Ayet Ayet Tefsir İçin Koyu Karekterli Ayet
Numaralarını Tıklayınız |
Mekke'de
nazil olmuştur.
40,94,95 ve 96. ayetler Medine'de inmiştir. 98. ayette Hz. Yunus'un
kavminden
bahsedildiği için sureye bu ad verilmiştir. 109 ayettir. Mekke halkı, kendi içlerinden bir adamın peygamber olabileceğine inanmıyorlar ve:"Allah, Ebu Talib'in yetimi Muhammed'den başka bir peygamber bulamadı mı?" diyorlardı. Hiç olmazsa hatırı sayılır, zengin ve makam sahibi birisinin peygamber olmasını daha uygun görüyorlardı. İşte bunun üzerine bu sûre inmiştir. |
|
Bismillâhirrahmânirrahîm |
|
1. Elif. Lâm.
Râ. İşte
bunlar hikmet dolu Kitâb'ın âyetleridir. 2. İçlerinden bir adama: İnsanları uyar ve iman edenlere, Rableri katında onlar için yüksek birdoğruluk makamı olduğunu müjdele, diye vahyetmemiz, insanlar için şaşılacak bir şey mi oldu ki, o kâfirler: Bu elbette apaçık bir sihirbazdır, dediler? 3. Şüphesiz ki Rabbiniz, gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra da işleri yerli yerince idare ederek arşa istiva eden Allah'dır. Onun izni olmadan hiç kimse şefaatçı olamaz. İşte O Rabbiniz Allah'tır. O halde O'na kulluk edin. Hâla düşünmüyor musunuz! |
|
4. Allah'ın
gerçek
bir vâdi olarak hepinizin dönüşü ancak O'nadır. Çünkü O, mahlûkatı
önce
yaratır, sonra da iman edip iyi işler yapanlara adaletle mükâfat vermek
için geri çevirir. Kâfir olanlara gelince, inkâr etmekte
oldukları
şeylerden ötürü onlar için kaynar sudan bir içki ve elem verici bir
azap
vardır. 5. Güneşi ışıklı, ayı da parlak kılan, yılların sayısını ve hesabı bilmeniz için ona (aya) bir takım menziller takdir eden O'dur. Allah bunları, ancak bir gerçeğe (ve hikmete) binaen yaratmıştır. O, bilen bir kavme âyetlerini açıklamaktadır. |
|
6. Gece ve
gündüzün
değişmesinde Allah'ın göklerde ve yerdeyarattığı şeylerde,
sakınan
bir kavim için elbette nice deliller vardır! 7. Huzurumuza çıkacaklarını beklemeyenler, dünya hayatına razı olup onunla rahat bulanlar ve âyetlerimizden gafil olanlar da vardır muhakkak. 8. İşte onların, kazanmakta oldukları (günahlar) yüzünden varacakları yer, ateştir! 9. İman edip güzel işler yapanlara gelince, imanları sebebiyle Rableri onları nimet dolu cennetlerde, alt tarafından ırmaklar akan (saraylara) erdirir. |
|
10. Onların
oradaki
duası: "Allah'ım! Seni noksan sıfatlardan tenzih ederiz!" (sözleridir).
Orada birbirleriyle karşılaştıkça söyledikleri ise "selâm" dır. Onların
dualarının sonu da şudur: Hamd, âlemlerin Rabbi Allah'a mahsustur.
11. Eğer Allah insanlara, hayrı çarçabuk istedikleri gibi şerri de acele verseydi, elbette onların ecelleri bitirilmiş olurdu. Fakat bize kavuşmayı beklemeyenleri biz, azgınlıkları içinde bocalar bir halde (kendi başlarına) bırakırız. 12. İnsana bir zarar geldiği zaman, yan yatarak, oturarak veya ayakta durarak (o zararın giderilmesi için) bize dua eder; fakat biz ondan sıkıntısını kaldırınca, sanki kendisine dokunan bir sıkıntıdan ötürü bize dua etmemiş gibi geçip gider. İşte böylece haddi aşanlara yapmakta oldukları şeyler güzel gösterildi. |
|
l3. Andolsun
ki sizden
önce, peygamberleri kendilerine mûcizeler getirdiği halde (yalanlayıp)
zulmettiklerinden dolayı nice milletleri helâk ettik; zaten onlar iman
edecek değillerdi. İşte biz suçlu kavimleri böyle cezalandırırız.
