Hayat, Kaydettiğin Kareler Bütünüdür

Hayatın kaydettiğin kareler bütünüdür.
Zamanlara adres bıraktığın kareler;
Ya aydınlık ya kapkara. Ya lehine ya aleyhine!

Hiçbirşey kaybolmuyor bu alemde sürekli projektörler altında kayıttasın!

Şimdi:

Kaç yaşındasın? Her yaşa bir kare düşün..

Devamını oku: Hayat, Kaydettiğin Kareler Bütünüdür

Ağaç Kesmek

Yıllarca önce yabancı bir dergide şöyle bir fotoğraf görmüştüm: Üç katlı bir apartman, ortasında bir boşluk var. Bir ağacın üst kısmı görünüyor. Hikâyesi şu:Bir arsaya bina yapmak istemişler. Belediye ağacın kesilmesine izin vermemiş. Mimar, ağacı yerinde bırakarak bir proje çizmiş...

Medenî toplumlar yeşile, ağaca, ormana, parka büyük önem verir.

İslâm, en kâmil ve üstün medeniyet olduğu için ağacı, yeşilliği korur.

Devamını oku: Ağaç Kesmek

Seni dinleyen biri var

Dertleriniz dermanınızdır…   
 
Dert bize de uğrar

Hayatımızın seyri değişiyor bazen, dert bürüyor dört yanımızı. Küsüyoruz hayata ve kendimize…

Üst üste geliyor bazen hiç beklenmedik üzüntüler, hesapta olmayan saatler yaşıyoruz ansızın.
Şaşırıyoruz...

Devamını oku: Seni dinleyen biri var

Sevgili!

Sevgili!

 

Sana zorsa bırak kalayım, kolaysa isminle tut. Tutuştur kalbimi çepeçevre saran alevlerini. Göster ve gözet. İçimde alazlaşan bir hal. Yutkunamıyorum.

 

Yedi boğum akrep,kursağıma giren taşların içimi acıtan sözleri.Söyleyemiyorum gitmiş katarların içimdeki seslerini. Göremezsin içimde nasıl da can cekiştiğini menekşemin. Bilemezsin.

Devamını oku: Sevgili!

Tatlı rüyalar, gerçek kâbuslar

Kimi kadınlar vardır ki, tatlı bir rüyaya çevirirler hayatınızı. İçinde çeşit çeşit hayaller dolu bir sırt çantasıyla çalarlar kapınızı. Yapacak başka bir şey bulamayıp pazarlamacı olan zavallı birisi zannedersiniz ilk görüşte.

Kendinden bir şeyleri size bırakıp karşılığında kazanç elde etmeye çalışıyor zannedersiniz.

Çünkü tüm hayatınızı karşılıklı alışverişlerle geçirmeye, her şey için bir bedel ödemeye alışmışsınızdır. O size farklı hayaller bıraktıkça hesabı düşünmeye başlar, çekinir hale gelirsiniz.

Devamını oku: Tatlı rüyalar, gerçek kâbuslar

Günahsız yaşam tutsağı

Yaşadığımız yirmibirinci yüzyılın modern toplumunda, medeniyet bize nasıl kuralların tutsağından kurtulmanın ve egomuza nasıl en güzel şekilde sınırsız hizmet edebileceğimizi öğretip, tatlı ballardan tattırıyor. Böylelike "günah" kelimesi hayatımızla beraber kelime hazinemizden dahi kaybolmaya yüz tutmuş halde. Günlük konuşmalarımızdan dahi titizlikle uzaklaştırılmış. 

Böylelikle ego, heves, arzu ve keyfe göre sınırsız eğlenmek ve yaşamak günün hedefi haline gelmiş durumda. Avrupa milletlerinin çoğu gençlerinin gayesizliğinden, hedefsizliğinden şikayet ediyor. Bildiğimiz gibi, bugünün gençliği, geleceğin göstergesidir. Kendilerine göre medeniyetin tacını takmış herkesin gözüne sokan Avrupa, gençlere gelince ÇARESİZ.

Devamını oku: Günahsız yaşam tutsağı

Hedefsizlik faciası

“Allah, meşru bir hedefe yürüyen insanın önünü açar” diyor, Yavuz Sultan Selim...

“İnsanın meşru bir hedefi olmalı” demeye getiriyor...

Osman Gazi’nin hedefi devlet kurmaktı: Kurdu...
Fatih’in hedefi Bizans’ı fethetmekti: Fethetti...
Yavuz’un hedefi “İslâm Birliği”ni sağlamaktı: Sağladı...
Louis Pasteur’un hedefi kuduz aşısını bulmaktı: Buldu...
Thomas Alva Edison’un hedefi ampulü yakmaktı: Yaktı...
Nepalli Dağcı Mallory’nin hedefi Everest Dağı’na çıkmaktı: Çıktı...

Devamını oku: Hedefsizlik faciası

Akıncı ruhu uyumaz

“Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaştasın!”

