İlk fare ve gelişimi

Bugün bilgisayarların yanında vazgeçilmez bir  parça olan fareyi  ilk olarak Douglas Engelbart ve Steve Jobs adlı kişiler yapmış. Douglas 40 yıl önce mouse denen mucizevi mekanizmayı icat eden, Steve ise bu teknolojiyi evlerimize sokan kişi. Douglas Engelbart'ın amacı, bilgisayarın sadece deneyimli bilim adamları tarafından kullanılan ulaşılmaz oyuncak değil, herkesin kolayca kullanabileceği bir yardımcı haline gelmesine ön ayak olmakmış. Profesör  Engelbart, ilk mouse prototipini 1965'te hazırlamış.

Devamını oku: İlk fare ve gelişimi

Bir tabak koy sofrana...

İftara geleceğim. Yetişemezsem; ilk gelene yedir benim yemeğimi, benim yerime. Sevabını paylaşalım...

Bir tabak koy sofrana;
İftara geleceğim...

Tabağıma bakışlarını koy ve bir çift zeytin. Yeter bana...

Devamını oku: Bir tabak koy sofrana...

Aynı anda...

Armutlu burnundasın veya İskenderun Körfezinde yahut Van’daki çay bahçesinde...
Ya da Kordon Boyunda oturmuşsun. Dirseklerin masada. Avuçlarının arasındaki çay bardağı, soğumaya; veya yârinin eli, ısınmaya başlamış... Martıları bile unutmuşsun... Gözlerin dalgııın, sanki denizin yüzüne yaklaşmış olan o turuncu portakaldan; acaba duman çıkacak mı, gibi bir meraklı haldesin!..
Saat kaç?..
Hatta kaçı kaç geçiyor veya kaça kaç var?
Vereceğin bütün cevaplar için söyleyebilirim ki sana: “Şu an, bir yerde güneş batıyor... Ve yine, bir yerlerde, güneş doğuyor!..”

Devamını oku: Aynı anda...

Bahar geliyor farkında mısınız?..

Halbuki her baharın her günü, her birimize yetecek sayıda gülücük veriyor her çiçek...
Baharlar geliyor, farkında mısınız?..
Ve, baharlar; gi-di-yor da!..



Son bahar dökülürken şaldır şuldur yeryüzüne; yüzüne bakan güzel yüzlerine baktın mı hiç çiçeklerin?..
Ve kaç çiçeği usulca alıp sapından, zamanın saçına taktın?..

Devamını oku: Bahar geliyor farkında mısınız?..

Çiçek yağmuru

Hatırla; Tanıştığımız ilk bahar, ne güzeldi... Hatırlamıyorum; ilk bahar mıydı, yoksa son bahar mıydı o bahar...
Ama hatırlıyorum; bir bahardı...
Çünkü çiçek tarlası gibiydi içim, ve çiçek açmıştı yüzün ve saçlarında da çiçekler vardı...
Çiçek yağıyordu ya başımıza...
Onun için diyorum; bahardı...

Devamını oku: Çiçek yağmuru

Gökkuşağım

Gökkuşağım...
Neden zamansız yağmurların arkasında mekanın?
Ve neden hep tutamayacağım kadar yakın, tutacağım kadar uzaksın?..
Neden hep nefes nefeseyim?..



Gökkuşağım...
Her renginden taç yapıyorum saçlarıma.

Devamını oku: Gökkuşağım

Yalnızlığımda unutma beni

Bütün gözleri üzerinde toplasa da; kendi kahverengi dolabında yapayalnız yaşayan, kocca bir salon saatinin duyguları içinde hissederim kendimi!..
*
Peşinde insanlar yürüyen bir mayın eşeğinin attığı adımlardan daha tedirgin olurum; dilimden dökülen her sözde, kalemimin yazdığı her satırda. Belli etmem sadece...
Eroin koklayan bir gümrük köpeği... Veya, enkaz altında beden arayan köpekler daha şanslıdır benden...

Devamını oku: Yalnızlığımda unutma beni

Sendeki değerim!..

Bir liste yap bana. Benim için, senin listeni... Bir liste hazırla. Yaz alt alta; yaptıklarını düşünerek, bugüne kadar...
De ki: “Sen olmasaydın, şunu yapmazdım!...”



Ben olmasaydım yapmayacağın şeylerin listesini sırala alt alta veya eğer ben olmasaydım hayatında, bu şekilde yapmayacağın şeyleri sırala... Ben olduğum için yaptıklarını/yapmadıklarını görmüş ol.

Devamını oku: Sendeki değerim!..

Ne ağacısın, ne deresisin, ne aynasının?

İki köylü tarlalarında; biri domatesleriyle meşgul, diğeri kavunlarıyla... Öğle vakti yaklaşırken birkaç domates seçip getiriyor ilk köylü. “Komşu, yemeğine katık edersin” deyip kavun tarlasının köşesine bırakıyor... İkisi de memnun...

Sonraki gün tekrar domates koyuyor ilk köylü sınıra; “komşu, afiyet olsun” diyerek. İkisi de mutlu... Daha sonraki gün gene birkaç domates var sınırda ve sonraki gün ve ardından sonraki günlerde...

Kavun tarlasının sahibi acaba kaçıncı gün bu ikramlara mukabelede bulunur? O da kendi tarlasından bir kavun getirip koymaz mı komşusunun önüne?

Devamını oku: Ne ağacısın, ne deresisin, ne aynasının?

Kış geldi

Ben bir sadık mevsim aradım... Sonbahar rüzgârları koparmasın diye duygularımı. Mavi bir yazdan, ayazlara saplanmayayım diye billûr bir hançer gibi;
Ben, bir sadık mevsim aradım!
*
Son baharın ardından;
Kış geldi!..
*
Bir sonraki bahar, kan açacak gelincik tarlasındaki tomurcuklar...

Devamını oku: Kış geldi

Gülümsersen büyürsün

Bazen gülümsemeyi unutuyor, ihmal ediyor veya etkisine inanmıyoruz. Sebebi ne olursa olsun; karşılaştığımız kişiler tarafından gülümseyen bir yüzle hatırlanmıyorsak, mesulü biziz. Daha da kötüsü; asık surat ve çatık kaşlarla toslaştığımız, asıl kendimiziz!..

Bana gülümseyen bir fotoğrafını yollasana, dedim. Biraz zaman geçti. Nihayet:
Küçükken gülümsüyormuşum ben, dedi!..

Fakat sanki sadece çocukluk resimlerim gülücüklü... Sonra bir dönem gelmiş, gülücüğüm solmuş... Ve bir daha da konmamış pembe kelebekler yüzüme...

Devamını oku: Gülümsersen büyürsün

Telif Hakkı © 2025 Open Source Matters. Tüm Hakları Saklıdır.
Joomla!, GNU Genel Kamu Lisansı altında dağıtılan özgür bir yazılımdır.