إِنَّهَا سَاءتْ مُسْتَقَرًّا وَمُقَامًا
İnnehâ sâet mustekarren ve mukâmâ(mukâmen).
| inne-hâ | : muhakkak o |
| sâet | : kötü oldu |
| mustekarren | : karar kılınan yer, karargâh |
| ve mukâmen | : ve ikâmet edilen yer (ikâmet yeri) |
«Hakıykat o, ne kötü bir karargâh ve ikaametgâhdır».
Filhakika o (cehennem) pek kötü bir karargâh, bir ikametgâhtır.
Filhakıka o ne kötü makarr, ne kötü makam
Gerçekten o ne kötü durulacak bir yer; ne kötü bir ikametgah!» derler.
Orası cidden ne kötü bir uğrak, ne kötü bir konaktır.
(65-66) Onlar, 'Rabbimiz! Bizden cehennem azabını uzaklaştır; doğrusu onun azabı sürekli ve acıdır. Orası şüphesiz kötü bir yer ve kötü bir duraktır' derler.
“Şüphesiz, ne kötü bir durak ve ne kötü bir konaktır orası.”
Orası cidden ne kötü bir yerleşme ve ikamet yeridir!
Şüphesiz ki orası kötü bir karargâh ve fena bir eyleşim yeridir.
(65-66) "Ey Ulu Rabbimiz, derler, cehennem azabını bizden uzaklaştır. Zira onun azabı tahammülü zor, ömür tüketen bir derttir. Ne kötü bir varış yeri, ne fena bir yerleşim yeridir orası!"
Doğrusu o, ne kötü bir karargâh, ne kötü makamdır!”
Muhakkak ki o, ne kötü bir karargah ve konaklama yeridir.
Gerçekten de orası, karâr edilecek ne kötü yerdir, durulacak ne kötü yurt.
Orası cidden ne kötü bir yerleşme ve ikamet yeridir!
"Şüphesiz o, ne kötü bir karargah ve ne kötü bir konaklama yeridir."
(65-66) Onlar, «Rabbimiz! Bizden cehennem azabini uzaklastir; dogrusu onun azabi surekli ve acidir. Orasi suphesiz kotu bir yer ve kotu bir duraktir» derler.
Orası ne fena bir konut ve ne fena bir barınaktır.
"Şüphesiz o, ne kötü bir karargah ve ne kötü bir konaklama yeridir."
gerçekten, o ne kötü bir yer, o ne kötü bir durak!"
Orası ne kötü bir karargah ve konaklama yeridir.
«Şüphesiz o, ne kötü bir karargâh ve ne kötü bir konaklama yeridir.»
'Ne kötü bir durak, ne kötü bir konaktır orası!'
"Orası ne kötü bir karargâh ve ne kötü bir makâmdır!"
Ne kötü bir durak yeridir o, ne kötü bir dinlenme yeri!
'O kötü bir durak ve kötü bir yerdir.'