Her yerde Türk var da ne geçiyor elimize Allah aşkına?
- Ayrıntılar
- Kategori: Serbest Kürsü
- Gösterim: 1537
Devamını oku: Her yerde Türk var da ne geçiyor elimize Allah aşkına?
Geçen hafta yurt dışındaydım. Birçok yerde hava alanlarında (Singapur, Dubai, Narita) durup birkaç saat geçirme şansım oldu.
Hava alanlarında sevgili Ersan Özer’in HerYerdeTurkVar blogu geliyor aklıma nedense. Nerede bir duvar varsa bir Murat mutlaka oraya Sibel’e olan aşkını ilan etmiştir. Nerede bir kapı arkası varsa bir Tosun oraya daha önce orada bulunduğunu kayıtlara geçirmiştir.
Japonya’da bir markette dolaşırken üç Türk kadının etrafındakilere çok ağır, hakarete varan laflarla hitaplarda bulunup güldüğüne şahit oldum. “İyi eğlenceler” diye seslendiğimde üçü de buz kesti.
Güç ve Esneklik
- Ayrıntılar
- Kategori: Serbest Kürsü
- Gösterim: 1218
İnsan bulunduğu topluluk içinde katı ve sert oldukça güçlü göründüğünü zanneder
Oysa değişim baskısı karşısında katı ve sert olan kolay kırılır
Güç katılık ve sertlikle değil, esneklikle birlikte gelir
Toprak katı ve sertse rüzgârla karşılaştığında toz olup dağılır…
Katı ve sertse doğurganlığı azalır…
Toprak, esnekliğini koruyabildikçe rüzgâra karşı dayanıklı olur
Esnekliğini koruyabildikçe üretkenliğini artırır
Neler gitti, neler geldi?
- Ayrıntılar
- Kategori: Serbest Kürsü
- Gösterim: 1095
Sözü hiç dolaştırmadan “son sözü”, “önsöz” olarak kaydedeyim ki, biz demokrasi ve hoşgörü kültürünü nesillerin yüreğine nakşedemedik! Farklı inananlara, farklı düşünenlere, farklı giyinenlere “kardeş” gözüyle bakamadık…
Bunun bir sonucu olarak da, insanın “Ahsen-i takvim” sırrında yaratılmış “Eşref-i mahlûkat” olduğu gerçeğini kavrayamayan, bunu kavrayamadığı için de “Yaradandan ötürü yaradılanı hoş görme” basiretini gösteremeyen ve bu yüzden, kendisi gibi inanmayan, kendisi gibi düşünmeyen, kendisi gibi giyinmeyen, kendisi gibi yaşamayan herkesi hor gören nesiller yetiştirdik…
Başörtüsü (ya da türban) yüzünden yıllar boyu bunun için kavga ediyoruz.
Helâl sertifika paradoksu
- Ayrıntılar
- Kategori: Serbest Kürsü
- Gösterim: 1518
Sonuç itibariyle, ortada çok sayıda ‘helal sertifika sağlayıcısı’ ile ‘helal sertifikalı’ ürün var. Ama ne yazık ki; Kur’an emrettiği (halâlen tayyiba) hem helal hem de temiz ürün hâlâ bulunamıyor.
Derdimizin biri bitmeden diğeri başlıyor. Aslında bunda yadırganacak bir durum yok. Çünkü imtihan ediliyoruz. Başımıza gelenlerin hepsi yapıp ettiklerimiz yüzünden...
Bir yanda nefsimiz diğer yanda şeytan.
Şayet makam, para, hırs gibi hastalıklara müptela olmuşsanız, hangi dönemde, hangi malzeme para ediyorsa onu kullanırsınız. Bu inandığınız en kutsal değeriniz bile olsa.
Evin de kıblesi mi olurmuş dostlar?!.
- Ayrıntılar
- Kategori: Serbest Kürsü
- Gösterim: 1860
Varoş... Apartman... Site... Towers... Şimdilerde Rezidans... Bunlar, en azından adı kadar bize yabancı kavramlardı. Bu değişimle birlikte gelişen AVM’ler yani Alışveriş Merkezleri, o yetmeyince Yaşam Merkezleri, insanların imdadına yetişmeye çalışıyor.
Osmanlı’da mahallenin merkezi “külliye”, külliyenin de merkezi “cami” idi... Hani bir “mahalle baskısından” söz edilir oldu ya, aslında “mahalle” baskı merkezi değil “bir yaşam kültürü” idi.