14. Sonra da, nasıl davranacağınızı görmemiz için onların ardından sizi yeryüzünde halifeler kıldık (Onların yerine sizi getirdik). 15. Onlara âyetlerimiz açık açık okunduğu zaman (öldükten sonra) bize kavuşmayı beklemeyenler: Ya bundan başka bir Kur'an getir veya bunu değiştir! dediler. De ki: Onu kendiliğimden değiştirmem benim için olacak şey değildir. Ben, bana vahyolunandan başkasına uymam. Çünkü Rabbime isyan edersem elbette büyük günün azabından korkarım. |
|
16. De ki:
Eğer Allah
dileseydi onu size okumazdım, Allah da onu size bildirmezdi. Ben bundan önce
bir
ömür boyu içinizde durmuştum. Hâla akıl erdiremiyor musunuz?
17. Öyleyse kim Allah'a karşı yalan uydurandan veya onun âyetlerini yalanlayandan daha zalimdir! Bilesiniz ki suçlular asla onmazlar! 18. Onlar Allah'ı bırakıp kendilerine ne zarar ne de fayda verebilecek şeylere tapıyorlar ve: Bunlar, Allah katında bizim şefaatçılarımızdır, diyorlar. De ki: "Siz Allah'a göklerde ve yerde bilemeyeceği bir şeyi mi haber veriyorsunuz? Hâşâ! O, onların ortak koştuklarından uzak ve yücedir." |
|
19. İnsanlar
sadece
bir tek ümmetti, sonradan ayrılığa düştüler. Eğer (azabın ertelenmesi
ile
ilgili) Rabbinden bir söz (ezelî bir takdir) geçmemiş olsaydı,
ayrılığa
düştükleri konuda hemen aralarında hüküm verilirdi (Derhal azap iner ve
işleri bitirilirdi). 20. Ona (Muhammed'e) Rabbinden bir mucize indirilse ya! diyorlar. De ki: Gayb ancak Allah'ındır. Bekleyin (bakalım) ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim. 21. Kendilerine dokunan (kıtlık ve hastalık gibi) bir sıkıntıdan sonra insanlara bir rahmet (esenlik) tattırdığımız zaman, bir de bakarsın ki âyetlerimiz hakkında onların bir tuzağı vardır. De ki: Allah'ın tuzağı daha süratlidir. Şüphesiz elçilerimiz kurduğunuz tuzakları yazıyorlar. |
|
22. Sizi
karada ve
denizde gezdiren O'dur. Hatta siz gemilerde bulunduğunuz, o gemiler de
içindekileri tatlı bir rüzgârla alıp götürdükleri ve (yolcular) bu
yüzden
neşelendikleri zaman, o gemiye şiddetli bir fırtına gelip çatar, her
yerden
onlara dalgalar hücum eder ve onlar çepeçevre kuşatıldıklarını anlarlar
da dini yalnız Allah'a halis kılarak: "Andolsun eğer bizi bundan
kurtarırsan
mutlaka şükredenlerden olacağız" diye Allah'a yalvarırlar.
