Miftahulkulub

3. KISIM


Metne devam edelim :
Nimetinin de tamamını istiyoruz (ve min'en - ni'meti tamameha)..
Şerh :
Nimetin tamamını istemek, bir hadis-i şerife dayanır. Anlatıldığına göre bir kimse, Resulüllah efendimizin şöyle duâ ettiğini işitti :
—  «Allahım, senden nimetinin tamamını istiyorum.»
O kimse sordu :
—  Bu nimetin tamamı nedır?. Şöyle buyurdu :
—  «Bu, benim hayır dilediğim bir duadır. Cennete girmek, cehen­nem ateşi azabından kurtulmak nimetin tamamı cümlesindendır.»
Metne devam edelini :
Afiyetin husulünü istiyoruz (ve min'el - afiyeti husuleha)..
Şerh :
AFİYET
Resulüllah efendimiz, bir hadis-i şerifinde şöyle buyurmuştur :
—  «Yüce Allah'tan afiyet isteyiniz. Hiç kimseye, yakinden sonra afiyetten hayırlı gelen bir şey verilmemiştir.»
Şiblî şöyle anlattı :
—  Afiyet, dinin bid'attan yana temiz olması; amelin dahi bozukluk­tan, nefsin kötü arzularından ve kalbin dahi ölmekten kurtulmuş olma­sıdır.
Denilmiştir ki :
—  Afiyet şunlardır : Dinde istikamet, iyilerle sohbet, geçip giden saatlerde ziyade taat.
Afiyet üzerine şöyle bir açıklama dahi yapılmıştır :
—  Belâsız nefis, cefasız arkadaş, kolay yoldan gelen rızık, riyasız amel..
Marifet ehli bir kimse, afiyeti şöyle anlattı :
—  Afiyet odur ki; Allah-ü Taâlâ, seni zatından başkasının eline dü­şürmeye..
Hakim bir zata :
—  Afiyet nedır?.
Dedikleri zaman, şöyle anlatmıştır :
—  Sağlam din, temiz kalb, hasta beden, Kerim isminin sahibi Rab­ba tevekkül.
Ebu Bekir Varrak'tan sormuşlar :
—  Afiyet nedır?. Şöyle anlatmış :
—  Afiyet odur ki, bir kul :
a)     Kelime-i şehadetle son nefesini vere..
b)     Velayet ehli zatlarla öbür âlemde dirile..
c)     Selâmetle cehennem üzerine kurulan sırat köprüsünden geçe..
d)     Sonra da cennete gire., işte afiyet budur.
Marifet ehli zatların bazısı şöyle demiştir :
—  Afiyet, insan için on özelliktir; bunların beşi dünyada, beşi de âhirettedir.
Dünyadakiler şunlardır : İlim, amel, ihlâs, şükür, kazaya rıza..
Ahirettekiler şunlardır : Ak yüz, terazinin ağır gelmesi, sırat köp­rüsünden geçmek, cehennem ateşinden kurtulmak, cennete girmek..
Şir'at'ül - İslâm şerhinde böyle anlatıldı.
Metne devam edelinı :
Geniş kapsamlı rahmet, rahat yaşantı, en mutlu ömür, en güzel vakit istiyoruz.         
(Ve min'er - rahmeti şümuleha ve min'el-iyşi ergadehu ve min'el-ümri es'adehu ve min'el - vakti etyabehu.)
Ş e r h :
Metinde geçen bazı kelimelerin kısaca manası şöyledir :
ömür : Hemen her şeyin, bu dünyadaki yaşadığı süredir.
Vakit : Zaman, manasınadır. Bundan murad olan daha açık mana şudur :
—  Zaman içinde bulunan temiz, güzel günler ve işlerdir. ÇARŞAMBA GÜNÜ
Ta'lim-i Mütaallim, adlı eserde çarşamba günü için şöyle denilmiştir :
—  Kâfirler hakkında verimsiz, müminler hakkında uğurlu bir gün­dür.
