Herkes bir âlem oldu artık!

Millet olarak geçmişte birçok badireler atlattık. Atlatılan bütün bu badireler toplumumuzun sosyal yapısında önemli bir sarsıntı, çöküş meydana getirmedi. Başka bir ifade ile bütün bu badireleri sosyal yapımızdaki sağlamlık sayesinde atlatabildik.

Tarihte, çok defa yok olma noktasındayken, milletimizdeki birlik beraberlik, tasada kederde tek vücud haline gelme refleksi, yok olmaktan kurtardı bizi. Çünkü, böyle bir durumda zengini, fakiri maddi manevi neleri varsa canı gönülden ortaya koyardı. Düşüncede yaşayışta uçurumlar yoktu. Zengin zenginliğini, fakir fakirliğini bilirdi.

Devamını oku: Herkes bir âlem oldu artık!

Hayat sıkıcı mı?

“Hayat çok sıkıcı” tabiri günden güne yaygınlaşan bir cümle halini almış duruma geldi. Hayat mı bizi sıkıyor? Biz mi hayatı sıkıyoruz?

Birisi bize her gün yirmi dört altın vermiş ve günün sonunda kayıplarımız yenileniyor. Eksiklerimiz yeni bir günle tamamlanıp yine yirmi dört altın oluyor. Bir anda harcayamıyorsun, o kadar ince bir çizgidesin ki tıpkı bir cambaz gibisin.

İnce bir ipin üzerinde düşmemeye gayret ediyorsun. Geçebilirsen karşında seni bekleyen nuranî zatlar var ve başarılı olacaksın, ama geçemeyip aşağıya düşersen eğlenceli gördüğün, ama çirkin yüzüyle karşında olan bir hayat seni bekliyor…

Yirmi dört altın ise çocukken oynadığımız oyunlar gibi yukarımızda asılı duruyor.

Devamını oku: Hayat sıkıcı mı?

Tebessüm ettiren teslimiyet

Hastane koridorları hayatın hakikatle aktığı, sağlığın solunduğu, hikmetin konuşulduğu, ibretin nazara verildiği ortamlar, o ortamlara gitmek hayata daha da bağlıyor, ümide daha sağlam tutunduruyor. Renk renk hastalık; koyu kırmızıdan açık pembeye kadar, ayrı yüzlerden ayrı hastalık bakışı, değişik değerlendirme, başka başka yorumlar. Hayatın çok tonları, sağlığın çok sesleri; hastane koridorlarında, hasta oturma koltuklarında…

Beklemediğiniz yüzlerden ummadığınız değerlendirmeler, kestiremediğiniz konuşmalar; hastalık insanı ne yoğun eğitiyor, ne derin etkiliyor, ne ufuk açıyor; hayret ki hayret.

Devamını oku: Tebessüm ettiren teslimiyet

"Boş zamanlarda " Zamanı harcarken

Dünyaya geldik geleli âhirete doğru yol alıyoruz.

Bunun için de âhiret yurdu, bize dünya yurdundan daha yakın.

Ne zaman terk edeceğimizi bilmediğimiz bir diyardayız.

Ve âhiret yolunu tutmuş gidiyoruz.

Sanki bir deniz kıyısında yürür gibiyiz. İleri­de Ölüm durağımız olan bir burun var. Her adım atışta o buru­na biraz daha yaklaşıyoruz ve geride bir ayak izi bırakıyoruz. Şimdiye dek ne kadar ayak izi bıraktık acaba? Ve hangi adımla­rı, hangi niyetle, ne yöne attık?

Devamını oku: "Boş zamanlarda " Zamanı harcarken

Yalnızız dostlar yalnızız yalnız!

Kime sorarsanız sorun gerçek bir dostu-seveni olmadığı için yalnızlık hissettiğini söylüyor. Psikolog Mehmet Dinç de bunu doğrulayarak çok sayıda gencin yalnızlık sebebiyle 12 saat uyuduğunu, TV/internet bağımlısı olduğunu, sigara/alkol/uyuşturucu kullandığını söylüyor. Yalnızlaşma için bir modern zaman hastalığı deniliyor.

"Biz hepimiz sadece kendimizi düşündüğümüz için yalnızız ve yalnız kalacağız." Peyami Safa, 1951'de yazdığı Yalnızız adlı romanının esas kızı Feriha'ya söyletiyor bu cümleyi. Usta yazarın bir genç kızın hayallerinin son bulmasını anlattığı romanında okurun dikkatini en çok da "yalnızlık" teması çeker. Yıl 2010 ve psikolog Mehmet Dinç, çok sayıda gencin yalnızlık sebebiyle karşılayamadıkları temel ihtiyaçlarından dolayı ya günde 12 saat uyuduğunu, TV/internet bağımlısı olduğunu, sigara/alkol/madde kullandığını ya da kendini çalışmaya veya tüketmeye adadığını söylüyor.