Mahalle kültüründe, evler camiye dönük inşa edilmek durumundaydı. Caminin öteki adı “Beytullah” değil mi? Yani “Allah’ın evi.” Yani, insanlar Allah’ın evi merkezli bir hayatı tercih ederdi.
Ne Halin Varsa Gör!
- Ayrıntılar
- Kategori: Serbest Kürsü
- Gösterim: 1417
Bazen koyu bir yalnızlık hissi kaplar içinizi…
Soğuk, donuk, yaşamla bağınızı koparan bir bekleyiş…
Pazartesinin sendroma dönüştürdüğü Pazar akşamı karamsarlığını bile aşan bir halet-i ruhiye… Kimse aramıyor ya da kimseyi arayamıyorsunuzdur.
Telefonunuza bilgi mesajı bile gelmiyor, yanlış arayanlar dahi sizi bulmuyordur nedense!
Dostluk Günü
- Ayrıntılar
- Kategori: Serbest Kürsü
- Gösterim: 1125
“Güller, laleler, karanfiller bütün çiçekler solar. Çelik ve demir kırılır. Ama gerçek dostluk ne solar, ne kırılır” Nietzsche
Bir gün evinizden çıkıp bir gül bahçesine girin, dokunun ellerinizle bir güle. Ama koparmayın sakın, yalnızca dokunun ve okşayın. Sevin, sadece sevin ve sevgisini tutup koyun gönlünüze. Dalında duran bir gülün nasıl buram buram hasret, aşk en önemlisi de dostluk koktuğunu göreceksiniz....
Güllerin üzerindeki çiy damlalarına bakın! sevinç ve hasret gözyaşlarıdır onlar, dostluk gözyaşlarıdır. Sevdiği için dökülmüştür, dostu için. Sevgiyle okşadığınızda bakın nasıl özlemle yanar elleriniz, yüreğiniz nasıl da aşkla çarpar, sevgiyle tutuşur. Onu koparmaya varmaz eliniz. Kalbiniz titrer.
Bayramınız mübarek olsun
- Ayrıntılar
- Kategori: Serbest Kürsü
- Gösterim: 1213
Eskilerimiz (şimdi de yapıldığı gibi) bayram hazırlıklarına bayramdan onbeş gün önceden başlarlardı.
Çocuklara ve yoksullara verilecek bahşişler ayrı renklerde kadife keselere konur, Kapalıçarşı’dan alış verişler yapılır, gerekiyorsa çocuklara ayak ölçülerine göre potin (ayakkabı) siparişi verilir, evde yeni esvaplar dikilir, yakın akrabalar için işlemeli mendiller, yemeniler ve iç çamaşırları bohçalanırdı.
Bayramlarda zengin sofraları günün her saati misafire açık olur, isteyen destursuz içeri girip karnını doyururdu.
Yani bayram günleri, İslâmın “kardeşlik” esasının hayatı tamamıyla kuşattığı günlerdi.
Her insan bir coğrafyadır…
- Ayrıntılar
- Kategori: Serbest Kürsü
- Gösterim: 1179
Günler geçiyor.
Mevsimler, belki yıllar geçiyor.
İstasyondan trenler, açıktan gemiler, yanımdan insanlar geçiyor.
Her birinin içinden kim bilir neler geçiyor…
Kurşun ve Kalem
- Ayrıntılar
- Kategori: Serbest Kürsü
- Gösterim: 1295
Kurşuna, kalemden çok; çok fazla para ayırıyoruz.
Çok; çok azalıyoruz böylece.
***
Çok çok; bir kitap, bir kâğıt, bir kalem (3K) tutuşturacağız ellerine çocukların/büyüklerin.
Hani; nerde…
***
Sinemalarda, dizi/li filmlerde silahlı kovalamacalar…
Orda, nerelerde; kitabı, kalemi sevdiren sahneler…
Adı konulmuş tuzaklar/kapanlar ne zamana kadar böyle…
Unutmak kolayımıza geliyor!
- Ayrıntılar
- Kategori: Serbest Kürsü
- Gösterim: 1442
'Unutmak kolayımıza geliyor!'
Deniz biyologu Hakan Kabasakal soruyor "Acaba denizin hafızası var mı? Ona yapılan iyilikleri ve kötülükleri zamanla unutur mu?"...
Acaba denizin hafızası var mı? Ona yapılan iyilikleri ve kötülükleri zamanla unutur mu? Ya da ona karşı yapılanları - iyi ya da kötü - içinde biriktirerek, zamanı geldiğinde karşılığını vermek için sabırla bekler mi?
Denizin hafızası olmadığını, ona yapılanları unuttuğunu düşünmüyorum.