42-43- Hz. Meryem böyle bir ilâhî seçeneğe tertemiz,
pampâk idi. Çirkin hallerden, yahudilerin iftiralarından uzak ve temiz
idi. Hiçbir kadında görülmemiş bir şekilde Hz. İsa'ya anne olması
yönüyle, dünyadaki kadınların hepsinden üstün oldu. Bu seçmenin eseri
ve bu temizliğin iyilik alâmeti olmak üzere ibadet ve taat ile meşgul
olur, Rabbinin divanına durur, kaşını gözünü kaldırmaz, dualar eder,
secdelere kapanır, namaz kılar, asilerle değil, namaz kılan taat ehli
cemaat ile beraber olur, "Beyt-i Makdis"de ibadet ederdi. Böyle yapması
için kalbinde meleklerin kendine ilham ettiğini duyar ve bu emirlere
uyardı. Yahudilerin ve hıristiyanların bilinen ve görünen namazlarında
rüku' bulunmadığına göre "rüku' edenlerle rüku' et" ifadesinde rüku'un
mânâsı, namaz veya taat ve şükür veya İslâm'dakinden başka bir şekil
veya aynen öyle olması hakkında tefsirciler çeşitli açıklamalarda
bulunmuş ve aynı zamanda "rüku' edenler" ile beraberliğin mânâsı da
açıklanmıştır. Her halde kıyam (ayakta durma), secdeler ve rüku'un,
namazın erkanı (içindeki farzları)nı ve "râkiîn", cemaati ifade ettiği
açık olduğundan, Meryem'in namazında bir rüku' bulunduğu meydandadır.
Maiyyet (beraberlik) ise Meryem sûresindeki "Onlarla kendi arasına bir
perde çekmişti" (Meryem, 19/17) âyetinin delaletiyle perde arkasından
cemaate uymakla tefsir edilmiştir. Bununla beraber mutlak (kayıtsız) da
olsa Meryem'in, erkekle beraber ancak cemaatla namaz halinde
bulunduğunu anlatır.
Anasayfaya dön | Konulara dön |
Sadakat.Net©İslami web hizmetleri |