بَلِ الَّذِينَ كَفَرُوا فِي تَكْذِيبٍ
Belillezîne keferû fî tekzîb(tekzîbin).
| bel(i) ellezîne | : hayır onlar, ..... olanlar |
| keferû | : inkâr ettiler |
| fî | : içinde |
| tekzîbin | : tekzip, yalanlama |
Hayır, o küfredenler (haalâ) tekzîbdedirler.
Fakat kâfir olan kimseler, tekzîp etmektedirler.
Fakat o küfredenler hâlâ bir tekzibde
Fakat o küfredenler hala bir yalanlama içindeler.
Fakat o inkarcılar hâlâ bir yalanlama içinde.
Doğrusu inkar edenler, hep yalanlayagelmişlerdir.
Hayır, inkâr edenler, hâlâ yalanlamaktadırlar.
Doğrusu inkârcılar (gerçeği) yalanlayıp dururlar.
Hayır, hayır; o küfredenler durmadan (Hakk'ı) yalanlamakta..
Fakat kâfirler yine de dini yalan saymaya devam ediyorlar.
Fakat o kâfir olanlar, hâlâ inkârdadırlar.
Doğrusu küfredenler, yalanlamadadırlar.
Kâfir olanlar, zâten de yalanlamaya dalmışlardır.
Doğrusu inkârcılar (gerçeği) yalanlayıp dururlar.
Hayır; inkâr edenler, (kesintisiz) bir yalanlama içindedirler.
Dogrusu inkar edenler, hep yalanlayagelmislerdir.
Doğrusu kâfirler bir yalanlama içindedirler.
Hayır, küfredenler (kesintisiz) bir yalanlama içindedirler.
Ama, hakikati inkara şartlanmış olanlar onu yalanlamakta ısrar ederler:
Kafir olanlar, yalanlayıp duruyorlar.
Hayır; küfretmekte olanlar, (kesintisiz) bir yalanlama içindedirler.
İnkâr edenler bir yalanlayış içindeler.
Doğrusu, nânkörler bir yalanlama içindedirler.
Gerçek şu ki, inkâr edenler bir yalanlama içindedirler.
İnkarcılar, kronik yalanlayıcılardır.