Dokunmak

Bir elin hissediş hikâyesidir, bu satırlar…

Gözler ellere takılır önce… Hüzünlü yüzüyle karşılıklı bakışmadadır eller…

Anlar ki, orada yüzlerce kalp beklemektedir…Ve yumruk olur eller ağırlığıyla yükün, yere doğru eğilir.

Yapabileceği çok şey vardır ellerin ve hissetmesi gereken paha biçilmez duygular…

Devamını oku: Dokunmak

Mutlu olmak istiyor muyuz?

“İster kral ister hamal olsun, dünyada en mutlu insan, aile huzuru olan insandır” diyor, Alman şairi Goethe...

Son zamanlarda Goethe’nin bu sözünü sık sık hatırlıyorum. Çünkü gazeteler aile dramlarından geçilmiyor. Hayatın bu en dramatik boyutunda çocuklar savruluyor, yaşlılar savruluyor.

Belki farkında değiliz, ama toplum sallanıyor!

Devamını oku: Mutlu olmak istiyor muyuz?

“Hiç kimse” olmak

Nasreddin Hoca’ya sormuşlar: “Kimsin?”
“Hiç” demiş Hoca, “hiç kimseyim.”
Dudak büküp önemsemediklerini görünce, sormuş: “Sen kimsin?”
“Mutasarrıf” demiş adam kabara kabara.
“Sonra ne olacaksın?” diye sormuş Nasreddin Hoca.
“Herhalde vali olurum” diye cevaplamış adam...
“Daha sonra?..” diye üstelemiş Hoca.

Devamını oku: “Hiç kimse” olmak

İn“San”

Çığlıklar yine sessiz…

Sevilmeyi bekleyen hayatlarla dolu kaldırımda, gizlice yürüyen yürekler…

Farklılığı yok artık acıklı hikâyelerin...

Herkes hüznün rollerini kapmış; başrolde kimsenin gözü yok…

Gözler birbirine bakıyor, bir damla anlayış için… İnsan, “sanılanın” aksine daha çok ağlıyor kendi içinde...

Devamını oku: İn“San”

Şükür, neredeydi?...

Şükür....
Ne zaman kaybettik seni biz?..Ve ne zaman bu kadar sitemkar, bu kadar hoşnutsuz olduk..
Yediğimizin içtiğimizin, gördüğümüzün, gezdiğimizin, işittiğimizin, hissettiğimizin, tattığımızın, tuttuğumuzun,
en mühimi,
aklımızın
ve sağlığımızın,
şükrünü ne zaman kaybettik biz?..

Devamını oku: Şükür, neredeydi?...

Bilgiden bilince

Günümüz insanı sürekli bir memnuniyetsizlik, şikayetlenme ve doyumsuzluk içinde yaşıyor. Öyle ki, bu durum zaman içinde, bu insanlarda mazoşist bir duygunun, bir tür ajitasyonun gelişmesine neden olabiliyor. Artık bu aşamadan sonra, hayatında ne kadar yoksunlukları, ne kadar memnuniyetsizlikleri varsa bunlar üzerine odaklanan, iyi şeyleri hiç görmeyen bir nesil doğuyor.

Şu bir gerçek ki, davranışlarımızın rengi ister beyaz olsun ister siyah bulunduğumuz ortama hemen bulaşıyor, sirayet ediyor ve bu durum bizi etkiliyor... Biri bir şey söylüyor bir zaman sonra bakıyorsunuz burada bulunan bir çok kişi aynı şeyi söylemeye başlıyor...

Devamını oku: Bilgiden bilince

Hayatın Son Kullanma Tarihi Var mı?

Hepimizin yaşadıklarımıza dair pişmanlıkları vardır. İtiraf ettiğimizde çok geç kaldığımız. "Keşke" dediğimizde, "keşke" demenin bile vaktinin geçtiği zamanlarımız. Bir anlık öfkeyle söylenen sözlerimiz. Başkalarına danışarak aldığımız kararlar, bunun neticesinde yanlışlıklarımız vardır.

Daha sonra hata yapıldığı bilindiği halde, geriye dönemediğimiz için sancılarımız. "Eyvah ben ne yaptım." Diyemeyecek kadar altında ezildiğimiz fevri hallerimiz.

Devamını oku: Hayatın Son Kullanma Tarihi Var mı?

Kalbi tasfiye ettik, bundan gayrı hükümsüzdür!

Bir yüreğimiz vardı bizim hani, bir ruhumuz vardı her dem öteleri muştulayan. İpliğimiz kaşla göz arasında ekonomi pazarına çıkarıldı ansızın. Pırıltısını kaybetti şefkat, gücünü yitirdi merhamet. Meta medeniyetinde sevgi yolunu şaşırdı, ten ülkesine tutsak düştü, süveydası karardı gönlümüzün . Uçsuz bucaksız Ummanlarda kalakaldık bir başına. Derunumuz baştan başa gam ve elem kucakladı.

Devamını oku: Kalbi tasfiye ettik, bundan gayrı hükümsüzdür!

Acının İlacı

Tek oglunu kaybeden üzüntü içindeki çin'li kadın bir din adamına gider ve, ''hangi duaları etsem, hangi büyüleri, sihirleri yapsam oglumu bana geri getirir?'' diye sorar.

Ona birkaç teselli sözü söyleyip, geri yollamak yerine; din adamı, ''Bana asla acı tatmamış bir evden, bir hardal tohumu getir. Onu, senin yaşamından acıyı yoketmek için kullanacagız'' der.

Devamını oku: Acının İlacı

Hüzün hakkımdır benim!

Ramazana denk geldiği için bir şey söylemedim, ama her Eylül yüreğimi hoplatır benim...
Geldi geçti, tamam da biraz biraz deldi geçti yine...
Bahçemdeki ağaçlarımın yapraklarına yine sarı hüzün dadandı...
Bahçemdeki güllerin renklerinin her gün biraz daha matlaşmasını izlerken, yine derin bir ölüm sessizliğine ve yalnızlaşma duygusuna kapıldım...
Yüreğim, ağaçlarımın yapraklarına çöreklenen sarı hüzne hüzünlendi.

Devamını oku: Hüzün hakkımdır benim!

Ar, iz’an, vicdan yarışmasına buyurmaz mısınız?

Hayat bir yarışma. Kıyasıya bir yarışma. Ama maddeyi çağrıştıran, dünyevi ihtiyaçların temini için canhıraş sokaklara dökülen insanların maişetlerini temin yolunda harcadıkları mesaiyi bu yarışmanın dışında tutmak istiyorum.

Bir geldi mi ağır ölüm uykusu
Biter bu dünyanın dedikodusu
Ömer Hayyam

Devamını oku: Ar, iz’an, vicdan yarışmasına buyurmaz mısınız?

Telif Hakkı © 2025 Open Source Matters. Tüm Hakları Saklıdır.
Joomla!, GNU Genel Kamu Lisansı altında dağıtılan özgür bir yazılımdır.