Sigara efkar dağıtır! Yak bir tane

Trende yanyana oturduğumuz adam, karşımızdaki deliklanlıya nutuk çekiyor ve:
- Sigara efkar dağıtır, diyordu. Yak bi tane.


Çocuk adamın kendisine uzattığı sigarayı kibarca reddederek:

- Sağ olun, diye cevap verdi. Kullanmıyorum.

- Amma yaptın ha, dedi adam. Yoksa annen mi kızar?

Devamını oku: Sigara efkar dağıtır! Yak bir tane

Dar Sokaklarda

Dar bir sokağa giriverdiğiniz, dar bir sokağın hikâyesine kulak verdiğiniz oldu mu hiç? Eskimiş yıpranmışlıkları, mağrur, içine kapanık duruşu dar bir sokağın, neler anlatır? Sahi, içine kapanık mıdır dar bir sokak? Yoksa, attığınız her adımda dalga dalga genişleyen, gönlünüze işleyen bir yanına mı şahit olursunuz? Dar bir sokağın gönlü vardır çünkü, kırılganlığı; tümsekleri ve dikenleri. Kanayan ve kanatan bir yanı vardır dar bir sokağın.

Asfalt döşeli, geniş bir yoldan, atıveriyorsun kendini Safranbolu’nun taş döşeli dar bir sokağına. İz bırakabileceğin, yılların izlerini okuyabileceğin bir sokak burası.

Devamını oku: Dar Sokaklarda

Yüzünü güneşe dönen insan gölge görmez...

Çöp Kamyonu
Kanunu

Bir gün bir taksiye atladım ve havaalanından hareket ettik. Sağ şeritte yol
alırken siyah bir araba park ettiği yerden aniden yola, önümüze çıktı. Taksi
şoförü sert bir şekilde frene bastı, kaydı ve diğer arabaya çarpmaktan milim
farkıyla kurtuldu. Diğer arabanın sürücüsü camdan başını çıkartıp bağırmaya
ve küfretmeye başladı.

Devamını oku: Yüzünü güneşe dönen insan gölge görmez...

Kulluğun “hiçlik” boyutunda “insan” olmak

İnsan olarak pek-çok şeye kadir olduğumuzu düşünürüz... Çok şey yapabildiğimizi zannederiz...
Oysa sınırlı yeteneklerimiz, algılarımız, duygularımızla âciz varlıklarız.
Pek çok şeye bağımlı yaşarız.

Ama yeteneklerimizi abartır, ampulü bulmakla yahut uzaya çıkmakla övünürüz.
Yazık ki, küçücük bir virüsün (nezle) üstesinden hâlâ gelemedik...
Kuş gribi, deli dana, domuz gribi, AİDS, deprem ihtimali derken, ölümün gölgesinde ecel terleri dökerek yaşıyoruz! Bu korku, hayatın tadını adamakıllı kaçırıyor.

Devamını oku: Kulluğun “hiçlik” boyutunda “insan” olmak

"Millî" olan her iş "Dinî" midir?

Cahiliye döneminde, Araplar bir şey yapmaya niyetlendiklerinde kuş uçururlar, o kuşun sağa sola ya da yukarı aşağı uçuşuna göre kararlar verirlermiş. Müfessir Razî, "kuş uçurma"ya kaderi önceden belirlemek, geleceği okumak için başvurduklarını belirtir.

Efendimiz [asm] de "kuş" anlamındaki "tayr"dan gelen "tıyera"yı "uğurluluk-uğursuzluk"un belirlendiği bir batıl inanç olarak tanımlamış ve kader kısmet için kuş uçurmayı 'şirk'in kardeşi olan 'cibt'ten saymıştır. (Hadis şöyle: Iyafe [kuşun isimleri, sesleri ve geçtiği yerlerden uğur ya da uğursuzluk anlamı çıkarmak] ve tıyare [önünden ceylan veya tavşanın sağdan sola geçmesini uğursuzluk, soldan sağa geçmesini uğur saymak] 'cibt'tendir.)

Cibt, gerçekte hiçbir güce sahip olmadığı halde kendisinde güç vehmedilen şeydir. 

Devamını oku: "Millî" olan her iş "Dinî" midir?