23. Fakat Allah onları kurtarınca bir de bakarsın ki onlar, yine haksız yere taşkınlık ediyorlar. Ey insanlar! Sizin taşkınlığınız ancak kendi aleyhinizedir; (bununla) sadece fâni dünya hayatının menfaatini elde edersiniz; sonunda dönüşünüz yine bizedir. O zaman yapmaktaolduklarınızı size haber vereceğiz. |
|
24. Dünya
hayatının
durumu, gökten indirdiğimiz bir su gibidir ki, insanların ve
hayvanların
yiyeceklerinden olan yeryüzü bitkileri o su sayesinde gürleşip
birbirine
girer. Nihayet yeryüzü zinetini takınıp, (rengârenk) süslendiği ve
sahipleri
de onun üzerinde kudret sahibi olduklarını sandıkları bir sırada, bir
gece
veya gündüz ona emrimiz (âfetimiz) gelir de onu sanki dün yerinde
yokmuş
gibi kökünden koparılarak biçilmiş bir hale getiririz. İşte iyi
düşünecek
kavimler için âyetlerimizi böyle açıklıyoruz. 25. Allah kullarını esenlik yurduna çağırıyor ve O, dilediğini doğru yola iletir. |
|
26. Güzel
davrananlara
daha güzel karşılık, bir de fazlası vardır. Onların yüzlerine ne bir
toz
bulaşır ne de bir horluk. İşte onlar cennet ehlidirler. Ve onlar
orada ebedî kalacaklardır. 27. Kötülük yapanlara gelince, kötülüğün cezası misli iledir. Onları zillet kaplayacaktır. Onları Allah'a karşı koruyacak hiç kimse yoktur. Onların yüzleri sanki karanlık geceden bir parçaya bürünmüştür. İşte onlar da cehennem ehlidir. Onlar orada ebedî kalacaklardır. 28. Onların hepsini biraraya toplayacağımız, sonra da Allah'a ortak koşanlara: "Siz ve koştuğunuz ortaklar yerinizde bekleyin" diyeceğimiz gün artık onların (putlarıyla) aralarını tamamen ayırmışızdır. Ve onların ortakları, (putları) derler ki: "Siz, bize ibadet etmiyordunuz. |
|
29. Bu yüzden
bizimle
sizin aranızda şahit olarak Allah yeter. Şüphesiz ki biz sizin (bize)
tapmanızdan
tamamen habersizdik." 30. Orada herkes geçmişte yaptıklarını karşısında bulur. Artık onlar gerçek sahipleri olan Allah'a döndürülmüşlerdir. Uydurmakta olduklarışeyler (bâtıl tanrıları) da onları terkedip kaybolmuştur. 31. (Resûlüm!) De ki: Size gökten ve yerden kim rızık veriyor? Ya da kulaklara ve gözlere kim mâlik (ve hakim) bulunuyor? Ölüden diriyi kim çıkarıyor, diriden ölüyü kim çıkarıyor? İşi kim idare ediyor? "Allah" diyecekler. De ki: Öyle ise (Ona âsi olmaktan) sakınmıyor musunuz? 32. İşte O, sizin gerçek Rabbiniz olan Allah'tır. Artık haktan (ayrıldıktan) sonra sapıklıktan başka ne kalır? O halde nasıl (sapıklığa) döndürülüyorsunuz? |
|
33. İşte
böylece Rabbinin
yoldan çıkanlar hakkındaki "Onlar inanmazlar" sözü gerçekleşmiş
oldu. 34. (Resûlüm!) De ki: (Allah'a) ortak koştuklarınız arasında, (birini yokken) ilk defa yaratacak, arkasından onu (ölümünden sonra hayata) yeniden döndürecek biri var mı? De ki: Allah ilk defa yaratıp (ölümden sonra) onu yeniden (hayata) döndürür. O halde nasıl saptırılırsınız! 35. De ki: Ortak koştuklarınızdan hakka iletecek olan var mı? De ki: "Hakka Allah iletir." Öyle ise hakka ileten mi uyulmaya daha lâyıktır; yoksa hidayet verilmedikçe kendi kendine doğru yolu bulamayan mı? Size ne oluyor? Nasıl (böyle yanlış) hükmediyorsunuz? 36. Onların çoğu zandan başka bir şeye uymaz. Şüphesiz zan, haktan (ilimden) hiçbir şeyin yerini tutmaz. Allah onların yapmakta olduklarını pek iyi bilendir. |
|
37. Bu Kur'an
Allah'tan
başkası tarafından uydurulmuş bir şey değildir. Ancak kendinden
öncekini
doğrulayan ve o Kitab'ı açıklayandır. Onda şüphe yoktur, o âlemlerin
Rabbindendir. 38. Yoksa, Onu (Muhammed) uydurdu mu diyorlar? De ki: Eğer sizler doğru iseniz Allah'tan başka, gücünüzün yettiklerini çağırın daonun benzeri bir sûre getirin. 39. Bilakis, onlar ilmini kavrayamadıkları ve yorumu kendilerine asla gelmemiş olan (Kur'an'ı) yalanladılar.Onlardan öncekiler de böyle yalanlamışlardı. Şimdi bak, zalimlerin sonu nasıl oldu! |
|
40.
