bakara suresi 156. Ayet

1 . 2 . 3 . 4 . 5 . 6 . 7 . 8 . 9 . 10 . 11 . 12 . 13 . 14 . 15 . 16 . 17 . 18 . 19 . 20 . 21 . 22 . 23 . 24 . 25 . 26 . 27 . 28 . 29 . 30 . 31 . 32 . 33 . 34 . 35 . 36 . 37 . 38 . 39 . 40 . 41 . 42 . 43 . 44 . 45 . 46 . 47 . 48 . 49 . 50 . 51 . 52 . 53 . 54 . 55 . 56 . 57 . 58 . 59 . 60 . 61 . 62 . 63 . 64 . 65 . 66 . 67 . 68 . 69 . 70 . 71 . 72 . 73 . 74 . 75 . 76 . 77 . 78 . 79 . 80 . 81 . 82 . 83 . 84 . 85 . 86 . 87 . 88 . 89 . 90 . 91 . 92 . 93 . 94 . 95 . 96 . 97 . 98 . 99 . 100 . 101 . 102 . 103 . 104 . 105 . 106 . 107 . 108 . 109 . 110 . 111 . 112 . 113 . 114 . 115 . 116 . 117 . 118 . 119 . 120 . 121 . 122 . 123 . 124 . 125 . 126 . 127 . 128 . 129 . 130 . 131 . 132 . 133 . 134 . 135 . 136 . 137 . 138 . 139 . 140 . 141 . 142 . 143 . 144 . 145 . 146 . 147 . 148 . 149 . 150 . 151 . 152 . 153 . 154 . 155 . 156 . 157 . 158 . 159 . 160 . 161 . 162 . 163 . 164 . 165 . 166 . 167 . 168 . 169 . 170 . 171 . 172 . 173 . 174 . 175 . 176 . 177 . 178 . 179 . 180 . 181 . 182 . 183 . 184 . 185 . 186 . 187 . 188 . 189 . 190 . 191 . 192 . 193 . 194 . 195 . 196 . 197 . 198 . 199 . 200 . 201 . 202 . 203 . 204 . 205 . 206 . 207 . 208 . 209 . 210 . 211 . 212 . 213 . 214 . 215 . 216 . 217 . 218 . 219 . 220 . 221 . 222 . 223 . 224 . 225 . 226 . 227 . 228 . 229 . 230 . 231 . 232 . 233 . 234 . 235 . 236 . 237 . 238 . 239 . 240 . 241 . 242 . 243 . 244 . 245 . 246 . 247 . 248 . 249 . 250 . 251 . 252 . 253 . 254 . 255 . 256 . 257 . 258 . 259 . 260 . 261 . 262 . 263 . 264 . 265 . 266 . 267 . 268 . 269 . 270 . 271 . 272 . 273 . 274 . 275 . 276 . 277 . 278 . 279 . 280 . 281 . 282 . 283 . 284 . 285 . 286


الَّذِينَ إِذَا أَصَابَتْهُم مُّصِيبَةٌ قَالُواْ إِنَّا لِلّهِ وَإِنَّا إِلَيْهِ رَاجِعونَ

Ellezîne izâ esâbethum musîbetun, kâlû innâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn(râciûne).


ellezîne: o kimseler, onlar
izâ: olduğu zaman
esâbet-hum: onlara isabet etti
musîbetun: bir musîbet
kâlû: dediler
innâ: muhakkak ki biz, hiç şüphesiz biz
lillâhi (li allâhi): Allah için, Allah'a ait
ve: ve
innâ: muhakkak ki biz
ileyhi: ona
râciûne: dönecek olanlar


Hasan Basri Çantay
Ki onlar kendilerine bir belâ geldiği zaman «Biz (dünyâda) Allanın (teslim olmuş kulları) yız ve biz (âhiretde de) ancak ona dönücüleriz» diyenlerdir.

Ömer Nasuhi Bilmen
Onlar ki, kendilerine bir musibet isabet ettiği zaman, «Biz Allah içiniz ve biz nihâyet ona döneceğiz,» derler.

Elmalılı Hamdi Yazır
ki başlarına bir musibet geldiği vakit «biz Allahınız ve nihayet ona döneceğiz» derler

Elmalılı (sadeleştirilmiş)
ki başlarına bir bela geldiğinde: «Biz Allah'a aitiz ve sonunda O'na döneceğiz.» derler.

Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2)
Onlar başlarına bir musibet geldiği zaman: «Biz Allah'a aidiz ve sonunda O'na döneceğiz.» derler.

Diyanet İşleri (eski)
Onlara bir musibet geldiğinde: 'Biz Allah'ınız ve elbette O'na döneceğiz' derler.

Diyanet İşleri
Onlar; başlarına bir musibet gelince, “Biz şüphesiz (her şeyimizle) Allah’a aidiz ve şüphesiz O’na döneceğiz” derler.

Diyanet Vakfi
O sabredenler, kendilerine bir belâ geldiği zaman: Biz Allah'ın kullarıyız ve biz O'na döneceğiz, derler.

Celal Yıldırım
Onlar ki kendilerine bir musibet dokunduğu zaman «Biz Allah'a aidiz ve sonunda O'na döndürüleceğiz» derler.

Suat Yıldırım
Sabırlılar o kimselerdir ki başlarına musîbet geldiğinde, "Biz Allah’a âidiz ve vakti geldiğinde elbette O’na döneceğiz" derler.

Ali Fikri Yavuz
Onlar, o kimselerdir ki, kendilerine bir belâ geldiği zaman teslimiyet göstererek: “-Biz Allah’ın kuluyuz ve (öldükten sonra da) yine ona döneceğiz” derler.

