Değerimizin bilinmesini beklemeli miyiz?

Hepimiz, birilerine yaptığımız iyiliklere karşılık, içimizde beklenti oluşturuyoruz. Birilerine bir şeyler verirken, günü geldiğinde bu insan da benim yanımda olur diye düşünmeden duramıyoruz.

Beklentilerimiz, verdikçe çoğalıyor. Belki de öyle bir hale geliyor ki; karşımızdakilerden bedel bekliyoruz. Ben, ona zamanında çok yaptım.

Eğer, zor günümde  yanımda olmazsa kendimi kötü hissederim diye, işin başında kendimizi şartlıyoruz. Şöyle bir etrafınızdakileri dinleyin, hemen herkesin bu konuda bir kötü deneyimi vardır.

Devamını oku: Değerimizin bilinmesini beklemeli miyiz?

Bindörtyüzotuzbir

Son zamanlarda en popüler olan, binlerce yıllık Maya takvimi; çünkü korkuyu zerk ettiler insanların damarlarına!
Atlarının kanını içen orta Asya vahşilerinin kullandığı takvimleri bile merak edip öğreniyor bu millet, ama kendi takviminden bîhaber. Üstelik bundan haberdar görünmekten de korkuyor, ne acayip iş!

Bu durum; her ay maaşını alan, vergilerini ödeyen, yıllık iznini kullanan, ikramiyesini cebe indiren, hatta çalışma süresini tamamlayıp emekli aylığına bağlanan şu insanın haline benzer ki; malî yılın kaç ay, ayın kaç gün olduğunu ve senenin, ayın ne zaman başladığını bilmez ve bunu bilmekten de utanır!

Devamını oku: Bindörtyüzotuzbir

Armut

Seksenlerde çocuk olmak keyifliydi. Ve fakat travmatikti. Bu yazı, geçmişi yad etmekten ziyade 80’lerde yaşananların yıllar sonra bir travma sebebi olduğunun farkına varılması ve şimdilerde erken 30’larını sürdürmekte olan bir jenerasyonun neden bu kadar saçma sapan bir düşünce ve hareket tarzına sahip olduğunun anlaşılması adınadır...

Travma-1:

Eve alınan ilk televizyon; 80’lerin çocukları eve televizyon alınan günü hayal meyal hatırlar. O gün, bütün hayatımızın değiştiği ve geleceğimizin belki de bambaşka bir biçimde şekillendiği gündür. Evde artık yeni bir varlık yaşamaktadır; saat 12’de karşısına geçip selam durduğumuz ve ailece İstiklal Marşı söylediğimiz bir yaratık...

Devamını oku: Armut

İnce zenaat

Şu sorulara bakar mısınız lütfen?..

• Terör sorunu nasıl çözülecek?
• Küresel ısınma dünyamızı ne hale getirecek?
• Önümüzdeki yıllarda dünyayı büyük bir kıtlık mı bekliyor?
• Kuzey Irak’ta iddia edildiği gibi bir Kürt devleti kurulursa, Türkiye buna nasıl cevap verecek?
• Musul-Kerkük sorunu nasıl çözülecek?
• Türkiye Avrupa Birliği’ne alınacak mı?
• Kıbrıs konusunda yapılan baskılara Türkiye daha ne kadar dayanabilecek?

Devamını oku: İnce zenaat

Dost...

Dilimize pelesenk ettiğimiz dost kelimesi, örfün anlam dünyasında yârenlerin teklifsiz yakınlığını, sıcak birlikteliğini anlatır.
Teklifsiz, içtenlikli, diğerkâm ve teselli veren beraberliği...

Karşılıklı mülâzemeti, bağlılığı, sadâkati, ünsiyeti, maddî ve manevi dayanışmayı...

Aşkın buuduyla da, sevgi ve bağlılığı Allah rızasına raptetmeyi... (Müslim: 7/109, hn. 6326)
Bu meyanda .Allah'ın dostu anlamında halillullah, İbrahim peygamberin sıfatı olarak anılmıştır (Müslim: 1/125, hn. 500); Allah'a olan yakınlığını, yakîn inancını ve aşkını işaretlemek üzere...

Devamını oku: Dost...

