وَآتَيْنَاهُ فِي الْدُّنْيَا حَسَنَةً وَإِنَّهُ فِي الآخِرَةِ لَمِنَ الصَّالِحِينَ
Ve âteynâhu fîd dunyâ haseneh(haseneten), ve innehu fîl âhıreti le mines sâlihîn(sâlihîne).
| ve âteynâ-hu | : ve biz ona verdik |
| fî ed dunyâ | : dünyada |
| haseneten | : haseneler, güzellikler, iyilikler, (pozitif) dereceler |
| ve inne-hu | : ve çünkü o, muhakkak ki o |
| fî el âhıreti | : ahirette |
| le | : elbette, mutlaka |
| min | : den |
| es sâlihîne | : salihler |
Biz ona dünyâda bir güzellik (iyi bir hal ve mevki) vermişdik. Şübhesiz ki o, âhıretde de mutlakaa saalihlerdendir.
Ve Biz O'na dünyada bir güzellik verdik ve şüphe yok ki, o ahirette elbette sâlihlerdendir.
Ve biz ona hem Dünyada bir hasene verdik, hem de şüphesiz ki o Âhırette elbette salihînden
Ve Biz ona dünyada bir iyilik verdik. Şüphesiz ki o, ahirette de mutlaka iyiler arasında olacaktır.
Ve biz ona (İbrahim'e) iyilik verdik. Şüphesiz ki o, ahirette de salihlerdendir.
Dünyada ona güzellik verdik, ahirette de o mutlaka barışsever iyiler arasında yer alacaktır.
Ona dünyada iyilik verdik. Şüphesiz o, ahirette de salihlerdendir.
Ona dünyada güzellik verdik. Muhakkak ki o, ahirette de sâlihlerdendir.
Ona hem Dünya'da iyilik-güzellik verdik; hem de Âhiret'te O sâlihlerdendir.
Biz ona dünyada iyilik verdik. Elbette o, âhirette de salihlerden olacaktır.
Biz, dünyada ona güzel bir anılış verdik (her din sahibi onu sever ve iyilikle anar). Muhakkak ki, o ahirette sâlihlerdendir (Allah’ın öz kullarındandır).
Dünyada ona iyilik verdik. Doğrusu o, ahirette de iyilerdendir.
Ve dünyâda ona iyilik vermiştik, âhirette de gerçekten, sâlih kişilerdendir.
Ona dünyada güzellik verdik. Muhakkak ki o, ahirette de sâlihlerdendir.
Ve biz ona dünyada bir güzellik verdik; şüphesiz o, ahirette de salih olanlardandır.
simdi sana, «Dogruya yonelen, puta tapanlardan olmayan Ibrahim'in dinine uy» diye vahyettik.
Biz ona dünyada iyilik verdik, ahirette ise O, kesinlikle iyi kullar arasındadır.
Ve biz ona dünyada bir güzellik verdik; şüphesiz o, ahirette de salih olanlardandır.
Biz de bunun için o'na bu dünyada iyilik bahşettik; şüphesiz ahirette de o kendini dürüst ve erdemli kimselerin arasında bulacaktır.
Dünyada ona iyilik vermiştik. Ahirette de o salihlerdendir.
Ve biz ona dünyada bir güzellik verdik; şüphesiz o, ahirette de salih olanlardandır.
Ona dünyada da bir güzellik verdik. Âhirette ise, o, hiç kuşkusuz, iyi ve hayırlı kullardandır.
Ona dünyâda iyilik vermiştik. O, âhirette de iyilerdendir.
Dünyada ona güzellik verdik, âhirette de o mutlaka barışsever iyiler arasında yer alacaktır.
Ve ona bu dünyada mutluluk verdik, ahirette ise erdemlilerle birlikte olacaktır.