimizi yalanladılar, Allah da kendilerini günahları yüzünden yakalayıverdi. Allah'ın cezası çok şiddetlidir. 12. (Resûlüm!) İnkâr edenlere de ki: Yakında mağlup olacaksınız ve cehenneme sürüleceksiniz. Orası kalınacak ne kötü bir yerdir! |
|
13. (Bedir'de)
karşı karşıya gelen şu iki gurubun halinde sizin için büyük bir ibret
vardır.
Biri Allah yolunda çarpışan bir gurup, diğeri ise bunları apaçık
kendilerinin
iki misli gören kâfir bir gurup. Allah dilediğini yardımı ile
destekler.
Elbette bunda basiret sahipleri için büyük bir ibret vardır. 14. Nefsanî arzulara, kadınlara, oğullara, yığın yığın biriktirilmiş altın ve gümüşe, salma atlara, sağmal hayvanlara ve ekinlere karşı düşkünlük insanlara çekici kılındı. Bunlar, dünya hayatının geçici menfaatleridir. Halbuki varılacak güzel yer, Allah'ın katındadır. |
|
15.
Resûlüm!)
De ki: Size bunlardan daha iyisini bildireyim mi? Takvâ sahipleri için
Rableri yanında, içinden ırmaklar akan, ebediyyen kalacakları
cennetler,
tertemiz eşler ve (hepsinin üstünde) Allah'ın hoşnutluğu vardır. Allah
kullarını çok iyi görür. 16. Bu nimetler) "Ey Rabbimiz! İman ettik; bizim günahlarımızı bağışla, bizi ateş azabından koru!" diyen; 17. Sabreden, dürüst olan, huzurda boyun büken, hayra harcayan ve sehervaktinde Allah'tan bağış dileyenler (içindir). 18. Allah, adaleti ayakta tutarak (delilleriyle) şu hususu açıklamıştır ki, kendisinden başka ilâh yoktur. Melekler ve ilim sahipleri de (bunu ikrar etmişlerdir. Evet) mutlak güç ve hikmet sahibi Allah'tan başka ilâh yoktur. |
|
19. Allah
nezdinde hak din İslâm'dır. Kitap verilenler, kendilerine ilim
geldikten
sonradır ki, aralarındaki kıskançlık yüzünden ayrılığa düştüler.
Allah'ın
âyetlerini inkâr edenler bilmelidirler ki Allah'ın hesabı çok
çabuktur. 20. Eğer seninle tartışmaya girerlerse de ki: "Bana uyanlarla birlikte ben kendimiAllah'a teslim ettim." Ehl-i kitaba ve ümmîlere de: "Siz de Allah'a teslim oldunuz mu?" de. Eğer teslim oldularsa doğru yolu buldular demektir. Yok eğer yüz çevirdilerse sana düşen, yalnızca duyurmaktır. Allah kullarını çok iyi görmektedir. |
|
21.
Allah'ın
âyetlerini inkâr edenler, haksız yere peygamberlerin canlarına kıyanlar
ve adaleti emreden insanları öldürenler, onlara acı bir azabı haber
ver! 22. İşte bunlar dünyada da ahirette de çabaları boşa giden kimselerdir. Onların hiçbir yardımcısı da yoktur. 23. Resûlüm!) Kendilerine Kitap'tan bir pay verilenleri (yahudileri) görmez misin ki, aralarında hükmetmesi için Allah'ın Kitab'ına çağırılıyorlar da, sonra içlerinden birgurup cayarak geri dönüyor. |
|
24. Onların
bu tutumları: Bize ateş, sadece sayılı günlerde dokunacaktır,
demelerinin
bir sonucudur. Onların vaktiyle uydurdukları şeyler de dinleri hakkında
kendilerini yanıltmıştır. 25. Fakat, onları gelmesinde şüphe edilmeyen bir gün için topladığımız ve hiçbir haksızlığa uğramaksızın herkese kazandığı şeyler tastamam ödendiği zaman halleri nice olur? 26. (Resûlüm!) De ki: Mülkün gerçek sahibi olan Allah'ım! Sen mülkü dilediğine verirsin ve mülkü dilediğinden geri alırsın. Dilediğini yüceltir, dilediğini de alçaltırsın. Her türlü iyilik senin elindedir. Gerçekten sen her şeye kadirsin. 27. Geceyi gündüze katar, gündüzü de geceye katarsın. Ölüden diriyi çıkarır, diriden de ölüyü çıkarırsın. Dilediğine de sayısız rızık verirsin. |
|
28. Müminler,
müminleri bırakıp da kâfirleri dost edinmesin. Kim bunu yaparsa, artık
onun Allah nezdinde hiçbir değeri yoktur. Ancak kâfirlerden gelebilecek
bir tehlikeden sakınmanız başkadır. Allah, kendisine karşı (gelmekten)
sizi sakındırıyor. Dönüş yalnız Allah'adır. 29. De ki: İçinizdekileri gizleseniz de açığa vursanız da Allah onu bilir. Göklerde ve yerde olanları da bilir. Allah her şeye kadirdir. |
|
30. Herkesin,
iyilik olarak yaptıklarını da kötülük olarak yaptıklarını da karşısında
hazır bulduğu günde (insan) isteyecek ki kötülükleri ile kendisi
arasında
uzun bir mesafe bulunsun. Allah, kendisine karşı (gelmekten) sizi
sakındırıyor.
Allah kullarına çok şefkatlidir. 31. (Resûlüm! ) De ki: Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyunuz ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah son derece bağışlayıcı ve esirgeyicidir. 32. De ki: Allah'a ve Resûlü'ne itaat edin. Eğer yüz çevirirlerse bilsinler ki Allah kâfirleri sevmez. 33. Allah Âdem'i, Nuh'u, İbrahim ailesi ile İmrân ailesini seçip âlemlere üstün kıldı. 34. Bunlar birbirinden gelme bir nesillerdir. Allah işiten ve bilendir. |
|
35.