İbni Kesir
Ki onlara bir musibet geldiği zaman; biz Allah içiniz ve yine O'na döneceğiz, derler.

Abdulbaki Gölpınarlı
O sabredenleri ki onlar, bir musîbete uğradılar mı biz Allah'ınız, gene de gerisin geriye ona döneceğiz derler.

Adem Uğur
O sabredenler, kendilerine bir belâ geldiği zaman: Biz Allah'ın kullarıyız ve biz O'na döneceğiz, derler.

Ali Bulaç
Onlara bir musibet isabet ettiğinde, derler ki: "Biz Allah'a ait (kullar)ız ve şüphesiz O'na dönücüleriz."

Bekir Sadak
Onlara bir musibet geldiginde: «Biz Allah'iniz ve elbette O'na donecegiz» derler.

Fizilal-il Kuran
Ki onların başlarına bir musibet geldiğinde; «Biz Allah için varız ve yine O'na döneceğiz» derler.

Gültekin Onan
Onlara bir musibet isabet ettiğinde, "Biz Tanrı'ya aidiz ve kuşkusuz O'na dönücüyüz" derler.

Muhammed Esed
Ki, onların başına bir musibet gelince, "Doğrusu biz Allah'a aidiz ve muhakkak O'na döneceğiz!" derler.

Şaban Piriş
Onlar, bir musibete uğrayınca: -Biz, Allah’a aitiz ve elbette O’na döneceğiz derler.

Tefhim-ul Kuran
Onlara bir musibet isabet ettiğinde, derler ki; «Biz Allah'a ait (kullar) ız ve şüphesiz O'na dönücüleriz.»

Ümit Şimşek
Onlar, başlarına bir musibet geldiğinde, 'Biz zaten Allah'ınız, yine Ona döneceğiz' derler.

Süleyman Ateş
Ki onlara bir belâ eriştiği zaman: "Biz Allâh içiniz ve biz O'na döneceğiz," derler.

Yaşar Nuri Öztürk
Onlara bir ıstırap gelip çattığında şöyle derler: "Biz Allah içiniz ve sonunda O'na dönüp gideceğiz."

Edip Yüksel
Ki onlara bir musibet geldiğinde, 'Biz ALLAH'a aidiz ve O'na dönücüyüz,' derler


Abdullah Aydın
O sabırlı kimseler ki, bir musibete uğradıklarında: “Biz Allah'ın kuluyuz ve (öldükten sonra) yine O'na döneceğiz.” derler.

Ahmet Davudoğlu
Ki onlar başlarına bir belâ geldiği zaman: “Biz Allah'ın (dünyada takdirine teslim olmuş kulları)yız ve biz (ahirette de) yine O'na döneceğiz.” derler.

Ali Arslan
(O sabredenler) ki, kendilerine bir felâket isabet ettiğinde: “Biz Allah'danız ve şüphesiz ki O'na döneceğiz.” derler.

Arif Pamuk
O sabredenler, kendilerine bir bela geldiği zaman: "Biz Allah'ın kullarıyız ve O'na döneceğiz." derler.

Ayntabî Mehmet Efendi
Onlar ki, bir musîbete uğradıkları vakit: “İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râci'ûn (Biz Allah'ın kullarıyız, ancak O'na döneriz, musîbetlerine râzıyız).” derler.

Bahaeddin Sağlam
Öyle sabredenler ki, bir musibet başlarına geldiğinde: “Biz Allah'ın malıyız ve O'na döneceğiz.” derler.

Diyanet Vakfı (1993)
O sabredenler kendilerine bir bela geldiği zaman: “Biz Allah'ın kullarıyız ve biz O'na döneceğiz.” derler.

Hasan Tahsin Feyizli
Ki onlar, kendilerine bir belâ geldiği zaman ancak: “Biz Allah için (teslim olmuş kullar)ız ve elbette (yine) biz, ancak O'na döneceğiz.” derler.

Hüseyin Atay, Yaşar Kutluay
Onlara bir musibet geldiğinde: “Biz Allah'ınız ve elbette O'na döneceğiz.” derler.

Hüseyin Kaleli
“Kendilerine bir musîbet geldiği zaman: “Muhakkak biz Allâh’ın (kullarıyız) ve şüphesiz biz ancak ona dönücüleriz” diyenler.”

İsmail Mutlu, Şaban Döğen
O sabredenler ki, başlarına bir musibet geldiğinde "Biz Allah'ın kullarıyız; sonunda yine O'na döneceğiz" derler.

Mustafa İslamoğlu
Onlar bir musibete uğradıklarında: “Doğrusu biz Allah’a aidiz ve sonunda yine O’na döneceğiz” derler.

Nedim Yılmaz
O sabredenler, başlarına bir musibet gelince: “Biz Allah’a aidiz ve kesinlikle yalnız O’na döneceğiz” derler.

Ömer Rıza Doğrul
Onlar ki bir musibete uğradıkları zaman: “Biz Allah’ınız (O’nun için yaşıyoruz) ve Allah’a dönücüyüz” derler.

Talat Koçyiğit
Nitekim bunlar, kendilerine bir musîbet geldiği zaman: “Biz Allah'a aidiz ve elbette O'na döneceğiz.” derler.

Ziya Kazıcı, Necip Taylan
Öyle sabredenler ki, kendilerine bir bela geldiğinde: “Biz Allah'ın (teslim olmuş kulları)yız. Ve biz (ahirette de) ancak O'na dönücüleriz.” derler.

Bir Heyet
İşte o sabredenler, kendilerine bir bela geldiği zaman: “Biz Allah için varız, ve biz sonunda O'na döneceğiz.” derler.