Dağ istiaresi

Sur kentinin sarayında çalışanlar, tıpkı sarayın kendisi gibi yaşlı ve tutkusuz insanlardı. Zaman, orada bulunanların içindeki renkleri silmiş, arzularını köreltmiş, duygularını sınırlandırmış, eklem yerlerini zayıflatmış, hepsinden önemlisi onları insanların çağıltısından uzak düşürmüştü. Sur sarayının bu yıllanmış çalışanları, yılları birer beylik emri olarak yaşamışlar, hayata birer beylik fermanı olarak bakmışlar, mevsimleri birer beylik töreni olarak geçirmişlerdi. Oysa Bey, bu durgun göle bir taş atmak, bu durgun gölü dalgalandırmak istiyordu artık; bunu yapmazsa suyun canı neredeyse çekilecekti. Nihayet yaşlanmış kökleri taze sürgünlerle aşılamaya karar verdi ve bunca hevesi geçmiş insanın yerine pek çok genç katip yerleştirdi...

Devamını oku: Dağ istiaresi

.........

söylenmemiş sözlerim var benim
yazılmamış çizilmemiş satırlarım var.

varlıgında olsa giderdi belki.
yoksun diye bunca suskunluğum

hiç ol/a/madığından kimsessizliğim..

ötesi yok..

Devamını oku: .........

"Kopyala Yapıştır"ı Yok Bu Hayatın...

Bir sevda uğruna çoğu zaman, kapılır gideriz bir insanın peşinden... Ona uymaya, tamamlamaya çalışırız..
Bir elmanın diğer yarısı sanıp, gözü kapalı hayatımıza alırız...
İlk zamanlar güzeldir hep... Tamam hayatımızın anlamı deriz.. Yaşadıkça değişik huylarıyla karşılaşırız...
"Kopyala Yapıştır" bir hayattır bu...

Yani önceleri "neyse, olur, düzelir, önemli değil" desek de, daha sona bizi yıpratmaya başlar..
"Kopyala Yapıştır" hayattan uzaklaştırır, soğutur... Ayrılık da kaçınılmazdır...

Devamını oku: "Kopyala Yapıştır"ı Yok Bu Hayatın...

Hayata farklı bir bakış

“Mutluluk bizim dileğimizle Allah’ın bizim için dilediği şeyin bir araya gelmesinden doğar” diyor, Claude Roy...

Bir tarafta deprem-sel çeşitlemeleri, bir tarafta acımasız terör, vurgun, soygun, çete, mafya, Ergenekon, rüşvet, baskı, küresel kriz...
Yetmezmiş gibi siyasi ve sosyal kavgalar, insan haklarında duyarsızlıklar, geçim sıkıntısı, kılık kıyafet dayatması, medya terörü ve neredeyse yüz yıllık irtica-laiklik tartışmaları; böyle bir ülkede mutlu olmak mümkün mü sahi? Mutsuzluk pompalayanlar ilk bakışta haklı gibi gözüküyor.

Fakat hayat ilk bakıştan ibaret değildir, ayrıca da “ilk bakış”lar, genelde yüzeysel bakışlardır. Ben şahsen, koyu karanlıkta bile ısrarla ve ihlâsla aranması halinde bir ışık bulunacağına inanan adamım.

Devamını oku: Hayata farklı bir bakış

Hayatta mutluluk var mı, yok mu?

“Mutluluktan herkes söz eder, ama onun ne olduğunu pek kimse bilmez” diyen Madame Roland haklı çıktı...
Son yıllarda mutluluk üzerine çeşitlemeler çok arttı.

Yayınlar, yazılar, programlar, nutuklar almış başını gitmiş... Neredeyse herkesi “cebren ve hile ile” mutlu edecekler. Bir de tarif edebilseler, ne olduğunu söyleyebilseler...

Söyleyemezler, çünkü mutluluk göreceli bir kavramdır, herkese göre değişir. Birini mutlu eden olay (şey), diğerini mutsuz edebilir...

Devamını oku: Hayatta mutluluk var mı, yok mu?

“Kim olduğumu biliyor musun?”

“Benim kim olduğumu biliyor musun?” diye sordu mercedesin arka koltuğunda oturan şişman adam, ehliyet-ruhsat isteyen trafik polisine...
Tanıdık bir soyadı verdi...

Genç trafik polisi gülümseyerek şöyle dedi adama: “Kanunları zaten onlar çıkarıyor, çıkarırken de akrabalarımıza uygulanmasın diye bir not koymuyorlar...”

Lüks mercedesin arka koltuğundaki şişman adam apışıp kaldı...

Devamını oku: “Kim olduğumu biliyor musun?”

Telif Hakkı © 2025 Open Source Matters. Tüm Hakları Saklıdır.
Joomla!, GNU Genel Kamu Lisansı altında dağıtılan özgür bir yazılımdır.