10-YUNUS:
16-Fakat bu
senin kendi sözün, sırf kendi kendine ileri sürdüğün iddiaların,
diyecek olurlarsa, yalnızca bu haberle kalmayıp, bunu yani Kur'ân'ın
vahiy olduğunu akıl yoluyla da isbat etmek ve gözler önüne sermek için
ey Muhammed, de ki; eğer Allah dileseydi ben size karşı bunu okumazdım
bile ve Allah, size onunla ilgili hiçbir bilgi vermezdi. Benim dilimle
size onu bildirmezdi, hiç duyurmazdı, sizi ondan haberdar bile etmezdi.
Allah, benim bu Kur'ân'ı size okumamı ve size bunu bildirmemi
dilemeseydi, ne ben bunu böyle size okurdum, ne de benim dışımda başka
bir yolla sizi ondan haberdar ederdi. Siz böyle birşeyi asla
duymazdınız. Fakat Allah dilediği için böyle oluyor. Zira bundan önce
bu kadar sene sizin aranızda ömür sürdüm durdum. Yani Kur'ân
vahyolunup, peygamberlik verilmeden önce bütünüyle bir ömür denecek
uzunca bir süre, yani kırk yıl kadar sizin içinizde, sizinle birlikte
yaşadım, içinizde bir ömür geçirdim, Ta çocukluğumdan beri bütün
ayrıntıları ile hayatımı nasıl geçirdiğimi bilirsiniz, ve pekâlâ
bilirsiniz ki, ben bütün o süre içinde birşey okuyor muydum? Kur'ân'ın
gerek icazkâr nazmına, gerek içindeki mânâ ve hakikatlere ait size
birşey söylüyor muydum? Nazım veya nesir olarak edebiyat ile hiç meşgul
olduğum var mıydı? Size şairlik, hatiplik, müelliflik taslıyor muydum?
Okuma-yazma bilmeyen fakat şiir ve inşa ile uğraşan cahiliyye şairleri
kadar olsun şiirle uğraşıyor muydum? Bir gün gelip âleme meydan okumak
ve müsabakaya davet etmek için hazırlanıyor muydum? Kimseye tahakküm
etmek, didişmek, saldırmak gibi huylarımı hiç gördünüz mü? Yalan
söylemek şöyle dursun, hakkımda bir şüphe veya şaibe uyandıracak bir
davranışımı gördünüz mü? Hepinizce iffet, doğruluk, dürüstlük, sadakat
ve emanet sahibi olarak bilinen Muhammedü'l-emin ben değil miydim? Hiç
aklınız yok mu? Bir kerre akıl edip düşünmez misiniz? Yani bana ve
Allah'ın âyetlerine karşı şimdi söylediğiniz sözler, ettiğiniz
tarizler, yaptığınız işler ve ileri sürdüğünüz teklifler hep akılsızlık
eseridir. Yoksa başka hiç bir delil, belge ve kanıt olmadan, hiçbir
habere gerek bulunmadan, yalnızca aklınızı başınıza alsanız, benim
bundan önce içinizde geçirdiğim o uzun süre boyunca hayatımı ve
ahlakımı bir düşünseniz hiç şüphesiz beni tasdik edersiniz. Allah şimdi
de önceki halimde kalmamı dileseydi, bana vahiy ve peygamberlik vermese
idi benim bunları size okumam ve Allah tarafından bildirmem ve ilan
etmem ihtimali yoktu. Ben kendi kendime ne böyle bütün belağat ve
edebiyat sahiplerine meydan okuyan bir kitap meydana getirebilirdim, ne
de bütün insanlara karşı böyle bir inzar ve tebşir görevinin, böyle hiç
kimsenin tek başına yapamıyacağı ağır yükün altına girebilirdim. Lâkin
işitiyorsunuz ki, şimdi ben bunları size okuyorum ve tebliğ ediyorum.
Bundan da anlamanız gerekir ki, Allah Teâlâ öyle değil böyle olmasını
istedi: Bana eğitim ve öğretim ile elde edilemiyecek vahiy ve nübüvvet
ihsan etti ve bunları bildirdi. Bunlar size şahsen benim değil,
Rabbimizin bildirisi ve öğretisidir. Ve ben O'nun vahyine uymaktan
başka birşey yapamam. Bütün güçlerin ve sebeplerin üstünde işleri
tedbir eden ve merci-i küll (herşeyin mercii) olan "O'nun izni olmadan
hiçbir yardımcının söz konusu olmadığı" Allah Teâlâ'nın emir ve
iradesine müdahele, O'nun âyetlerine itiraz yine hakkın âyetlerinden
biri olan akıl ile asla bağdaşabilir birşey değildir. Siz nasıl oluyor
da Allah'ın vahyini tebdil etmemi, onu değiştirip başka bir şekle
sokmamı teklif ediyorsunuz? Hiç Allah'dan korkmadan yalana ve iftiraya
cür'et ediyorsunuz?