İçlerinden öylesi
var ki ona (Kur'an'a) inanır, yine onlardan öylesi de var ki
onainanmaz.
Rabbin bozguncuları en iyi bilendir. 41. (Resûlüm! ) onlar seni yalanlarlarsa de ki: Benim işim bana, sizin işiniz de size aittir. Siz benim yaptığımdan uzaksınız, ben de sizin yaptığınızdan uzağım. 42. Onlardan seni dinleyenler vardır. Fakat sağırlara -üstelik akılları da ermiyorsa- sen mi duyuracaksın? 43. Onlardan sana bakan da vardır. Fakat -hele (gerçeği)göremiyorlarsa- körleri sen mi doğru yola ileteceksin? 44. Şüphesiz ki Allah insanlara hiçbir şekilde zulmetmez, fakat insanlar kendilerine zulmederler. |
|
45. Allah'ın
onları,
sanki günün ancak bir saati kadar kaldıklarını zanneder vaziyette
yeniden
diriltip toplayacağı gün aralarında birbirleriyle tanışırlar. Allah'ın
huzuruna varmayı yalanlayanlar elbette zarara uğramışlardır. Zira onlar
doğru yolagitmemişlerdi. 46. Eğer onları tehdit ettiğimiz (azabın) bir kısmını sana (dünyada iken) gösterirsek (ne âlâ); yok eğer (göstermeden) seni vefat ettirirsek nihayet onların dönüşü de bizedir. (O zaman onlara ne olacağını göreceksin). Sonra, Allah onların yapmakta olduklarına da şahittir. 47. Her ümmetin bir peygamberi vardır. Peygamberleri geldiği zaman, aralarında adaletle hükmedilir ve onlara asla zulmedilmez. 48. Doğru iseniz bu vaad (azap) ne zamandır? diyorlar. 49. De ki:"Ben kendime bile Allah'ın dilediğinden başka ne bir zarar ne de bir menfaatverme gücüne sahibim." Her ümmetin bir eceli vardır. Ecelleri geldiği zaman artık ne bir saat geri kalırlar ne de ileri giderler. |
|
50. De ki:
(Ey müşrikler!)
Ne dersiniz? Allah'ın azabı size geceleyin veya gündüzün gelirse (ne
yaparsınız?).
Suçlular ondan hangisini istemekte acele ediyorlar! 51. Başınıza belâ geldikten sonra mı O'na iman edeceksiniz, şimdi mi? (Çok geç). Halbuki onu (azabın gelmesini) istemekte acele ediyordunuz? 52. Sonra o (kendilerine) zulmedenlere, "Ebedî azabı tadın!" denilecek. Kazanmakta olduğunuzdan başkasının karşılığını mı bulacaksınız? 53. "O (azap) bir gerçek midir?" diye senden haber istiyorlar. De ki: Evet, Rabbime andolsun ki o şüphesiz gerçektir ve siz âciz bırakacak değilsiniz. |
|
54. (O zaman)
zulmeden
herkes yeryüzündeki bütün servete sahip olsa (azaptan kurtulmak
için)
elbette onu feda eder. Ve azabı gördükleri zaman için için
yanarlar.Aralarında
adaletle hükmolunur ve onlara zulmedilmez. 55. Bilesiniz ki, göklerde ve yerde olan her şey Allah'ındır. Yine bilesiniz ki, Allah'ın vâdi haktır, fakat onların çoğu bilmez. 56. O hem diriltir hem de öldürür ve yalnız O'na döndürüleceksiniz. 57. Ey insanlar! Size Rabbinizden bir öğüt, gönüllerdekine bir şifa, müminler için bir hidayet ve rahmet gelmiştir. 58. De ki: Ancak Allah'ın lütfu ve rahmetiyle, işte bunlarla sevinsinler. Bu, onların (dünya malı olarak) topladıklarından daha hayırlıdır. |
|
59. De ki:
Allah'ın
size indirdiği rızıktan bir kısmını helâl, bir kısmını da haram
bulmanıza
ne dersiniz? De ki: Allah mı size izin verdi, yoksa Allah'a iftira mı
ediyorsunuz? 60. Allah'a karşı yalan uyduranların kıyamet günü (âkıbetleri) hakkındaki kanaatleri nedir? Şüphesiz Allah insanlara karşı lütuf sahibidir. Fakat onların çoğu şükretmezler. |
|
61. Ne zaman
sen bir
işte bulunsan, ne zaman Kur'an'dan bir şey okusan ve siz ne zaman bir
iş
yaparsanız, o işe daldığınız zaman biz mutlaka üstünüzde
şahidizdir.