İmrân'ın
karısı şöyle demişti: "Rabbim! Karnımdakini azatlı bir kul olarak sırf
sana adadım. Adağımı kabul buyur. Şüphesiz hakkıyla işiten ve
bilen
sensin." 36. Onu doğurunca, Allah, ne doğurduğunu bilip dururken: Rabbim! Ben onu kız doğurdum. Oysa erkek, kız gibi değildir. Ona Meryem adını verdim. Kovulmuş şeytana karşı onu ve soyunu senin korumanı diliyorum, dedi. 37. Rabbi Meryem'e hüsnü kabul gösterdi; onu güzel bir bitki gibi yetiştirdi. Zekeriyya yı da onun bakımı ile görevlendirdi. Zekeriyya, onun yanına, mâbede her girişinde orada bir rızık bulur ve "Ey Meryem, bu sana nereden geliyor?" der; o da: Bu, Allah tarafındandır. Allah, dilediğine sayısız rızık verir, derdi. |
|
38. Orada
Zekeriyya, Rabbine dua etti: Rabbim! Bana tarafından hayırlı bir
nesilbağışla.
Şüphesiz sen duayı hakkıyla işitensin, dedi. 39. Zekeriyya mâbedde durmuş namaz kılarken melekler ona şöyle nida ettiler: Allah sana, kendisi tarafından gelen bir Kelime'yi tasdik edici, efendi, iffetli ve sâlihlerden bir peygamber olarak Yahya'yı müjdeler. 40. Zekeriyya: Rabbim! dedi, bana ihtiyarlık gelip çattığına, üstelik karım da kısır olduğuna göre benim nasıl oğlum olabilir? Allah şöyle buyurdu: İşte böyledir; Allah dilediğini yapar. |
|
41.
Zekeriyya:
Rabbim! bana bir alâmet göster, dedi. Allah buyurdu ki: Senin için
alâmet,
insanlara, üç gün, işaretten başka söz söylememendir. Ayrıca Rabbini
çok
an, sabah akşam tesbih et. 42. Hani melekler demişlerdi: Ey Meryem! Allah seni seçti; seni tertemiz yarattı ve seni bütün dünya kadınlarına tercih etti. 43. Ey Meryem! Rabbine ibadet et; secdeye kapan, eğilenlerle beraber sen de eğil. 44. (Resûlüm!) Bunlar, bizim sana vahiy yoluyla bildirmekte olduğumuz gayb haberlerindendir. İçlerinden hangisi Meryem'i himayesine alacak diye kur'a çekmek üzere kalemlerini atarlarken sen onların yanında değildin; onlar (bu yüzden) çekişirken de yanlarında değildin. |
|
45. Melekler
demişlerdi ki: Ey Meryem! Allah sana kendisinden bir Kelime'yi
müjdeliyor.
Adı Meryem oğlu İsa'dır. Mesîh'tir; dünyada da, ahirette de itibarlı ve
Allah'ın kendisine yakın kıldıklarındandır. 46. O, sâlihlerden olarak beşikte iken ve yetişkinlik halinde insanlara (peygamber sözleri ile) konuşacak. 47. Meryem: Rabbim! dedi, bana bir erkek eli değmediği halde nasıl çocuğum olur? Allah şöyle buyurdu: İşte böyledir, Allah dilediğini yaratır. Bir işe hükmedince ona sadece "Ol!" der; o da oluverir. 48. Melekler, Meryem'e hitaben İsa hakkında sözlerine devam ettiler:) Allah ona yazmayı, hikmeti, Tevrat'ı, İncil'i öğretecek. |
|
49.
O, İsrailoğullarına
bir elçi olacak : Size Rabbinizden bir mucize getirdim: Size çamurdan
bir
kuş sureti yapar, ona üflerim ve Allah'ın izni ile o kuş oluverir. Yine
Allah'ın izni ile körü ve alacalıyı iyileştirir, ölüleri diriltirim.
Ayrıca
evlerinizde ne yeyip ne biriktirdiğinizi size haber veririm. Eğer
inanan
kimseler iseniz, bunda sizin için bir ibret vardır. 50. Benden önce gelen Tevrat'ı doğrulayıcı olarak ve size haram kılınan bazı şeyleri de helâl kılmam için gönderildim. Size Rabbinizden bir mucize getirdim. O halde Allah'tan korkun, bana da itaat edin. |
|
51.
Allah,
benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. Öyle ise O'na kulluk edin.
İşte
bu doğru yoldur. 52. İsa, onlardaki inkârcılığı sezince: Allah yolunda bana yardımcı olacaklar kimlerdir? dedi. Havârîler: Biz, Allah yolunun yardımcılarıyız; Allah'a inandık, şahit ol ki bizler müslümanlarız, cevabını verdiler. 53. Rabbimiz! İndirdiğine inandık ve Peygamber'e uyduk. Şimdi bizi şahitlerden yaz, dediler. 54. Yahudiler) tuzak kurdular; Allah da onların tuzaklarını bozdu. Allah, tuzak kuranların hayırlısıdır. |
|
55. Allah
buyurmuştu ki: Ey İsa! Seni vefat ettireceğim, seni nezdime
yükselteceğim,
seni inkâr edenlerden arındıracağım ve sana uyanları
kıyamete
kadar kâfirlerden üstün kılacağım. Sonra dönüşünüz bana olacak. İşte o
zaman ayrılığa düştüğünüz şeyler hakkında aranızda ben
hükmedeceğim. 56. İnkâr edenler var ya, onları dünya ve ahirette şiddetli bir azaba çarptıracağım; onların hiç yardımcıları da olmayacak. 57. İman edip iyi davranışlarda bulunanlara gelince, Allah onların mükâfatlarını eksiksiz verecektir. Allah zalimleri sevmez. 58. (Resûlüm!) Bu söylenenleri biz sana âyetlerden ve hikmet dolu Kur'an'dan okuyoruz. |
|
59. Allah
nezdinde İsa'nın durumu, Adem'in durumu gibidir. Allah onu topraktan
yarattı.