Siz kendi güneşini perdeleyen bulutsunuz

Hayatın boşluklarını doldurmak,
yahut dolu bir hayatı boşaltmak insanın elinde olmalı.
Hayatı dolu dolu yaşayanlar da,
başıboş gezinenler de bir tercih yapıyorlar aslında.
Bereketle dolmak ya da bereketten kaçmak.
Elinde olmalı insanın.

Dua, bereketi çağırır günlere..
Bereket duayı bollaştırır.
Her ikisinin yokluğu, başka yoklukları ve başka boşlukları davet eder.

Devamını oku: Siz kendi güneşini perdeleyen bulutsunuz

Sessiz Şiir

Bazan sessizliği özler insan. Bir kısacık an için de olsa gürültüden uzaklaşıp sakin sakin dinlenmek ister.

O sessizlik içinde, sükûneti dinlemek ister doya doya.

Fakat medeniyetin ortasında değil. Şehirlerin, sokakların, binaların, kalabalıkların arasında değil.

Sessizlik tek bir yerde dinlenir:

Devamını oku: Sessiz Şiir

"Yüreğim benim, en azaplı ülke"

Bugün de çatışma dolu hikâyeler dinledim diye düşüncelere dalmış, caddede yürüyordum. Başka ne dinleyecektim ki? Aşk hikâyelerinin bile ayrılıkla bitenlerini dinlemek zorundaydım.

On beş dakika yürümüştüm ki, iki sürücünün arabalarının camlarından birbirlerine sarf ettikleri ağır sözleri duymamak için bakışlarımı gökyüzüne diktim.

Onunla geçirdiğim bir saat, bakışlarımı gökyüzünden çekip alarak yeniden muhayyileme çevirdi. "Hayat yorucu!" diye başlamıştı seansa. Dikkatimi çekemediğinin farkına varmış gibi, "Kiminle konuşsan aynı sözü işitiyorsundur, diğerleri de benim gibi sözlerine hayat yorucudur diye başlıyordur, kim bilir." demişti.

Devamını oku: "Yüreğim benim, en azaplı ülke"

Bir kavanoz hikayesi..

Ne zaman hayatında bazı şeyler taşınamaz hale gelirse, ne zaman

24  saat kısa gelmeye başlarsa, o zaman mayonez kavanozu ve

2 Fincan Kahveyi hatırlayınız!

Devamını oku: Bir kavanoz hikayesi..

Bu Belki Son Günündür.

Adam, telaşlı, öfkeli bir halde hanımına bağırıp, çağırıyordu. Babalarının sesini duyan iki çocuk ise yataklarından kalkıp salona gelmişti. Babalarının öfkesini görünce, korkmuş, sinmiş halde birer koltukta sessizce oturup kalmıştı. Adam, çocuklara, hanımın üzüntüsüne aldırmadan söylenip duruyordu;
-Söyledim değil mi, söyledim. Bu gün toplantı olduğunu, açık mavi gömleği ütülemeni söyledim. 'Kahverengi gömlekle gidiversen nolur!'muş. Bu gün sunum yapacağım, karamsar bir görüntü mü vereyim, dinleyenlerin içi kararsın, bu da projeye verecekleri oyu etkilesin! Bunu mu istiyorsun?

Devamını oku: Bu Belki Son Günündür.

Uçan ayakkabı

Delikanlı, çalıştığı ayakkabı atölyesinde bölüm şefi olmuş ve aylığına yüklü bir zam yapıldığı için, evlilik hazırlıklarında bulunmak üzere yeni bir apartman dairesine taşınmıştı. İki aydır burada oturmasına ve bazı günler defalarca içeri girip çıkmasına rağmen, apartmandaki komşulardan hiçbiri onunla ilgilenmemişti. Ama dış kapıya bitişik olan zemin kat penceresinde gördüğü beş-altı yaşlarındaki çocuk, onlardan çok farklıydı. Delikanlı, evden her çıkışında onu aynı pencerede bulur ve gülümseyen gözlerle el sallayan çocuğa, avuç dolusu öpücükler gönderirdi.

Devamını oku: Uçan ayakkabı

Telif Hakkı © 2025 Open Source Matters. Tüm Hakları Saklıdır.
Joomla!, GNU Genel Kamu Lisansı altında dağıtılan özgür bir yazılımdır.