Ne yerde ne gökte zerre ağırlığınca bir şey Rabbinden uzak (ve gizli)
kalmaz.
Bundan daha küçüğü ve daha büyüğü yoktur ki apaçık kitapta (levh-i
mahfuzda)
bulunmasın. 62. Bilesiniz ki, Allah'ın dostlarına korku yoktur; onlar üzülmeyecekler de. 63. Onlar, iman edip de takvâya ermiş olanlardır. 64. Dünya hayatında da ahirette de onlara müjde vardır. Allah'ın sözlerinde asla değişme yoktur. İşte bu, büyük kurtuluşun kendisidir. 65. (Resûlüm)Onların (inkârcıların) sözleri seni üzmesin. Çünkü bütün izzet (ve üstünlük) Allah'ındır. O, işitendir, bilendir. |
|
66. İyi bilin
ki, göklerde
ve yerde ne varsa yalnız Allah'ındır. (O halde) Allah'tan başka
ortaklara
tapanlar neyin ardına düşüyorlar! Doğrusu onlar, zandan başka bir şeyin
ardına düşmüyorlar ve onlar sadece yalan söylüyorlar. 67. O (Allah), geceyi içinde dinlenesiniz diye sizin için yaratan, (çalışıp kazanmanız için de) gündüzü aydınlık kılandır. Şüphesiz bunda dinleyen bir toplum için ibretler vardır. 68. (Müşrikler:) "Allah çocuk edindi" dediler. Hâşâ! O bundan münezzehtir. O'nun (çocuğa) ihtiyacı yoktur. Göklerde ve yerde ne varsa O'nundur. Bu hususta yanınızda herhangi bir delil yoktur. Allah hakkında bilmediğiniz bir şeyi mi söylüyorsunuz? 69. De ki: Allah hakkında yalan uyduranlar asla kurtuluşa eremezler. |
|
70. Dünyada
bir miktar
geçim (sağlarlar), sonra dönüşleri bizedir;sonra da inkâr etmekte
oldukları
şeylerden ötürü onlara şiddetli azabı tattırırız. 71. Onlara Nuh'un haberini oku: Hani o kavmine demişti ki: "Ey kavmim! Eğer benim (aranızda) durmam ve Allah'ın âyetlerini hatırlatmam size ağır geldi ise, ben yalnız Allah'a dayanıp güvenirim. Siz de ortaklarınızla beraber toplanıp yapacağınızı kararlaştırın. Sonra işiniz başınıza dert olmasın. Bundan sonra (vereceğiniz) hükmü, bana uygulayın ve bana mühlet de vermeyin." 72. "Eğer yüz çeviriyorsanız, zaten ben sizden bir ücret istemedim. Benim ecrim Allah'tan başkasına ait değildir ve bana müslümanlardan olmam emrolundu." |
|
73.
