إِنَّكَ مَيِّتٌ وَإِنَّهُم مَّيِّتُونَ
İnneke meyyitun ve innehum meyyitûn(meyyitûne).
| Inne-ke | : muhakkak ki sen |
| meyyitun | : meyyit, ölümlü |
| ve inne-hum | : ve muhakkak ki onlar |
| meyyitûne | : meyyitler, ölümlüler |
Muhakkak sen de öleceksin (Habîbim), onlar da elbet ölecekler.
Şüphe yok ki sen öleceksin ve muhakkak ki, onlar da öleceklerdir.
Elbet sen öleceksin ve elbet onlar da ölecekler
Sen elbette öleceksin, onlar da elbette öleceklerdir.
Sen elbette öleceksin, onlar da elbette öleceklerdir.
Şüphesiz sen de öleceksin, onlar da ölecekler.
(Ey Muhammed!) Şüphesiz sen öleceksin ve şüphesiz onlar da öleceklerdir.
Muhakkak sen de öleceksin, onlar da ölecekler.
(Ey Peygamber!) Sen de elbette öleceksin, onlar da ölecekler.
(30-31) Hiç şüphe yok ki sen de öleceksin, onlar da ölecekler. Sonra da büyük duruşmanın olacağı kıyamet gününde Rabbinizin huzurunda birbirinizle dâvalaşacaksınız.
(Ey Rasûlüm), elbette sen öleceksin ve elbette o kâfirler de ölecekler.
Şüphesiz sen de öleceksin, onlar da ölecekler.
Şüphe yok ki sen de öleceksin ve onlar da ölecekler.
Muhakkak sen de öleceksin, onlar da ölecekler.
Gerçek şu ki, sen de öleceksin, onlar da öleceklerdir.
suphesiz sen de oleceksin, onlar da olecekler.
Sen de öleceksin onlar da ölecekler.
Gerçek şu ki, sen de öleceksin, onlar da öleceklerdir.
(Ey Muhammed,) şüphesiz sen ölümü tadacaksın ve şüphesiz onlar da ölüp gidecek:
Elbet sen de öleceksin, onlar da ölecekler.
Gerçek şu ki, sen de öleceksin, onlar da öleceklerdir.
Sen de ölüsün, onlar da ölüdürler.
Sen de öleceksin, onlar da ölecekler.
Hiç kuşkusuz sen de öleceksin, onlar da ölecekler.
Sen öleceksin, onlar da ölecekler