وَإِلَى السَّمَاء كَيْفَ رُفِعَتْ
Ve iles semâi keyfe rufiat.
| ve | : ve |
| ilâ | : ... e |
| es semâi | : sema, gökyüzü |
| keyfe | : nasıl |
| rufiat | : yükseltilmiş |
O göğe, nice yükseltmişdir o,
(18-19) Ve göğe ki, nâsıl yükseltilmiş? Ve dağlara ki nasıl dikilmiş?
Ve o göğe: nasıl kaldırılmış?
Göğe ki, nasıl kaldırılmış?
Göğe bakmıyorlar mı, nasıl yükseltilmiş?
(17-20) Bu insanlar, devenin nasıl yaratıldığına, göğün nasıl yükseltildiğine, dağların nasıl dikildiğine, yerin nasıl yayıldığına bir bakmazlar mı?
Göğe bakmıyorlar mı, nasıl yükseltilmiştir!
(17-20) (İnsanlar) devenin nasıl yaratıldığına, göğün nasıl yükseltildiğine, dağların nasıl dikildiğine, yeryüzünün nasıl yayıldığına bir bakmazlar mı?
Göğün nasıl yükseltildiğine,
Gök nasıl kurulup uçsuz bucaksız yükseltilmiş?
Göğe bakmazlar mı, nasıl yükseltilmiş?
Göğe de. Nasıl yükseltilmiştir?
Ve göğe, nasıl da yüceltilmiş?
Göğe bakmıyorlar mı nasıl yükseltilmiş?
Göğe, nasıl yükseltildi?
(17-20) Bu insanlar, devenin nasil yaratildigina, gogun nasil yukseltildigine, daglarin nasil dikildigine, yerin nasil yayildigina bir bakmazlar mi?
Göğün nasıl yükseltildiğine?
Göğe, nasıl yükseltildi?
Ve (bakmazlar mı) göğe, nasıl yükseltilmiş?
Ve göğe.. Nasıl yükseltildi?
Göğe; nasıl yükseltildi?
Göğe bakmazlar mı, nasıl yükseltilmiş?
Göğe, nasıl yükseltilmiş?
Ve göğe ki, nasıl yükseltildi!
Ve göğe, nasıl yükseltildi?