3-AL-İ İMRAN 

173-174-Aynı şekilde o müminlerden bahseden (3/173-175) âyetleri de Küçük Bedir Gazvesi hakkında inmiştir. Rivayet olunuyor ki, Ebu Süfyan Uhud'dan Mekke'ye gitmeye karar verdiği zaman: "Ey Muhammed, sözleşme zamanımız Küçük Bedir mevsimi olsun, orada çarpışırız istersen." diye bağırmıştı. Hazreti Peygamber de Hz. Ömer'e: "Bu, bizimle senin aranda inşaallah" diye cevap vermesini emretmişti. Vakit gelince Ebu Süfyan emri altındakileri alıp çıktı. "Merru'z Zahran" isimli yere kondu. Fakat Allah kalbine bir korku verdi, cayıp dönmek istedi. O sırada Nuaym b. Mes'ud Eşceî'ye rastgeldi ki bu Nuaym, umre yapmış geliyordu. Buna: "Ey Nuaym, ben Muhammed'le Bedir mevsiminde çarpışmaya anlaşmıştım. Bu sene ise kurak, bize herhalde ağaçlarda hayvan yayacağımız ve süt içeceğimiz bir sene yaraşır. Bunun için dönmek istiyorum. Fakat Muhammed çıkar da, ben çıkmamış bulunursam cür'et (cesaret)i artar. Medine'ye git onları oyala, geciktir, sana on deve vereyim." demişti. Nuaym yola çıktı, geldi gördü ki, müslümanlar hazırlanıyorlar. "Bu dedi, doğru bir fikir değil; onlar memleketinize geldiler, bir çoğunuzu öldürdüler, siz üzerlerine giderseniz, hiç biriniz geri gelmez". Ve bu söz, bir takımları üzerinde tesir icra etti. Resulullah, bunu anlayınca: "Muhammed'in canı elinde olan Allah'a yemin ederim ki, ben yalnızca çıkarım." buyurdu ve beraberinde yetmiş kişi kadar zevat ile hareket etti ki, İbnü Mes'ud hazretleri de içlerinde idi. Gittiler, Küçük Bedir'e vardılar. Küçük Bedir, Kinane Oğulları'na ait bir sudur ki, bir pazar yeri idi. Burda her sene sekiz gün toplanırlardı. Hazreti Peygamber ve ashabı, müşriklerden kimseye rastlamadılar. Pazara gittiler, yanlarında nafaka (geçimlik)ları ve ticaret malları da vardı. Alış-veriş ettiler, bire iki kazandılar ve Medine'ye sağ salim ve zengin olarak geldiler ki, bu âyet bunlar hakkındadır. Ebû Süfyan da Mekke'ye dönmüştü. Mekke halkı onun askerini (Kavut askeri) diye isimlendirdiler, "Siz sevik (kavut) içmeye çıkmışsınız." dediler.

175- Sizi o alıkoymak isteyen şeytan, yahut o şeytan sizi dostlarından korkutuyor. Burada şeytan, müslümanları alıkoymak isteyen o herif veya onu sevkeden; dostları da Ebu Süfyan ve arkadaşları olduğunu ve mânâ takdirinde bulunduğunu tefsirciler açıklıyorlar. Şu halde ey müslümanlar, şeytanın dostlarından korkmayınız, benden korkunuz, siz halis (samimi) mümin iseniz, böyle olmanız gerekir.

Şimdi bütün bu olaylar üzerine Resulullah'ı teselli hususunda, hitab değiştirilerek buyuruluyor ki:

Geri Dön
Anasayfaya dön Konulara dön
Sadakat.Net©İslami web hizmetleri