Büyüklerin “artık sen de adam ol, silkelen, tut, yakala, zapt et” mesajlı bu şairane iğneleme fena dokunur insana... “Yahu onun babası koskoca padişahtı, bizimki 657’ye tabi memur” kıvırması da, Viyana kapılarına tekrar dayanıp “çıkışa geeel!” tarzı cinnet naraları atmak da insanı rahatlatmaz...
Fetih geni

Türk evladııı, uykuda rahatlar! O sebeptendir ki deli yatar. Ancak maalesef ‘deli uyurlar’ hep dışlanır. Hem yataktan hem toplumdan... İtiraz ediyorum hâkim bey! Bu, bir özür değil bilakis genlerimizin bize bahşettiği bir hediye! Niye?.. Gel hele bi soluklan yiğenim anlatayım. Şimdi, siz hiç uyurken etrafı sandalye ve köşe yastıklarıyla çevrelenmiş bir ecnebi çocuğu gördünüz mü?

Devamını oku: Akıncı ruhu uyumaz

Alnının teriyle kazanmak

Mağdurların ihtiyaçlarını gidermeye çalışan ve zor şartlarda dahi yardım faaliyetlerini sürdüren kurum ve kuruluşların bu çalışmalarına her zaman gıptayla bakmışımdır. Özellikle büyük şehirlerde insanlar, birbirlerinden kopuk ve yalnız bir hayat yaşadıklarından bu tür çalışmalar daha da anlamlı hale geliyor ve bir yerde bu kimseler vermeyi vererek öğretiyorlar...

Büyüklerimiz " veren el alan elden üstündür" demişler. Gerçekten de vermek ruhsal ve duygusal olarak kişiye büyük bir kazanç sağlıyor. Bu duyguyu yudumsayan kimseler vermek için zengin olmayı beklemezler ellerinde ve gönüllerinde ne varsa ikram ederler...

Vermek ruh ve duygu dünyamızı besleyen bizi geliştiren büyüten özel bir duygu... Ve vermek, ikramda bulunmak aynı zamanda verenle alan arasında bir köprü vazifesi de üstleniyor... Buraya kadar hepimiz hemfikiriz değil mi? Ama alan kişilerin sürekli isteme acındırma ve bunu yüzsüzlük haline getirmeleri gerçekten bu zengin alış verişin ruhunu zedeliyor ve yoksullaştırıyor...

Devamını oku: Alnının teriyle kazanmak

Cumhuriyet kızları

Bu gece Noel ya, hani çam mam dikildi... Süslendi... Sabaha karşı, ren geyiklerinin çektiği çıngıraklı arabasıyla uça uça "baba" gelecek, şömineden içeri girecek (şömineli kaç Türk evi var?), çocukların çam dalına asılı çoraplarına hediyeler dolduracak... Kömür sobalı ya da kaloriferli evlerde oturan Türk çocukları da havalarını alacaklar...

Hani biz de hep eleştiririz ya, Batılılaşma gayretiyle Müslüman Türkler de bu çam "muhabbetine" girdiler ve gülünç oldular, üstelik Noel ile yılbaşını da fena halde birbirine karıştırıyorlar diye...

Profesör Doktor Muazzez İlmiye Çığ, işte o çam süslemenin "bir Türk geleneği" olduğunu söyledi.
Profesör Doktor Halil Berktay da, hanımın bu açıklamasına "tarihin televolesi" dedi.
Muazzez Hanım (yoksa yakınları İlmiye diye mi seslenirler, bilemem), tam 95 yaşında.

Devamını oku: Cumhuriyet kızları

Yılbaşı ve Batılılaşmada gelinen nokta!

Perşembe akşamı yılbaşı gecesi... Aslında hatırlatmama lüzum yok, zaten bir aydır caddelerdeki, mağazalardaki hazırlıklardan; süslemelerden, hayali “Noel Baba” maskaralıklarından biliyorsunuz.

Eskiden bu hazırlıklar üç büyük şehirde ve bu şehirlerin de bazı semtlerinde görülürdü. Bu şehirlerin ve bu semtlerin dışında oturanların yılbaşından pek haberleri olmazdı. Olsa bile bu sınırlı kaynaktan olurdu; TRT’nin o meşhur yılbaşı eğlenceleri ile Millî Piyango çekilişi gibi.
Son yıllarda artık bu sınırlı tanıtım ve sınırlı yılbaşı kutlamaları sınır tanımaz hale geldi. Sadece üç büyük şehir değil hemen hemen bütün şehirler hatta ilçeler ve kasabalar da bu kervana katıldı.

Devamını oku: Yılbaşı ve Batılılaşmada gelinen nokta!

Telif Hakkı © 2025 Open Source Matters. Tüm Hakları Saklıdır.
Joomla!, GNU Genel Kamu Lisansı altında dağıtılan özgür bir yazılımdır.