Zahr'ül - Abidin adli eserde yazıldığına göre, mümin kul için beş bay­ram vardır; şöyleki :
a)    Hafaza meleklerinin bir günah yazmadığı, mümin üzerinden geçip giden bir gün..
b)    Mümin kul, dünyadan geçip giderken imanla, şehadetle gide; şeytanın hilesinden emin ola..
c)    Kul, sırat köprüsünden geçe; kıyamet günü zorluğundan emin ola, hasımların ve zebnîlerin elinden kurtula..
d)    Kul, cennete gire ve cehennemden emin ola..
e)     Cennete girdikten sonra kul, Yüce Rabbını göre..
Allahım, fazlınla bunları bize nasib eyle. Ey fazilet, ihsan sahibi.. Resullerin efendisi hürmetine..
Metne devam edelim :
Rızkın en bolunu, fazlın en tatlısını, en menfaatlı lütuf isteriz.
(Ve min'er-rızki evsaahu ve min'el - fazlı a'zebehu ve min'el-lutfi enfaahu.)
Şerh :
Bu cümlede geçen bazı kelimelerin manası şöyledir :
FAZL - LÜTUF
Fazl : Hiç bir sebebe dayanmadan yapılan iyilik.. Lütuf : Yapılan işlerde, şefkatli ve yumuşak olmak.. Burada ta­leb edılen de Yüce Allah'tan en yararlı lütuftur.
Allah-ü Taâlâ, Şura suresinin 19. âyetinde şöyle buyurdu :
—  «Allah, kullarına pek lütufkârdır.»
Metne devam edelim :
Nimetin, en şümullüsünü isteriz (ve min'el - in'ami emmehu)..
Şerh :
Bu manada Kazî Beyzavî Mesabih şerhinde şöyle yazdı :
—  Âhiret nimetleri baştan sena tamdır ve büyüktür. Dünya nimet­leri ise karışıktır. Üstünü ve tamamı olduğu gibi, düşüğü ve tam olma­yanı vardır. .
Burada istenen de âhiret nimetinin tam ve büyük olanı; dünya ni­metinin dahi üstün ve eksik olmayanıdır.
Metne devam edelim :
İhsanın en tamını isteriz (ve min'el-insani etemmehu).
Şerh :
İHSAN
Bu cümlede geçen :
—  İhsan..
Tabiri üzerine değişik manalar verilmiştir :
—  Nimet...
Diyenler olduğu gibi, onun için :
-- Ihlâs..
Diyenler dahi vardır.
IHLÂS
Ihlâs ise, imanın ve diğer ibadetlerin şartıdır. Bu manada, Fudayl şöyle demiştir :
—  İnsanlar için amel işlemek, şirktir; onlar için ameli bırakmak riyadır. Bu ikisinin arasını bulmak ihlâstır.
Metne devam edelim :                                       
Allahım, lehimizde bulun ya Cebbar; aleyhimizde bulunma ya Gaf­far (Allahümme kün lena ya Cebbar ve lâ tekün aleyna ya Gaffar).
Şerh :
CEBBAR - GAFFAR
Cebbar ve Gaffar, Allah'ın güzel isimleri arasındadır; şu manaları ifade ederler :
Cebbar : Kırılanı onaran, eksiği tamamlayan, dilediğini zorla da olsa yaptırmaya gücü yeten..
Gaffar : Bağışlaması pek bol olan...
Metne devam edelim.:
Allahım, ecellerimizi mutlu bir şekilde kapa; umduklarımızı ziyadesi ile gerçekleştir (Allahümme ihtim lena bis-saadeti acalena ve hakkık biz-ziyadeti amalena).
Şerh : Metinde geçen :
—  Ecel..
Tabiri, bizim için takdir olunan yaşadığımız süredir. Burada, bu sü­renin mutlu son bulması isteniyor.
—  Umduklarımız..
Tabirinden murad ise, Yüce Allah'ın bizleri bağışlayacağı ümididir. Böyle düşünmek, Yüce Allah'tan hayır ummak da yerindedir. Nitekim, bir kudsî hadis-i şerifte, Allah-ü Taâlâ şöyle buyurmuştur :
—  «Ben, kulumun zannına göreyim; hakkımda istediğini zannetsin.»
Kulun, daha ziyade Yüce Allah'tan umduğu ve beklediği aftır, mağ­firettir.
Metne devam edelim :
Sabahımızda, akşamımızda afiyete eriştir (vakrin bil - afiyeti gudüv­vena ve asalena).
Şerh : GUDÜVV - ASAL
Metnin Arapça kısmında geçen :
—  Gudüvv..