Sonra ona "Ol!" dedi ve oluverdi. 60. Gerçek, Rabbinden gelendir. Öyle ise şüphecilerden olma. 61. Sana bu ilim geldikten sonra seninle bu konuda çekişenlere de ki: Geliniz, sizler ve bizler de dahil olmak üzere, siz kendi çocuklarınızı biz de kendi çocuklarımızı, siz kendi kadınlarınızı, biz de kendi kadınlarımızı çağıralım, sonra da dua edelim de Allah'tan yalancılar üzerine lânet dileyelim. 62. Şüphesiz bu (İsa hakkında söylenenler), doğru haberlerdir. Allah'tan başka ilâh yoktur. Muhakkak ki Allah, evet O, mutlak güç ve hikmet sahibidir. 63. Eğer yine yüz çevirirlerse, şüphesiz Allah, bozguncuları hakkıyla bilendir. |
|
64.
(Resûlüm!)
de ki: Ey ehl-i kitap! Sizinle bizim aramızda müşterek olan bir söze
geliniz:
Allah'tan başkasına tapmayalım. O'na hiçbir şeyi eş tutmayalım ve
Allah'ı
bırakıp da kimimiz kimimizi ilâhlaştırmasın. Eğer onlar yine yüz
çevirirlerse,
işte o zaman: Şahit olun ki biz müslümanlarız! deyiniz. 65. Ey ehl-i kitap! İbrahim hakkında niçin çekişirsiniz? Halbuki Tevrat ve İncil, kesinlikle ondan sonra indirildi. Siz hiç düşünmez misiniz? 66. İşte siz böyle kimselersiniz! Hadi hakkında bilgi sahibi olduğunuz konuda tartıştınız; fakat bilgi sahibi olmadığınız konuda niçin tartışıyorsunuz! Oysa ki Allah, her şeyi bilir, siz ise bilmezsiniz. |
|
67. İbrahim,
ne yahudi, ne de hıristiyan idi; fakat o, Allah'ı bir tanıyan dosdoğru
bir müslüman idi; müşriklerden de değildi. 68. İnsanların İbrahim'e en yakın olanı, ona uyanlar, şu Peygamber ve (ona) iman edenlerdir. Allah müminlerin dostudur. 69. Ehl-i kitaptan bir kısmı istediler ki, ne yapıp edip sizi saptırabilsinler. Oysa onlar sadece kendilerini saptırırlar da farkına bile varmazlar. 70. Ey ehl-i kitap! (Gerçeği) görüp bildiğiniz halde niçin Allah'ın âyetlerini inkâr edersiniz? 71. Ey ehl-i kitap! Neden doğruyu eğriye karıştırıyor ve bile bile gerçeği gizliyorsunuz? |
|
72. Ehl-i
kitaptan bir gurup şöyle dedi: "Müminlere indirilmiş olana
sabahleyin
(görünüşte) inanıp akşamleyin inkâr edin. Belki onlar (böylece
dinlerinden)
dönerler. 73. Sizin dininize uyanlardan başka hiçbir kimseye inanmayın. "De ki: Doğru yol ancak Allah'ın yoludur. Yine (onlar, kendi aralarında şöyle dediler:) "Size verilenin benzerinin başka herhangi bir kimseye verildiğine, yahut Rabbinizin huzurunda onların size karşı deliller getireceklerine de (inanmayın)." De ki: Lütuf ve ihsan Allah'ın elindedir. Onu dilediğine verir. Allah'ın rahmeti geniştir ve O her şeyi hakkıyla bilir. 74. Rahmetini dilediğine ayırır. Allah üstün lütuf sahibidir. |
|
75. Ehl-i
kitaptan öylesi vardır ki, ona yüklerle mal emanet bıraksan, onu sana
noksansız
iade eder. Fakat onlardan öylesi de vardır ki, ona bir dinar
emanet
bıraksan, tepesine dikilip durmazsan onu sana iade etmez. Bu da
onların,
"Ümmîlere karşı yaptıklarımızdan dolayı bize vebal yoktur"
demelerindendir.
Allah adına bile bile yalan söylüyorlar. 76. Hayır! (Gerçek onların dediği değil.) Her kim sözünü yerine getirir ve kötülükten sakınırsa, bilsin ki Allah sakınanları sever. 77. Allah'a karşı verdikleri sözü ve yeminlerini az bir bedelle değiştirenlere gelince, işte bunların ahirette bir payı yoktur. Kıyamet günü Allah onlarla konuşmayacak, onlara bakmayacak ve onları temize çıkarmayacaktır. Onlar içinacı bir azap vardır. |
|
78. Ehl-i
kitaptan bir gurup, okuduklarını kitaptan sanasınız diye kitabı okur
kendillerini
eğip bükerler. Halbuki okudukları Kitap'tan değildir. Söyledikleri
Allahkatından
olmadığı halde: Bu Allah katındandır, derler. Onlar bile bile Allah'a
iftira
ediyorlar. 79. Hiçbir insanın, Allah'ın kendisine Kitap, hikmet ve peygamberlik vermesinden sonra (kalkıp) insanlara: Allah'ı bırakıp bana kul olun! demesi mümkün değildir. Bilakis (şöyle demesi gerekir): Okutmakta ve öğretmekte olduğunuz Kitap uyarınca Rabbe hâlis kullar olunuz. |
|
80.
Ve size:
Melekleri ve peygamberleri ilâhlar edinin, diye de emretmez. Siz
müslüman
olduktan sonra hiç size kâfirliği emreder mi? 81. Hani Allah, peygamberlerden: "Ben size Kitap ve hikmet verdikten sonra nezdinizdekileri tasdik eden bir peygamber geldiğinde ona mutlaka inanıp yardım edeceksiniz" diye söz almış, "Kabul ettiniz ve bu ahdimi yüklendiniz mi?"dediğinde, "Kabul ettik" cevabını vermişler, bunun üzerine Allah: O halde şahitolun; ben de sizinle birlikte şahitlik edenlerdenim, buyurmuştu. 82. Artık bundan sonra her kim dönerse işte onlar yoldan çıkmışların ta kendileridir. |
|
83. Göklerde
ve yerdekiler, ister istemez O'na teslim olduğu halde onlar (ehl-i
kitap),
Allah'ın dininden başkasını mı arıyorlar? Halbuki O'na
döndürüleceklerdir. 84. De ki: Biz, Allah a, bize indirilene, İbrahim, İsmail, İshak, Ya'kub ve Ya'kub oğullarına indirilenlere, Musa, İsa ve (diğer) peygamberlere Rableri tarafından verilenlere iman ettik. Onları birbirinden ayırdetmeyiz. Biz ancak O'na teslim oluruz. 85. Kim, İslâm'dan başka bir din ararsa, bilsin ki kendisinden (böyle bir din) asla kabul edilmeyecek ve o, ahirette ziyan edenlerden olacaktır. |
|
86. İman etmelerinden,
Resûl'ün hak olduğuna şehadet getirmelerinden ve kendilerine
apaçık
deliller gelmesinden sonra inkârcılığa sapan bir kavme Allah nasıl
hidayet
nasip eder? Allah zalimler topluluğunu doğru yola iletmez.