Devamını oku: Yalnızız dostlar yalnızız yalnız!

Yol ve yürümek üstüne

Yol, yürümek yeridir;
Yatmayı seçen miskinler, kendilerine kuytu bir köşe bulacak!..

*

Bazısı bir koyun postu gibi serilmek ister, uzanıp dümdüz yatmak yeri sanır dünyayı...
Evet... Post, serilip yatar dünyanın üstünde; ama içinden koca bir koç çıkarıp, kurban vermiştir hayalleri uğruna!
Canını, kanını, eti ve kemiğini, öfke ve sevincini, bütün duygu ve heveslerini içinden çıkarmak lazımdır önce, bir post gibi serilebilmek için başköşeye...

Devamını oku: Yol ve yürümek üstüne

Nerede o eski bayramlar!

“Bu sabahın ayazına, “Kalkın Hakkın niyâzına; “Abdest alın ey komşular, “Gidin bayram namazına.”

Mahalle bekçileri bayram sabahları yukarıdakine benzer maniler söyleye söyleye mahalleyi dolaşır, hem mahalleliyi bayram namazına uyandırır, hem de bahşişlerini alırlardı.

Bayram sabahları maniler eşliğinde kalkılır, abdest alınır, temiz esvaplar giyilir ve çocukların ellerinden tutularak bayram namazına gidilirdi. Camilerde anonim yürekten çıkan tekbirler kubbeleri sarsarak Allah’a ulaşırdı.

Devamını oku: Nerede o eski bayramlar!

Bayram nedir?

Bayram, bir gönül üzülüşüdür ona doğru...
Bayram, bir kuş süzülüşüdür ona doğru...
Bayram, bir kervan düzülüşüdür ona doğru...


Gelirken bayram, hani kavuşmak istersin gönlünün bayramına; yüreğinde ince ince sızılar... Bütüün kuşları süzülür içinin; gözleri hep o yana bakan, yüzleri aynı tarafa dönük... Ve içinde hazırlanan kervanlaar; püskülüyle, çanıyla, halısıyla, okka okka, batman batman duygu yüküyle...

Devamını oku: Bayram nedir?

Silgi

Kalem, boya, fırça, makas, kâğıt, defter, zamk, çakı, kalemtıraş, cetvel, pergel, büyüteç, tutkal, etiket, bloknot, tel zımba, delikli zımba, dosya, klasör, mukavva, tutkal, karton, çanta, topluiğne, ataç, falçata, gönye, açıölçer, tebeşir, silgi...

Silgi deyince aklıma geldi; bilmem hâlâ var mıdır, yassı ve yuvarlak silgiler olurdu eskiden; tam ortasında tenekeden mamul delikli tutamak, bu tutamağın ortasından ip geçirilirdi de isteyenler boynuna asardı. İlkokulda öğrencilerin ikide bir kaybetmemek, arayınca yerinde bulmak için silgiyi boyna asmak gelenekleri vardı. Şimdi var mıdır, dikkat etmemişim.

Devamını oku: Silgi

Neye hazır beklemek

Biliyor musun, belki de “şu an ne yaptığından” daha önemli olan; “neye hazır” beklediğin! Kızmaya hazır bekliyorsan, kızacaksın; hoş görmeye hazır bekliyorsan, hoş göreceksin; alay etmeye hazır bekliyorsan, alaya yelteneceksin!..

Neye hazır beklemekteysen; sonunda hazır beklediğin şeyi yapacaksın!

Alınırmış gibi bile şaka yapma; çünkü öyle tanınırsın ve tanındığın gibi davranmaya başlarsın!..

Devamını oku: Neye hazır beklemek

Kızlar biraz utansa ya keşke!

Eveleyip gevelemeden derdimi anlatacağım. Derdim kızlar... Kız olduğum için dert edinmedim kızları, bahsedeceğim konuda erkeklerden ümidimi kestiğim için dert edindim kızları.

Utanmak insanın fıtratındandır ve utanmak en çok kızlara yakışır.

Kızların hayâ etmesi, yanaklarındaki bir gamze gibi güzelleştirir onları. Nasıl ki bir kolye, küpe zarafeti artırırsa, utanmak da zümrütten bir kolye gibi ışıldar. Yanakların kızarıp pembeleşmesi bir lütuftur, bir ziynettir kızlar için.

Devamını oku: Kızlar biraz utansa ya keşke!

Telif Hakkı © 2025 Open Source Matters. Tüm Hakları Saklıdır.
Joomla!, GNU Genel Kamu Lisansı altında dağıtılan özgür bir yazılımdır.