Yine de
onu yalanladılar,
biz de hem onu hem de onunla beraber gemide bulunanları kurtardık ve
onları
(yeryüzünde) halifeler kıldık; âyetlerimizi yalanlayanları da (denizde)
boğduk. Bak ki uyarılanların (fakat inanmayanların) sonu nasıl
oldu! 74. Sonra onun arkasından birçok peygamberi kendi toplumlarına gönderdik. Onlara mucizeler getirdiler. Fakat onlar daha önce yalanladıkları şeye inanacak değillerdi. İşte haddi aşanların kalplerini biz böyle mühürleriz. 75. Sonra onların ardından da Firavun ve toplumuna Musa ile Harun'u mucizelerimizle gönderdik, fakat onlar kibirlendiler ve günahkâr bir toplum oldular. |
|
76.
Katımızdan onlara
hak (mucize) gelince: "Bu elbette apaçık bir sihirdir" dediler.
77. Musa: "Size hak geldiğinde onun için (hep böyle) mi dersiniz? Bu bir sihir midir? Halbuki sihirbazlar iflâh olmazlar" dedi. 78. Onlar dediler ki: Babalarımızı üzerinde bulduğumuz (dinden) bizi döndüresin ve yeryüzünde ululuk sizin ikinizin olsun diye mi bize geldin? Halbuki biz size inanacak değiliz. 79. Firavun dedi ki: Bilgili bütün sihirbazları bana getirin! 80. Sihirbazlar gelince Musa onlara: Atacağınızı atın, dedi. |
|
81. Onlar
(iplerini)
atınca, Musa dedi ki: "Sizin getirdiğiniz sihirdir. Allah onu boşa
çıkaracaktır.
Çünkü Allah bozguncuların işini düzeltmez." 82. "Suçluların hoşuna gitmese de Allah, sözleriyle gerçeği açığa çıkaracaktır." 83. Firavun ve kavminin kendilerine işkence etmesinden korkuya düştükleri için kavminden bir gurup gençten başka kimse Musa'ya iman etmedi. Çünkü Firavun yeryüzünde ululuk taslayan (bir diktatör) ve haddi aşanlardan idi. 84. Musa dedi ki: Ey kavmim! Eğer Allah'a inandıysanız ve O'na teslim olduysanız sadece O'na güvenip dayanın. 85. Onlar da dediler ki: "Allah'a dayandık. Ey Rabbimiz! Bizi o zalimler topluluğu için deneme konusu kılma! 86. Ve bizi rahmetinle o kâfirler topluluğundan kurtar!" |
|
87. Biz de
Musa ve
kardeşine: Kavminiz için Mısır'da evler hazırlayın ve evlerinizi namaz
kılınacak yerler yapın, namazlarınızı da dosdoğru kılın. (Ey Musa!)
Müminleri
müjdele! diye vahyettik. 88. Musa dedi ki: Ey Rabbimiz! Gerçekten sen Firavun ve kavmine dünya hayatında zinet ve nice mallar verdin. Ey Rabbimiz! (Onlara bu nimetleri), insanları senin yolundan saptırsınlar ve elem verici cezayı görünceye kadar iman etmesinler, diye mi (verdin)? Ey Rabbimiz! Onların mallarını yok et, kalplerine sıkıntı ver (ki iman etsinler). 89. (Allah): İkinizin de duası kabul olunmuştur. O halde siz doğruluğa devam edin ve sakın o bilmezlerin yoluna gitmeyin! dedi. |
|
90. Biz,
İsrailoğullarını
denizden geçirdik. Ama Firavun ve askerleri zulmetmek vesaldırmak üzere
onları takip etti. Nihayet (denizde) boğulma haline gelince, (Firavun:)
"Gerçekten, İsrailoğullarının inandığı Tanrı'dan başka tanrı olmadığına
ben de iman ettim. Ben de müslümanlardanım!" dedi. 91. Şimdi mi (iman ettin)! Halbuki daha önce isyan etmiş ve bozgunculardan olmuştun. 92. (Ey Firavun!) Senden sonra geleceklere ibret olması için, bugün senin bedenini (cansız olarak) kurtaracağız. İşte insanlardan bir çoğu, hakikaten âyetlerimizden gafildirler. |
|
93. Andolsun
biz İsrailoğullarını
güzel bir yurda yerleştirdik ve onlara temiz nimetlerden rızık verdik.