87. İşte onların cezası, Allah'ın, meleklerin ve bütün insanlığın lânetine uğramalarıdır. 88. Bu lânete ebedî gömülüp gidecekler. Onların azapları hafifletilmez; yüzlerine de bakılmaz. 89. Ancak, bundan sonra tevbe edip yola gelenler başka. Çünkü Allah çok bağışlayıcı ve merhametlidir. 90. İnandıktan sonra kâfirliğe sapıp sonra inkârcılıkta daha da ileri gidenlerin tevbeleri asla kabul edilmeyecektir. Ve işte onlar, sapıkların ta kendisidirler. |
|
91.
Gerçekten,
inkâr edip kâfir olarak ölenler var ya, onların hiçbirinden -fidye
olarak
dünya dolusu altın verecek olsa dahi- kabul edilmeyecektir. Onlar için
acı bir azap vardır; hiç yardımcıları da yoktur. 92. Sevdiğiniz şeylerden (Allah yolunda) harcamadıkça "iyi" ye eremezsiniz. Her ne harcarsanız, Allah onu hakkıyla bilir. 93. Tevrat'ın indirilmesinden önce, İsrail'in (Ya'kub'un) kendisine haram kıldıkları dışında, yiyeceğin her türlüsü İsrailoğullarına helâl idi. De ki: Eğer doğru sözlü iseniz o zaman Tevrat'ı getirip onu okuyun. |
|
94. Artık
bundan sonra her kim Allah'a karşı yalan uydurursa, işte bunlar,
zalimlerin
ta kendisidirler. 95. De ki: Allah doğruyu söylemiştir. Öyle ise, hakka yönelmiş olarak İbrahim'in dinine uyunuz. O, müşriklerden değildi. 96. Şüphesiz, âlemlere bereket ve hidayet kaynağı olarak insanlar için kurulan ilk ev (mâbet), Mekke'deki (Kâbe)dir. 97. Orada apaçık nişâneler, (ayrıca) İbrahim'in makamı vardır. Oraya giren emniyette olur. Yoluna gücü yetenlerin o evi haccetmesi, Allah'ın insanlar üzerindebir hakkıdır. Kim inkâr ederse bilmelidir ki, Allah bütün âlemlerden müstağnîdir. |
|
98. De ki:
Ey ehl-i kitap! Allah yaptıklarınızı görüp dururken niçin Allah'ın
âyetlerini
inkâr edersiniz? 99. De ki: Ey ehl-i kitap! (Gerçeği) görüp bildiğiniz halde niçin Allah'ın yolunu eğri göstermeye yeltenerek müminleri Allah yolundan çevirmeye kalkışıyorsunuz? Allah yaptıklarınızdan habersiz değildir. 100. Ey iman edenler! Kendilerine kitap verilenlerden bir guruba uyarsanız imanınızdan sonra sizi yeniden inkârcılığa sevkederler. |
|
101. Size
Allah'ın âyetleri okunurken, üstelik Allah Resûlü de aranızda iken
nasıl
inkâra saparsınız? Her kim Allah'a bağlanırsa kesinlikle doğru yola
iletilmiştir. 102. Ey iman edenler! Allah'tan, O'na yaraşır şekilde korkun ve ancak müslümanlar olarak can verin. 103. Hep birlikte Allah'ın ipine (İslâm'a) sımsıkı yapışın; parçalanmayın. Allah'ın size olan nimetini hatırlayın: Hani siz birbirinize düşman kişileridiniz de O, gönüllerinizi birleştirmişti ve O'nun nimeti sayesinde kardeş kimseler olmuştunuz. Yine siz bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi O kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle açıklar ki doğru yolu bulasınız. |
|
104. Sizden,
hayra çağıran, iyiliği emredip kötülüğü meneden bir topluluk bulunsun.
İşte onlar kurtuluşa erenlerdir. 105. Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra parçalanıp ayrılığa düşenler gibiolmayın. İşte bunlar için büyük bir azap vardır. I06. Nice yüzlerin ağardığı, nice yüzlerin de karardığı günü (düşünün.) İmdi, yüzleri kararanlara: İnanmanızdan sonra kâfir mi oldunuz? Öyle ise inkâr etmiş olmanızyüzünden tadın azabı! (denilir). 107. Yüzleri ağaranlara gelince, onlar Allah'ın rahmeti içindedirler; orada ebedî kalacaklardır. |
|
108.
İşte
bunlar, Allah'ın, sana hak olarak okuduğumuz âyetleridir. Allah
hiçbir
kimseye haksızlık etmek istemez. 109. Göklerde ve yerde ne varsa Allah'ındır. İşler, dönüp dolaşıp Allah'a varır. 110. Siz, insanların iyiliği için ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz; iyiliği emreder; kötülükten meneder ve Allah'a inanırsınız: Ehl-i kitap da inansaydı, elbet bu, kendileri için çok iyi olurdu. (Gerçi) içlerinde iman edenler var; (fakat) çoğu yoldan çıkmışlardır. 111. Onlar (ehl-i kitap) size, incitmekten başka bir zarar veremezler. Sizinle savaşa girecek olsalar, size arkalarını dönüp kaçarlar. Sonra kendilerine yardımda edilmez. |
|
112. Onlar (yahudiler) nerede
bulunurlarsa bulunsunlar, Allah'ın
ahdine ve
insanların
(müminlerin) himayesine sığınmadıkça kendilerine zillet
(damgası)vurulmuştur;
Allah'ın hışmına uğramışlar ve miskinliğe mahkum edilmişlerdir.
