3-AL-İ İMRAN
155- Şüphe yok ki iki ordunun çatıştığı gün içinizden yüz çevirenler (yani düşmandan dönen veya Medine'ye kadar kaçanlar), herhalde kazanmış oldukları bazı hatalar sebebiyle şeytan onların ayaklarını kaydırmak istedi. O bazı günahlar ne idi? Onu ancak Allah bilir ve burada gizlemiştir. Anlaşılıyor ki itaat, itaate sevkettiği gibi, günah da günaha sevkeder. Ve insanın şeytana kapılmak kabiliyetini artırır. Bununla beraber muhakkak ki Allah onların günahlarını affetti. Çünkü "Allah çok bağışlayıcı ve halim" dir. "Eğer Allah yaptıkları yüzünden insanları hemen cezalandırsaydı, yeryüzünde hiç bir canlı yaratık bırakmazdı". (Fâtır, 35/45) Artık ümitsiz olmak, kötü zanna düşmek caiz değildir.
O gün sebat eden veya kaçanların sayısı ve kimlikleri
hakkındaki haberler çeşitlidir. Muhammed b. İshak'ın nakline göre üçte
birisi yaralı, üçte biri bozguna uğramış, üçte biri de sebat etmiş.
Bozguna uğrayanlar hakkında da ihtilaf vardır. Denilmiş ki bir kısmı
Medine'ye kadar vardı ve Resulullah'ın öldürüldüğünü haber verdi. Bu,
Sa'd b. Osman idi. Ondan sonra daha bazıları gelmiş, kadınlarının
yanlarına girmişlerdi. Kadınlar bunlara: "Demek Peygamber'den
kaçıyorsunuz ha!" diyorlar ve yüzlerine toprak saçıyorlar, "Burada
öreke var, al da iplik bük." diye hakaret ediyorlardı. Diğer taraftan
denilmiştir ki, müslümanlar dağdan ileri geçmediler. "Keffal
Tefsiri"nin açıklamasına göre bu konudaki bütün haberlerden özetle
anlaşılabilen şudur ki: Bazıları dönmüş ve uzaklaşmış. Bunların kimisi
Medine'ye, kimisi de diğer tarafa gitmiştir. Fakat çoğu dağ tarafında
kalmışlar ve orada toplanmışlar, bunların yanında Hazreti Ömer de
vardı. Ancak bunun başlangıçlarda olmadığı, bir de uzağa gitmeyip dağın
üzerinde Resulullah'ın oraya çıkmasına kadar kaldığı muhakkaktır. Ebu
Hayyan Tefsiri'nde nakledilmiştir ki, Hazreti Ömer, bir cuma günü
hutbeye çıkmış, Âl-i İmran sûresini okumuştu ve ismi geçen (Hz. Ömer)
hutbesinde Âl-i İmran sûresini okumaktan hoşlanırdı. İşbu "Sizden yüz
çevirenler..." âyetine gelince demiştir ki: "Uhud günü biz bozulduk,
ben geçtim dağa çıktım, kendimi görüyordum ki, dağ keçileri gibi
sıçrıyordum, insanlar da, 'Muhammed öldürüldü' diyorlardı. Ben de,
'Muhammed öldürüldü diyen bir kimse bulursam her halde öldürürüm'
dedim. Nihayet dağın üzerinde toplandık. Bunun üzerine bu ayetin tamamı
indi." Yine Keffal Tefsiri'nde ve Razî Tefsiri'nde yazılmıştır ki,
Hazreti Osman da Ensar'dan Sa'da ve Ukbe adında iki kişi ile beraber
bozulmuşlar, hatta uzak bir yere kadar gitmişler, üç gün sonra
dönmüşler, Hz. Peygamberimiz (s.a.v.) de, "uzakça gittiniz" buyurmuştur.
Bir gün Hz. Fatıma, Hz. Ali'ye: "Osman ne yaptı?" diye sormuş, o da
ismi geçen (Osman'ı) eksiklemiş, Peygamber'imiz (s.a.v.) de, "Ey Ali,
kız kardeşlerin kocaları birbirlerini sevme hususunda beni yordular."
hitabıyla karşılamıştır. Sebat edenlere gelince: Bunlar nihayet ondört
kişi idiler ki, Muhacirler'den Ebu Bekir, Ali, Abdurrahman b. Avf, Sa'd
b. Ebi Vakkas, Talha b. Ubeydullah, Ebu Ubeyde b. el-Cerrah, Zübeyr b.
el-Avvam. Ensar'dan Hubab b. el-Münzir, Ebu Ducane, Âsım b. Sâbit,
Hâris b. es-Sımma, Sehl b. Huneyf, Üseyd b. Hudayr, Sa'd b. Muaz'dır.
Söyleniyor ki, o gün bunlardan sekizi Resulullah ile ölüm üzerine
andlaşmışlardı. Üçü Muhacirlerden: Ali, Talha, Zübeyr. Beşi de
Ensar'dan: Ebu Dücane, Haris b. es-Sımma; Hubab b. el-Münzir, Asım b.
Sabit, Sehl b. Huneyf idi. Allah'ın izniyle hiç biri öldürülmemiştir.
Anasayfaya dön | Konulara dön |
Sadakat.Net©İslami web hizmetleri |