فَكَيْفَ كَانَ عَذَابِي وَنُذُرِ
Fe keyfe kâne azâbî ve nuzur(nuzuri).
| fe | : o zaman |
| keyfe kâne | : nasılmış |
| azâbî | : benim azabım |
| ve nuzuri | : ve inzarım, uyarmam |
İşte benim azabım ve (bundan evvel) tehdîdlerim nice imiş (düşünün).
(30-31) O halde nasıl olmuş oldu azabım ve tehdidim? Muhakkak ki, onların üzerlerine bir sayha gönderdik. Artık onlar ağıla konmuş kuru ot gibi oldular.
Fakat bak nasıl oldu azâbım ve inzarlarım
Fakat bak nasıl oldu azabım ve uyarılarım?
Ama azabım ve uyarılarım nasıl oldu.
Benim azabım ve uyarmam nasılmış?
Fakat azabım ve uyarılarım nasılmış!
(Bu azgınlara) azabım ve uyarılarım nasıl oldu!
Benim azabım ve uyarılarım nasılmış (bir görün) ?
Nasılmış Benim cezalandırmam ve tehdidim! Görsünler bakalım!
Fakat bak, nasıl oldu azabım ve tehdidlerim!...
İşte, Benim azabım ve tehditlerim nasılmış?
Derken nasıldı azâbım benim ve korkutuşlarım?
(Bu azgınlara) azabım ve uyarılarım nasıl oldu?
Şu halde Benim azabım ve uyarmam nasılmış?
Benim azabim ve uyarmam nasilmis?
Peki benim azabım ve uyarılarım nasılmış?
Şu halde benim azabım ve uyarmam nasılmış?
uyarım gözardı edildiğinde verdiğim azap ne şiddetlidir!
-Bak şimdi, azabım ve uyarılarım nasıl oldu?
Şu halde benim azabım ve uyarıp korkutmam nasılmış?
Nasıl oluyormuş uyarılarım ve azabım?
Ama azâbım ve uyarılarım nasıl oldu?
Nasılmış benim azabım ve uyarılarım!
Cezalandırmam ve uyarılarım nasılmış!