Çünkü
onlar, Allah'ın âyetlerini inkâr ediyorlar ve haksız yere peygamberleri
öldürüyorlardı. Bu da, onların isyan etmiş ve haddi aşmış
bulunmalarındandır. 113. Hepsi bir değildir; ehl-i kitap içinde istikamet sahibi bir topluluk vardır ki,gece saatlerinde secdeye kapanarak Allah'ın âyetlerini okurlar. |
|
114. Onlar,
Allah'a ve ahiret gününe inanırlar; iyiliği emreder, kötülükten
menederler;
hayırlı işlere koşuşurlar. İşte bunlar iyi insanlardandır. 115. Onların yaptıkları hiçbir hayır karşılıksız bırakılmayacaktır. Allah, takvâ sahiplerini çok iyi bilir. 116. İnkâr edenler var ya, onların malları da evlâtları da Allah'a karşı kendilerine hiçbir fayda sağlamayacaktır. İşte onlar, cehennemliklerdir; onlar orada ebedî kalacaklardır. 117. Onların, bu dünya hayatında yapmakta oldukları harcamaların durumu, kendilerine zulmetmiş olan bir kavmin ekinlerini vurup da mahveden kavurucu bir rüzgârın durumu gibidir. Onlara Allah zulmetmedi; fakat onlar kendilerine zulmediyorlar. |
|
118. Ey iman
edenler! Kendi dışınızdakileri sırdaş edinmeyin. Çünkü onlar size
fenalık
etmekten asla geri durmazlar, hep sıkıntıya düşmenizi isterler.
Gerçekten,
kin ve düşmanlıkları ağızlarından (dökülen sözlerinden) belli
olmaktadır.
Kalplerinde sakladıkları (düşmanlıkları) ise daha büyüktür. Eğer
düşünüp
anlıyorsanız, âyetlerimizi size açıklamış bulunuyoruz. 119. İşte siz öyle kimselersiniz ki, onlar sizi sevmedikleri halde siz onları seversiniz. Siz, bütün kitaplara inanırsınız; onlar ise, sizinle karşılaştıklarında "İnandık" derler; kendi başlarına kaldıklarında da, size olan kinlerinden dolayı parmaklarının uçlarını ısırırlar. De ki: Kininizden (kahrolup) ölün! Şüphesiz Allah kalplerin içindekini hakkıyla bilmektedir. |
|
120. Size
bir iyilik dokunsa, bu onları tasalandırır; başınıza bir musibet gelse,
buna da sevinirler. Eğer sabreder ve korunursanız, onların hilesi size
hiçbir zarar vermez. Şüphesiz Allah, onların yaptıklarını çepeçevre
kuşatmıştır. 121. Hani sen, sabah erkenden müminleri savaş mevzilerine yerleştirmek için ailenden ayrılmıştın. Allah, hakkıyle işiten ve bilendir. 122. O zaman içinizden iki bölük bozulmaya yüz tutmuştu. Halbuki Allah onların yardımcısı idi. Müminler, yalnız Allah'a dayanıp güvensinler. 123. Andolsun, sizler güçsüz olduğunuz halde Allah, Bedir'de de size yardım etmişti. Öyle ise, Allah'tan sakının ki O'na şükretmiş olasınız. |
|
124.
O zaman
sen, müminlere şöyle diyordun: İndirilen üç bin melekle
Rabbinizin
sizi takviye etmesi, sizin için yeterli değil midir? 125. Evet, siz sabır gösterir ve Allah'tan sakınırsanız, onlar (düşmanlarınız) hemen şu anda üzerinize gelseler, Rabbiniz, nişanlı beş bin melekle sizi takviye eder. 126. Allah, bunu size sırf bir müjde olsun ve kalpleriniz bu sayede rahatlasın diyeyaptı. Zafer, yalnızca mutlak güç ve hikmet sahibi Allah katındandır. 127. Allah, kâfirlerden bir kısmının kökünü kessin veya onları perişan etsin, böylece bozulmuş bir halde dönüp gitsinler diye, size yardım eder). |
|
128.Ki
bu
işte senin yapacağın bir şey yoktur yahut (müslüman olsunlar da)
tevbelerini kabul etsin, ya da (ısrar ederlerse) onlara azap etsin diye
(Allah Bedir'de size yardım etti). Çünkü onlar zalimdirler.
129. Göklerde ve yerde ne varsa Allah'ındır. Dilediğini bağışlar, dilediğine azap eder. Allah, çok bağışlayıcı ve çok merhametlidir. 130. Ey iman edenler! Kat kat arttırılmış olarak faiz yemeyin. Allah'tan sakının ki kurtuluşa eresiniz. 131. Kâfirler için hazırlanmış bulunan ateşten sakının! 132. Allah'a ve Resûl'üne itaat edin ki rahmete kavuşturulasınız. |
|
133. Rabbinizin bağışına ve takvâ
sahipleri için hazırlanmış olup
genişliği
göklerve yer kadar olan cennete koşun! 134. O takvâ sahipleri ki, bollukta da darlıkta da Allah için harcarlar; öfkeleriniyutarlar ve insanları affederler. Allah da güzel davranışta bulunanları sever. 135. Yine onlar ki, bir kötülük yaptıklarında, ya da kendilerine zulmettiklerinde Allah'ı hatırlayıp günahlarından dolayı hemen tevbe-istiğfar ederler. Zaten günahları Allah'tan başka kim bağışlayabilir ki! Bir de onlar, işledikleri kötülüklerde, bile bile ısrar etmezler. |
|
136.