Tabiri, sabah namazı vakti ile, güneşin doğuşu arasında geçen za­man için kullanılır..
—Asal..
Tabiri ise, ikindi ile yatsı arasında geçen zaman için kullanılır.
Burada, genel olarak tüm vakitlerin afiyetle geçmesi istenmektedir.
Metne devam edelim :
Döneceğimiz, gideceğimiz makamı rahmetin ve mağfiretin eyle. (Vec'al ilâ rahmetike ve mağfiretike masirena ve meâlena)..
Şerh :
Bu metinde, kıyamet günü dirilmeyi ikrar vardır.
Metne devam edelim :
Affın kovalarını günahlarımızın üzerine boşalt (ve subbe sicale afvi­ke alâ zünubina).
Şerh :
Burada, Yüce Allah'tan günahlardan yıkanıp temizlenmemiz isten­mektedir. Zira Allah, çoğu günahları affeder. Bu manada, Şura suresi­nin 30. âyetinde şöyle buyuruldu :
—  «Allah, günahların çoğunu da affeder.»
Metne devam edelim :
Ayıplarımızı düzeltmekle bize iyilik et. Takvayı azığımız kıl (ve mün­ne aleyna biislâhı uyubina vec'al'it - takva zadena).
Şerh :
TAKVA
Metinde geçen, takva kelimesinin manası lügatta şudur : Sakın­mak..
Hakikat ehli katında ise, takva şu manaya gelir :
—  Allah'a taat ve ibadet edilerek azabından korunmak; nefsi dahi cezayı hak edecek işlerden, azaba sebeb olan yapılması ve yapılmaması gereken şeylerden korumaktır.
Tarifat kitabında böyle geçer.
Takvayı, üç mertebede anlatmışlar ve demişlerdir ki :
a)     Şirkten ve küfürden sakınmaktır.
b)    Günahtan sakıninaktır; isterse küçük günah olsun.
c)    Allah'ın zatından başka her şeyden sakınmak..
Asıl hakikî manadaki takva ise, bu üçüncüsünün. Bakara suresinin 197. âyetinde buyurulan :
—  «Hayırlı azık takvadır.»
Mana da bunu anlatır. Bu âyet-i kerime kalan kısmı ile şöyledir :
—  «Azık yapınız, hayırlı azık takvadır. Ey akıllılar, benden sakının.»
Metne devam edelim :                       .
Yolunda çabamızı artır. Tevekkülümün ve itimadımız sanadır (ve fidinike içtihadena feinnike tevekkülüna ve itmıadüna).
Şerh :
TEVEKKÜL
Metinde geçen :
—  Tevekkül..
Kelimesinin manası şu demeğe gelir :
—  Güçsünlüğünü anlatıp bir başkasına dayanmak..
—  İt im ad..
Deyimi dahi, kısmen aynı manayadır.
Bu metinde daha açık bir ifade ile şöyle denilmektedir :
— Az veya çok, dünya ve âhiret işlerimizi sana bıraktık; yolunda çabaliyoruz. Biz güçsünün, bizim kefilimiz ol. Nitekim, Talâk suresinin 3. âyetinde şöyle buyurdun :
—  «Bir kimse Allah'a tevekkül ederse, o kendisine yeter.»
Metne devam edelim :
istikamet yolunda bize sebat ver (ve sebat ala nehc'il-istikameti).
Şe r h : İSTİKAMET Metinde geçen :          .
—  İstikamet..
Deyimini, Seyyid Şerif Cürcani, T arif at adli kitabında şöyle açıkladı:
—  Verilen sözleri yerine getirmek, doğru yolda gitmek, bütün iş­lerde; yemek, içmek, giymek de dahil olmak üzere orta halli hareket etmektir.
Bu işleri gereği gibi yapabilmek cidden zordur; nitekim Resulüllah efendimiz, Hud suresinin 112. âyeti ile verilen şu emri okudu :
—  «Emr'olunduğun gibi dürüst ol.» Bunun üzerine de şöyle buyurdu :
—  «Saçlarımı Hud suresi ağarttı.»
Fatiha suresinin 5. âyetinde duâ makamında okunan :
—  «Bizi doğru yola ilet..»
Mana dahi buna işarettir. Metne devam edelim : .