Kendilerine ilim gelinceye kadar ayrılığa düşmediler. Şüphesiz ki
Rabbin,
kıyamet günü onların, aralarında ihtilaf etmekte oldukları şeyler
hakkında
hükmedecektir. 94. (Resülüm!) Eğer sana indirdiğimizden (bu anlattığımız olaylardan) kuşkuda isen, senden önce Kitab'ı (Tevrat'ı) okuyanlara sor. Andolsun ki, Rabbinden sana hak gelmiştir. Sakın şüphecilerden olma! 95. Allah'ın âyetleriniyalanlayanlardan da olma, sonra ziyana uğrayanlardan olursun. 96. Gerçekten haklarında Rabbinin sözü (hükmü) sabit olanlar,inanmazlar. |
|
97. Kendilerine
(istedikleri)
bütün mucizeler gelmiş olsa bile, elem verici azabı görünceye
kadar
inanmayacaklardır. 98. Yunus'un kavmi müstesna, (halkını yok ettiğimiz ülkelerden) herhangi bir ülke halkı, keşke (kendilerine azap gelmeden) iman etse de bu imanları kendilerine fayda verseydi! Yunus'un kavmi iman edince, kendilerinden dünya hayatındaki rüsvaylık azabını kaldırdık ve onları bir süre (dünya nimetlerinden) faydalandırdık. 99. (Resûlüm!) Eğer Rabbin dileseydi, yeryüzündekilerin hepsi elbette iman ederlerdi. O halde sen, inanmaları için insanları zorlayacak mısın? 100. Allah'ın izni olmadan hiç kimse inanamaz. O, akıllarını kullanmayanları murdar (inkârcı) kılar. |
|
101. De ki:
"Göklerde
ve yerde neler var, bakın (da ibret alın!)" Fakat inanmayan bir topluma
deliller ve uyarılar fayda sağlamaz. 102. Onlar, kendilerinden önce gelip geçmiş toplumların (acıklı) günlerinin benzerlerinden başkasını mı bekliyorlar? De ki: Haydi bekleyin! Şüphesiz ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim. 103. Biz, sonra peygamberlerimizi ve aynı şekilde iman edenleri kurtarırız. İnananları üzerimize bir borç olarak kurtaracağız. 104. De ki: "Ey insanlar! Benim dinimden şüphede iseniz, (bilin ki) ben Allah'ı bırakıp da sizin taptıklarınıza tapmam, fakat ancak sizi öldürecek olan Allah'a kulluk ederim. Bana müminlerden olmam emrolundu." |
|
105. "Ve (bana) hanîf (Allah'ın birliğini tanıyıcı) olarak yüzünü dine çevir; sakın müşriklerden olma, diye (emredildi)." 106. Allah'ı bırakıp da sana fayda veya zarar vermeyecek şeylere tapma. Eğer bunu yaparsan, o takdirde sen mutlaka zalimlerden olursun. 107. Eğer Allah sana bir zarar dokundurursa, onu yine O'ndan başka giderecek yoktur. Eğer sana bir hayır dilerse, O'nun keremini geri çevirecek de yoktur. O, hayrını kullarından dilediğine eriştirir. Ve O bağışlayandır,esirgeyendir. 108. De ki: Ey insanlar! Size Rabbinizden Hak (Kur'an) gelmiştir.Artık kim doğru yola gelirse, ancak kendisi için gelecektir. Kim de saparsa, o da ancak kendi aleyhine sapacaktır. Ben sizin üzerinize vekil değilim. (Sadece tebliğ etmekle memurum). |
|
109. (Resûlüm!) Sen, sana vahyolunana uy ve Allah hükmedinceye kadar sabret. O hakimlerin en hayırlısıdır. |
Anasayfaya dön | Konulara dön |
Sadakat.Net©İslami web hizmetleri |