İşte
onların mükâfatı, Rableri tarafından bağışlanma ve altlarından
ırmaklarakan,
içinde ebedî kalacakları cennetlerdir. Böyle amel edenlerin mükâfatı ne
güzeldir! 137. Sizden önce nice (milletler hakkında) ilâhî kanunlar gelip geçmiştir. Onun için, yeryüzünde gezin dolaşın da (Allah'ın âyetlerini) yalan sayanların âkıbeti ne olmuş,görün! 138. Bu (Kur'an), bütün insanlığa bir açıklamadır; takvâ sahipleri için de bir hidayet ve bir öğüttür. 139. Gevşeklik göstermeyin, üzüntüye kapılmayın. Eğer inanmışsanız, üstün gelecek olan sizsiniz. |
|
140. Eğer
siz (Uhud'da) bir acıya uğradınızsa, (Bedir'de de düşmanınız olan) o
kavim
de benzer bir acıya uğramıştır. O günleri biz insanlar arasında
döndürürdururuz
(zaferi bazen bir topluma bazen öteki topluma nasip ederiz.) Ta ki
Allah,
iman edenleri ortaya çıkarsın ve aranızdan şahitler edinsin. Allah
zalimleri
sevmez. 141. Bir de (böylece) Allah, iman edenleri günahlardan temize çıkarmak, kâfirleri de helâk etmek ister. 142. Yoksa Allah içinizden cihad edenleri belli etmeden, sabredenleri ortaya çıkarmadan cennete gireceğinizi mi sandınız? 143. Andolsun ki siz, ölümle yüzyüze gelmezden önce onu temenni ederdiniz. İşteşimdi onu karşınızda gördünüz. |
|
144.
Muhammed, ancak bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler gelip
geçmiştir.
Şimdi o ölür ya da öldürülürse, gerisin geriye (eski dininize) mi
döneceksiniz?
Kim (böyle) geri dönerse, Allah'a hiçbir şekilde zarar vermiş
olmayacaktır.
Allah, şükredenleri mükâfatlandıracaktır. 145. Hiçbir kimse yok ki, ölümü Allah'ın iznine bağlı olmasın. (Ölüm), belli birsüreye göre yazılmıştır. Her kim, dünya nimetini isterse, kendisine ondan veririz;kim de ahiret sevabını isterse, ona da bundan veririz. Biz şükredenleri mükâfatlandıracağız. 146. Nice peygamberler vardı ki, beraberinde birçok Allah erleri bulunduğu halde savaştılar da, bunlar, Allah yolunda başlarına gelenlerden dolayı gevşeklik ve zaaf göstermediler, boyun eğmediler. Allah sabredenleri sever. |
|
147. Onların
sözleri, sadece şöyle demekten ibaretti: Ey Rabbimiz! Günahlarımızı ve
işimizdeki taşkınlığımızı bağışla; ayaklarımızı (yolunda) sabit kıl;
kâfirler
topluluğuna karşı bizi muzaffer kıl! 148. Allah da onlara dünya nimetini ve (daha da önemlisi,) ahiret sevabının güzelliğini verdi. Allah, iyi davrananları sever. 149. Ey iman edenler! Eğer kâfirlere uyarsanız, gerisin geriye (eski dininize) döndürürler de, hüsrana uğrayanların durumuna düşersiniz. 150. Oysa sizin mevlânız Allah'tır ve O, yardımcıların en hayırlısıdır. |
|
151.
Allah'ın,
hakkında hiçbir delil indirmediği şeyleri O'na ortak koşmaları
sebebiyle,
kâfirlerin kalplerine yakında korku salacağız. Gidecekleri yer de
cehennemdir.
Zalimlerin varacağı yer ne kötüdür! 152. Siz Allah'ın izni ile düşmanlarınızı öldürürken, Allah, size olan vâdini yerine getirmiştir. Nihayet, öyle bir an geldi ki, Allah arzuladığınızı (galibiyeti) size gösterdikten sonra zaafa düştünüz; (Peygamberin verdiği) emir konusunda tartışmaya kalkıştınız ve âsi oldunuz. Dünyayı isteyeniniz de vardı, ahireti isteyeniniz de vardı. Sonra Allah, denemek için sizi onlardan (onları mağlup etmekten) alıkoydu. Ve andolsun sizi bağışladı. Zaten Allah, müminlere karşı çok lütufkârdır. 153. O zaman Peygamber arkanızdan sizi çağırdığı halde siz, durmadan (savaş alanından) uzaklaşıyor, hiç kimseye dönüp bakmıyordunuz. (Allah) size keder üstüne keder verdi ki, bundan dolayı gerek elinizden gidene, gerekse başınıza gelenlere üzülmeyesiniz. Allah yaptıklarınızdan haberdardır. |
|
154. Sonra o kederin arkasından Allah size bir güven indirdi ki, (bu güvenin yolaçtığı) uyuklama hali bir kısmınızı kaplıyordu. Kendi canlarının kaygısına düşmüş bir gurup da, Allah'a karşı haksız yere cahiliye devrindekine benzer düşüncelere kapılıyorlar, "Bu işten bize ne!" diyorlardı. De ki: İş (zafer, yardım, herşeyin karar ve buyruğu) tamamen Allah'a aittir. Onlar, sana açıklayamadıklarını içlerinde gizliyorlar. "Bu işten bize bir şey olsaydı, burada öldürülmezdik" diyorlar. Şöyle de: Evlerinizde kalmış olsaydınız bile, öldürülmesi takdir edilmiş olanlar, öldürülüp düşecekleri yerlere kendiliklerinden çıkıp giderlerdi. Allah, içinizdekileri yoklamak ve kalplerinizdekileri temizlemek için (böyle yaptı). Allah içinizde ne varsa hepsini bilir. |
|
155.