Kıyamet .günü, pişman olmayı gerektirecek şeylerden bizi koru; gü­nah yüklerimizi bizden alıp hafiflet; ebrar zümresinin yaşantısını bize nasib eyle.
(Ve aizna min mucibat'ın - nedameti yevm'el - kıyameti ve haffif anna sıkal'el - evzari verzukna maişet'el - ebrari.)
Şerh:
EBRAR
Metinde geçen :                                                                 
—  Ebrar..
Tabiri ile, hemen her zaman iyilik eden iyi kimseler anlatılır.
Metne devam edelim :
Bize yetiş, şerlilerin şerrini bizden uzaklaştır (vekfina vasrif anna şerr'el-eşrari).
Boynumuzu, babalarımızın, analarımızın, şeyhlerimizin ve ustaları­mızın boynunu borçtan, zalimlerden, cehennem ateşinden azad eyle..
(Ve a'tık rıkabena ve rıkabe âbaine ve ümmehatina ve mesayihine ve üstazina min'ed - deyni vezzalimine ven - nari..)
İzzetin hürmetine ey Aziz, ey Gaffar, ey Kerim, ey Settar, ey Ha­lini, ey Vehhab (Biizzetike ya Azizü ya Gaffara ya Kerimü ya Settarü ya Halimü ya Vehhabü).
Şerh :
İZZET - AZİZ - GAFFAR - KERİM - SETTAR - VEHHAB
Burada, Yüce Allah'a güzel isimleri ile duâ edilmektedir; onların kı­saca manaları şudur :
İzzet : Büyüklük, güç, üstünlük..
Aziz : Alt edilmesi mümkün olmayan alt edici..
Gaffar : Bağışlaması pek bol olan..
Kerim : İkramı, ihsanı, iyiliği çok olan..
Settar : Ayıpları örten..
Vehhab : Çeşit çeşit ve bolca bağışlar yapan..
Metne devanı edelim :
Allahun, efendimiz Muhammed'e, âlinin ve ashabının tamamına salât eyle.. Amin!.
(Ve salli Allahümme alâ seyyidina Muhammedin ve alâ âlini ve sah­bini ecmain âmin!.)
Şerh :
AMÎN
Duadan sonra, dinleyiciler ve duâ eden kimse :
— Âmin !.
Demelidir. Kâab'el - Ahbar şöyle demiştır :
—  Amin !.
Demek, Alemlerin Rabbı Allah'ın muhrüdür; duayı onunla muhürler. Mukatil ise şöyle dedi :
—  Amin!.
Demek, duayı güçlendirir, rahmet inmesine sebeb olur.
Metne devam edelim :
Rahmetine güveniyoruz, ey merhametliler merhametlisi (birahmetike ya erham'er - rahimin).
Ebu Ümame şöyle anlattı :
—  Resulüllah efendimiz şöyle buyurdu; Allah ona sala t ve selâm eylesin :
—  «Allah tarafından tayin edilen bir melek vardır. Bir kimse :
—  Ya erhamerrahimin.. (Ey merhametliler merhametlisi..) Dediği zaman, o melek, o kula şöyle söyler :
—  Erhamerrahimin Allah sana yöneldi, ne dileğin varsa dile..»
Hısn-ı Hasıyn adlı eserde dahi şöyle anlatıldı :
—  Resulüllah efendimize Allah şalât ve selâm eylesin; bir kimsenin yanından geçti. O kimse duasında :
—  Ya Erhaınerrahimin..
Diye yalvarıyordu. Resulüllah efendimiz ona şöyle buyurdu :
—  «Ne dileyeceksen dile; Âlemlerin Rabbı sana bakıyor..»
Bu rivayetlere göre, bir kere dahi :
—  Ya Erhamerrahimin..
Diyen kimseye Yüce Allah, rahmeti ile tecelli eder.. O halde, bunu okuyan kimse, hemen peşinden dileğini arz etmelidir.
Metne devam edelim :
Alemlerin Rabbı Allah'a hamd olsun (vel-hamdü lillahi Rabb'il-
Alemin)

    
        



Telif Hakkı © 2024 Open Source Matters. Tüm Hakları Saklıdır.
Joomla!, GNU Genel Kamu Lisansı altında dağıtılan özgür bir yazılımdır.