Umutlarından Barikat Yap ve Cesaretinle Onları Destekle ki Rüzgarda Yıkılmasın
- Ayrıntılar
- Kategori: Serbest Kürsü
- Gösterim: 1119
Devamını oku: Umutlarından Barikat Yap ve Cesaretinle Onları Destekle ki Rüzgarda Yıkılmasın
Bir bahar sabahı toprağın üstünde yüzünü güneşe dönmüş gönlün alabildiğince huzurlu, gözün görebildiğince güzel, aklın alabildiğince özgür bir çiçek gibi salınabilmek kolay mı sanırsınız? Halbuki her şey küçücük bir tohumken başlar.
Bahar geldi diye başını topraktan azıcık çıkarırsın hava ayaz olur , don olur , çürürsün. Aslında bahar gelmemiştir.
Esasında karşılaşılan bu durum sadece bir aldanışın sonucudur. Bahar gelir, topraktan başını gökyüzüne doğru uzatırsın hava güzel, güneş harika…
Sonra aniden bir fırtına çıkar, güçlü bir rüzgar eser ve seni topraktaki kökünden koparır, savurur gökyüzüne doğru…Aslında yaşam her şeyiyle fazlasıyla zordur.
Bizim fakir gönülhane
- Ayrıntılar
- Kategori: Serbest Kürsü
- Gösterim: 1342
Hoş geldin güzel insan, bizim fakir gönülhaneye.
Kusura bakma etraf biraz tozlanmış, biraz dağılmış,
kırılıp dökülmüş her şey ama hemen temizlerim senin için.
Uzun zamandır gelip giden yoktu buraya..
Son tarumar edilişinden beri ben de pek gelmedim.
Hem dostlar aldırmazmış böyle şeylere.
Dünyanın en tatlı ve en tatsız şeyi
- Ayrıntılar
- Kategori: Serbest Kürsü
- Gösterim: 1735
Bir zamanlar, yaşlı bir kabile şefi kendisinden sonra kabilenin başına geçecek genç şef adayının ne kadar bilge olduğunu anlamak istedi. Ondan kendisine iki yemek hazırlamasını istedi. Birinci yemek, dünyanın en güzel lezzetli, ikinci yemek te en kötü ve tatsız yemeği olmalıydı.
Belirlenen günde, genç şef adayı yaşlı şefin önünde çok iyi pişirilmiş harika derecede lezzeli bir inek dili koydu. Çeşitli sebzelerle süslenmiş bu yemek, gerçekten çok lezzetliydi. Ertesi gün, genç adam yaşlı şefin önüne dünyanın en kötü ve lezzetsiz yemeğini getirecekti. Ama genç, yaşlı şefin önüne bir önceki günle tıpa tıpa aynı yemeği koydu: bir dil!
Katiller acaba oğluma su verdi mi?
- Ayrıntılar
- Kategori: Serbest Kürsü
- Gösterim: 1108
1982 yazında İngiltere’den gönüllü bir grup doktorla birlikte Beyrut’a geldiğinde şimdiye kadar sempati duyduğu İsrail’in nasıl bir canavar olduğunu henüz daha keşfetmemişti. Filistinli sivillere tıbbi yardım etmek için gönüllü gitmişti ama herşeyin sorumlusunun “Terörist” Filistin Kurtuluş Örgütü olduğunu düşünüyordu. İsrail’in, yanı başında kadın ve çocukları nasıl dinamitlediğine şahit olunca, Sabra ve Şatila’daki katliamın korkunçluğunu yazdığı bir kitapla dünyaya duyurmuştu.
“Birkaç gün önce tedavi ettiğim çocuklardan biri de katledilmişti....Yolların etrafında cesetler...Kadın, çocuk, yaşlı....Üst üste yığılmış cesetler...İnsanlığımdan utandım...Bizleri Gazze Hastanesi’nden alıp götürdüler. Hastanedeki herkesi kurşuna dizip üst üste yığmışlar...Cesetlerden bazılarının gözleri oyulmuş, tanınmayacak halde çoğu...Kadınlara tecavüz edilmiş stadyumda.
Neler için neleri kurban ediyoruz?
- Ayrıntılar
- Kategori: Serbest Kürsü
- Gösterim: 1291
Kurban Bayramı münasebeti ile birçok kanaldan, ne için kurban kestiğimizi, kurbanın neyi temsil ettiğini öğrenme ve bu konuda tefekkür etme fırsatı buluyoruz.
Kurban Bayramı ne için, neyin kurban edilmesi gerektiğini bize öğreten, hissettiren bir bayram. Ama bir düşünüyorum da, biz aslında nelerimizi kurban ettik bu zamana kadar…
İstediğimiz bir şey olmaya görsün, bitmez isteklerimiz uğruna eşimizle muhabbetimizi feda ettik.