(Uhud'da)
iki ordu karşılaştığı gün, sizi bırakıp gidenleri, sırf işledikleri
bazı
hatalar yüzünden şeytan (yerlerinden) kaydırmıştı. Yine de Allah onları
affetti. ÇünküAllah, çok bağışlayıcıdır, halîmdir. 156. Ey iman edenler! Sizler, inkâr edenler ve yeryüzünde sefere çıkan veya savaşan kardeşleri hakkında: "Eğer bizim yanımızda kalsalardı ölmezler, öldürülmezlerdi" diyenler gibi olmayın. Allah bu kanaatı onların kalplerine (kaybettikleri yakınları için onulmaz) bir hasret (yarası) olarak koydu. Canı veren de alan da Allah'tır. Allah, yaptıklarınızı hakkıyla görür. 157. Eğer Allah yolunda öldürülür ya da ölürseniz, şunu bilin ki, Allah'ın mağfireti ve rahmeti onların topladıkları bütün şeylerden daha hayırlıdır. 158. Andolsun, ölseniz de öldürülseniz de Allah'ın huzurunda toplanacaksınız. |
|
159. O vakit
Allah'tan bir rahmet ile onlara yumuşak davrandın! Şayet sen kaba, katı
yürekli olsaydın, hiç şüphesiz, etrafından dağılıp giderlerdi. Şu halde
onları affet; bağışlanmaları için dua et; iş hakkında onlara danış.
Kararını
verdiğin zaman da artık Allah'a dayanıp güven. Çünkü Allah, kendisine
dayanıp
güvenenleri sever. 160. Allah size yardım ederse, artık size üstün gelecek hiç kimse yoktur. Eğer sizi bırakıverirse, ondan sonra size kim yardım eder? Müminler ancak Allah'a güvenip dayanmalıdırlar. 161. Bir peygambere, emanete hıyanet yaraşmaz. Kim emanete (devlet malına) hıyanet ederse, kıyamet günü, hainlik ettiği şeyin günahı boynuna asılı olarak gelir. Sonra herkese -asla haksızlığa uğratılmaksızın-kazandığı tastamam verilir. 162. Allah'ın hoşnutluğunu gözetenle Allah'ın hışmına uğrayan bir olur mu hiç? Berikisinin yeri cehennemdir. Cehennem ise ne kötü bir varış noktasıdır. |
|
163.
Onlar
Allah katında derece derecedirler. Allah onların yaptıklarını
görmektedir. 164. Andolsun ki içlerinden, kendilerine Allah'ın âyetlerini okuyan, (kötülüklerden ve inkârdan) kendilerini temizleyen, kendilerine Kitap ve hikmeti öğreten bir Peygamber göndermekle Allah, müminlere büyük bir lütufta bulunmuştur. Halbuki daha önce onlar apaçık bir sapıklık içinde idiler. 165. (Bedir de) iki katını (düşmanınızın) başına getirdiğiniz bir musibet, (Uhud'da) kendi başınıza geldiği için mi "Bu nasıl oluyor!" dediniz? De ki: O, kendi kusurunuzdandır. Şüphesiz Allah'ın her şeye gücü yeter. |
|
166-167. İki
birliğin karşılaştığı gün sizin başınıza gelenler, ancak Allah'ın
dilemesiyle
olmuştur ki, bu da, müminleri ayırdetmesi ve münafıkları ortaya
çıkarması
için idi. Bunlara: "Gelin, Allah yolunda çarpışın; ya da savunma yapın"
denildiği zaman, "Harbetmeyi bilseydik, elbette sizin peşinizden
gelirdik" dediler. Onlar o gün, imandan çok, kâfirliğe yakın
idiler.
Ağızlarıyla, kalplerinde olmayanı söylüyorlardı. Halbuki Allah,
onların
içlerinde gizlediklerini daha iyi bilir. 168. (Evlerinde) oturup da kardeşleri hakkında: "Bize uysalardı öldürülmezlerdi"diyenlere, "Eğer doğru sözlü insanlar iseniz, canlarınızı ölümden kurtarın bakalım!" de. |
|
169.
Allah
yolunda öldürülenleri sakın ölü sanmayın. Bilakis onlar diridirler;
Rableri
yanında rızıklara mazhar olmaktadırlar. 170. Allah'ın, lütuf ve kereminden kendilerine verdikleri ile sevinçli bir halde arkalarından gelecek ve henüz kendilerine katılmamış olan şehit kardeşlerine de hiçbir keder ve korku bulunmadığı müjdesinin sevincini duymaktadırlar. 171. Onlar, Allah'tan gelen nimet ve keremin; Allah'ın, müminlerin ecrini zayi etmeyeceği müjdesinin sevinci içindedirler. 172. Yara aldıktan sonra yine Allah'ın ve Peygamber'in çağrısına uyanlar (özellikle) bunların içlerinden iyilik yapanlar ve takvâ sahibi olanlar için pek büyük bir mükâfat vardır. |
|
173.
Bir kısım
insanlar, müminlere: "Düşmanlarınız olan insanlar, size karşı
askertopladılar;
aman sakının onlardan!" dediklerinde bu, onların imanlarını bir kat
daha
arttırdı ve "Allah bize yeter. O ne güzel vekîldir!" dediler.
174. Bunun üzerine, kendilerine hiçbir fenalık dokunmadan, Allah'ın nimet ve keremiyle geri geldiler. Böylece Allah'ın rızasına uymuş oldular. Allah büyük kerem sahibidir. 175. İşte o şeytan, ancak kendi dostlarını korkutur. Şu halde, eğer iman etmiş kimseler iseniz onlardan korkmayın, benden korkun. |
|
176.
(Resûlüm)
İnkârda yarışanlar sana kaygı vermesin. Çünkü onlar, Allah'a hiçbir
zarar
veremezler. Allah onlara, ahiretten yana bir nasip vermemek istiyor.
Onlar
için çok büyük bir azap vardır. 177. Şurası muhakkak ki, imanı verip inkârı alanlar, Allah'a hiçbir zarar veremezler.Onlar için elîm bir azap vardır. 178. İnkâr edenler sanmasınlar ki, kendilerine mühlet vermemiz onlar için daha hayırlıdır. Onlara ancak günahlarını arttırmaları için fırsat veriyoruz. Onlar için alçaltıcı bir azap vardır. |
|
179.
Allah,
müminleri (şu) bulunduğunuz durumda bırakacak değildir; sonunda
murdarı
temizden ayıracaktır. Bununla beraber Allah, size gaybı da bildirecek
değildir.
