أَفَلَا يَنظُرُونَ إِلَى الْإِبِلِ كَيْفَ خُلِقَتْ
E fe lâ yanzurûne ilel ibili keyfe hulikat.
| e | : mi |
| fe | : böylece, artık, hâlâ |
| lâ yanzurûne | : bakmıyorlar, bakmazlar |
| ilâ el ibili | : deveye |
| keyfe | : nasıl |
| hulikat | : yaratılmış |
Onlar haalâ (ibretle) bakmazlar mı o deveye, nasıl yaratılmışdır o?
Artık develere bakmazlar mı ki, nasıl yaratılmış?
Ya hâlâ bakmazlar mı o deveye: nasıl yaratılmış?
Hala bakmazlar mı o deveye ki, nasıl yaratılmış?
Bakmıyorlar mı o develere, nasıl yaratılmış?
(17-20) Bu insanlar, devenin nasıl yaratıldığına, göğün nasıl yükseltildiğine, dağların nasıl dikildiğine, yerin nasıl yayıldığına bir bakmazlar mı?
Deveye bakmıyorlar mı, nasıl yaratılmıştır!
(17-20) (İnsanlar) devenin nasıl yaratıldığına, göğün nasıl yükseltildiğine, dağların nasıl dikildiğine, yeryüzünün nasıl yayıldığına bir bakmazlar mı?
Devenin nasıl aratıldığına,
O kâfirler bakıp düşünmezler mi: (Mesela) deve nasıl yaratılmış?
(O kâfirler, ibret gözü ile) hâlâ bakmazlar mı deveye, nasıl yaratılmış? (Kudret ve ilmimize delâlet eden eserleri onda görmezler mi)?
Onlar deveye bakmazlar mı, nasıl yaratılmıştır?
Hâlâ mı bakmazlar deveye, nasıl da yaratılmış?
(İnsanlar) devenin nasıl yaratıldığına, bakmazlar mı?
Bakmıyorlar mı o deveye; nasıl yaratıldı?
(17-20) Bu insanlar, devenin nasil yaratildigina, gogun nasil yukseltildigine, daglarin nasil dikildigine, yerin nasil yayildigina bir bakmazlar mi?
Bu insanlar bakmıyorlar mı, develerin nasıl yaratıldığına?
Bakmıyorlar mı o deveye; nasıl yaratıldı?
Peki, (o yeniden dirilmeyi inkar edenler) bakmazlar mı yağmur yüklü bulutlara (ve görmezler mi) nasıl yaratılmış onlar?
Bakmazlar mı deveye? Nasıl yaratıldı?
Bakmıyorlar mı o deveye; nasıl yaratıldı?
Deveye bakmazlar mı, nasıl yaratılmış?
Bakmıyorlar mı develere, nasıl yaratılmış?
Bakmıyorlar mı o deveye, nasıl yaratıldı!
Bakmazlar mı develere, nasıl yaratıldı?