Eşimizle tartıştık, sinirimizi çıkaracak biri lazım oldu, hâkim olamadığımız sinirimize yavrumuzu kurban ettik.
İnsan tek başına ne yapabilir?
- Ayrıntılar
- Kategori: Serbest Kürsü
- Gösterim: 1739
Bayramın ikinci günü ziyaretine gittiğim eski bir dostumla sohbetteyim. Sevgili dostum sürekli şikâyet ediyor, her şeyden yakınıyor: Tam bir “gayr-i memnun!”
Şikâyetlerini azaltacak faaliyetlerde bulunup bulunmadığını, yakındığı konularda kurulmuş vakıf ve derneklere üye olup olmadığını soruyorum...
Omuz silkiyor: “Bir çiçekle bahar gelmez ki, tek başıma bir şey yapamam” diyor.
Hayatta pes etmediğiniz müddetçe yenilmiş sayılmazsınız
- Ayrıntılar
- Kategori: Serbest Kürsü
- Gösterim: 994
Devamını oku: Hayatta pes etmediğiniz müddetçe yenilmiş sayılmazsınız
İnsanoğlu dünyaya geldiği andan itibaren hayatındaki boşlukları doldurma kaygısı ile düşünce kanatlarını çırpar… Ve var olmanın dayanılmaz hafifliğini hissetmek ve teneffüs etme ister tüm hücrelerinde.
Sessiz bir çığlıktır , “ Ben de Varım ” özne ve yüklemi arasında gidip gelen uzun soluklu bir yolculuktur göçmen kuşlar misali… Ve her kanat çırpışımızda kendimizi ararız semaya süzülerek…
Kimi zaman bir gökkuşağında buluruz kendimizi içinde tüm ruh hallerimizi yansıtan iklimleri yaşarız ellerimizle dokunmaya çalıştığımız ama bir türlü dokunamadığımız… Sonbaharı yaşarız..
Gecenin Ürpertisi...
- Ayrıntılar
- Kategori: Serbest Kürsü
- Gösterim: 1131
Gecenin en ıssız ,sadece rüzgarın sesinin yayıldığı bir vakitteyim...
Yavaş yavaş sönene ışıklar,camlarda balkonlarda tek tük sigarasını içine çekip derin düşüncelere dalan insanlar var etrafta.
Gökyüzündeki yıldızlar ,yeryüzündeki kirlilikten tek tük görünür oldu.
Saymaya kalksam bir elimin toplamını geçmez...
Sadece Oku
- Ayrıntılar
- Kategori: Serbest Kürsü
- Gösterim: 1066
Aç gözlerini ve sadece okumayı dene. Usanmadan, sıkılmadan, yılmadan sadece oku.
Alemi oku.
Hayatı oku.
Al kitabı eline, gerekirse hiç bırakma.
Sarıl kitaba sadece oku.
Okudukça anlayacaksın sana en luzumlu şeyin okumak olduğunu.
Sonra…
Hayatın Renklerini Hiç Düşündünüz mü?
- Ayrıntılar
- Kategori: Serbest Kürsü
- Gösterim: 979
Mutluluğun toz pembesiyle, mutsuzluğun simsiyahlığından başka renk yokmuş gibi davranırız. Bir de renksizlik. Oysa, hayatın her döneminin renkleri vardır. Toz pembe ile siyah arasında doğanın nice rengi oynaşır durur.
İçimizden fışkıran bir sevinç an'ının şafak kırmızısı nasıl da sarıverir bizi? Her yanımız nasıl canlı, nasıl sıcaktır? Umudumuz, birdenbire kırıldığında nasıl da soluverir? Bir kahverenginin kendi içinde kıvrılmış hüznünü duyarız. Belki de içimizde bilmediğimiz bir ressam, nerede oturduğunu bilmediğimiz bir ışıkçı var.
Ve Derviş Sustu
- Ayrıntılar
- Kategori: Serbest Kürsü
- Gösterim: 1011
Kelimelerin duygularını ifade edemeyeceğini gayet iyi bildiği için sustu… Anlamın muğlâklığı, yorumun sınır tanımayışı ve muhatabın yargıları, konuşmanın safiyetini erittiği/ incittiği için sustu… Hâlbuki konuşma, kendini ele vermek demekti. Düşündüğünü dillendirmekti. Duygularına harf elbisesi giydirip harfleri, dağarcıktaki kelimelerin emrine vererek cümleleri aşikâr eylemekti, içini aşikâr eylemekti.