Fakat Allah, elçilerinden dilediğini ayırdeder. O halde Allah'a
ve
peygamberlerine iman edin. Eğer iman eder, takvâ sahibi olursanız sizin
için de çok büyük bir ecir vardır. 180. Allah'ın, kereminden kendilerine verdiklerini (infakta) cimrilik gösterenler, sanmasınlar ki o, kendileri için hayırlıdır; tersine bu onlar için pek fenadır. Cimrilik ettikleri şey de kıyamet gününde boyunlarına dolanacaktır. Göklerin ve yerin mirası Allah'ındır. Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır. 181. "Gerçekten Allah fakir, biz ise zenginiz" diyenlerin sözünü andolsun ki Allah işitmiştir. Onların (bu) dediklerini, haksız yere peygamberleri öldürmeleri ile birlikte yazacağız ve diyeceğiz ki: Tadın o yakıcı azabı! |
|
182.
Bu, dünyada
iken kendi ellerinizle yapmış olduğunuzun karşılığıdır. Yoksa Allah
kullarına
zulmetmez. 183. "Doğrusu Allah bize, (gökten inen) ateşin yiyeceği (yakıp kor edeceği) bir kurban getirmedikçe hiçbir peygambere inanmamamızı emretti" diyenlere şöyle de: Size, benden önce mucizelerle, (özellikle) dediğiniz (mucize) ile nice peygamberler geldi. Eğer doğru insanlar iseniz, ya onları niçin öldürdünüz? 184. (Resûlüm!) Eğer seni yalancılıkla itham ettilerse (yadırgama); gerçekten, senden önce apaçık mucizeler, sahifeler ve aydınlatıcı kitap getiren nice peygamberler de yalancılıkla itham edildi. |
|
185. Her canlı
ölümü tadacaktır. Ve ancak kıyamet günnü yaptıklarınızın karşılığısize
tastamam verilecektir. Kim cehennemden uzaklaştırılıp cennete konursa
o,
gerçekten kurtuluşa ermiştir. Bu dünya hayatı ise aldatma metâından
başka
bir şey değildir. 186. Andolsun ki, mallarınız ve canlarınız konusunda imtihana çekileceksiniz; sizden önce kendilerine kitap verilenlerden ve müşriklerden birçok üzücü sözler işiteceksiniz. Eğer sabreder ve takvâ gösterirseniz, muhakkak ki bu, (yapılacak) işlerin en değerlisidir. 187. Allah, kendilerine kitap verilenlerden, "Onu mutlaka insanlara açıklayacaksınız, onu gizlemeyeceksiniz" diyerek söz almıştı. Onlar ise bunu kulakardı ettiler, onu az bir dünyalığa değiştiler. Yaptıkları alış-veriş ne kadar kötü! |
|
188.
Sanma
ki ettiklerine sevinen, yapmadıkları ile övülmek isteyenler, evet,
sanma
ki onlar azaptan kurtulacaklardır. Onlar için elem verici bir azap
vardır. 189. Göklerin ve yerin hükümranlığı Allah'ındır. Allah'ın her şeye gücü yeter. 190. Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelip gidişinde aklıselim sahipleri için gerçekten açık ibretler vardır. |
|
191. Onlar,
ayakta dururken, otururken, yanları üzerine yatarken (her vakit)
Allah'ıanarlar,
göklerin ve yerin yaratılışı hakkında derin derin düşünürler (ve şöyle
derler:) Rabbimiz! Sen bunu boşuna yaratmadın. Seni tesbih ederiz. Bizi
cehennem azabından koru ! 192. Ey Rabbimiz! Doğrusu sen, kimi cehenneme koyarsan, artık onu rüsvay etmişsindir. Zalimlerin hiç yardımcıları yoktur. 193. Ey Rabbimiz! Gerçek şu ki biz, "Rabbinize inanın!" diye imana çağıran bir davetçiyi (Peygamberi, Kur'an'ı) işittik, hemen iman ettik. Artık bizim günahlarımızı bağışla, kötülüklerimizi ört, ruhumuzu iyilerle beraber al, ey Rabbimiz! 194. Rabbimiz! Bize, peygamberlerin vasıtasıyla vâdettiklerini de ikram et ve kıyamet gününde bizi rezil-rüsvay etme; şüphesiz sen vâdinden caymazsın! |
|
195.
Bunun
üzerine Rableri, onların dualarını kabul etti. (Dedi ki:) Ben, erkek
olsun
kadın olsun -ki hep birbirinizdensiniz- içinizden, çalışan hiçbir
kimsenin
yaptığını boşa çıkarmayacağım. Onlar ki, hicret ettiler, yurtlarından
çıkarıldılar,
benim yolumda eziyete uğradılar, çarpıştılar ve öldürüldüler; andolsun,
ben de onların kötülüklerini örteceğim ve onları altlarından ırmaklar
akan
cennetlere koyacağım. Bu mükâfat, Allah tarafındandır. Allah;
karşılığın
güzeli O'nun katındadır. 196. İnkârcıların (refah içinde) diyar diyar dolaşması, sakın seni aldatmasın! 197. Azıcık bir menfaattır o. Sonra onların varacakları yer cehennemdir. O ne kötüvarış yeridir! |
|
198.
Fakat
Rablerine karşı gelmekten sakınanlar için, Allah tarafından bir ikram
olarak,
altlarından ırmaklar akan, ebedî olarak kalacakları cennetler vardır.
İyikişiler
için Allah katındaki (nimetler) daha hayırlıdır. 199. Ehl-i kitaptan öyleleri var ki, Allah'a, hem size indirilene, hem de kendilerine indirilene tam bir samimiyetle ve Allah'a boyun eğerek iman ederler. Allah'ın âyetlerini az bir paraya satmazlar. İşte onlar için Rableri katında ecirleri vardır. Şüphesiz Allah, hesabı çabuk olandır. 200. Ey iman edenler! Sabredin; (düşman karşısında) sebat gösterin; (cihad için) hazırlıklı ve uyanık bulunun ve Allah'tan korkun ki başarıya erişebilesiniz. |
Anasayfaya dön | Konulara dön |
Sadakat.Net©İslami web hizmetleri |