Fıkıh Köşesi
İBADET HÜRRİYETİ VE FARZ NAMAZLARIN EDASI
- Ayrıntılar
- Kategori: Fıkıh Köşesi
- Gösterim: 5480
Soru: "Türkiye'de laikliğin, din ve vicdan hürriyetinin teminatı olduğu iddia ediliyor. Bu iddia, gayr-i müslim vatandaşlar için doğrudur. Onlar ibadetlerini, huzur içinde yapabiliyorlar. (...) Bazı bürokratlar, Müslümanların ibadet haklarına saygı göstermiyorlar. Namaz kılan kamu görevlilerini, mürteci olarak fişliyorlar. (...) İşim sebebiyle cuma namazını ve bazı farz namazları vaktinde kılamıyorum. İçinde bulunduğum şartlar sebebiyle, işten de ayrılamıyorum. Mesaiden sonra evime gidiyor ve kılamadığım namazları kaza ediyorum. Ancak cuma namazının kazası mümkün olmadığı için, bunu yapamıyorum. (...) Namaz ibadetinin sebebini ve önemini izah eder misiniz? Bahsettiğim sebeplerden dolayı namazlarımı kazaya bırakmam doğru mudur? Doğru değilse, ne yapmamı tavsiye edersiniz?"
CEVAP: Allahu Teala (cc)'nın mülkünde; O'nun verdiği rızıklarla hayatını devam ettiren her insanın, ihlasla ibadetlerini eda etmesi zaruridir. Kur'an-ı Kerim'de, "Yaratan, yaratmayan gibi midir? Artık iyice düşünmeyecek misiniz? Allah'ın nimetlerini birer birer saysanız, bunu icmal suretiyle bile sayamazsınız" (En Nahl Suresi, 17-18) hükmü beyan buyurulmuştur. İbn-i Abidin, bu hususu dikkate almış ve "Namazın hakiki sebebi, kula peşi-peşisıra verilen nimetlerdir. Çünkü nimeti verene teşekkür etmek, hem şer'an, hem aklen vaciptir"(1) hükmünü zikretmiştir. Namaz dinin direğidir ve bedeni bir ibadettir. Feteva-ı Hindiyye'de, "Namaz hükmolunmuş kat'i bir farzdır. Terk edilmesine asla ruhsat yoktur"(2) hükmü kayıtlıdır. Molla Hüsrev, "Bir kimseye namazın farz olması için; İslam, akıl ve büluğ şart kılınmıştır. Şayet çocuk on yaşını doldurmuş ise, namazı edaya zorlamak gerekir. Zira Resul-i Ekrem (sav), "Siz çocuklarınız yedi yaşını doldurduğu zaman onlara namazı emredin ve on yaşını doldurdukları zaman, namazı terk ettikleri için dövünüz" buyurmuştur. Namazın farz olduğunu inkar eden kimse kafir olur. Çünkü namazın farziyyeti, hiçbir ihtimale yer vermeyen kat'i delillerle sabittir. Şu halde onu inkar edenin hükmü, mürtedin hükmüdür. Nefsine uyduğu ve üşendiği için, namazı kasden terk eden kimse faasıktır"(3) diyerek, meseleyi izah etmiştir. Allahu Teala (cc)'nın fasıkları sevmediği, muhkem ayetlerle sabittir.
Mesai saatleri veya diğer meşru olmayan sebepler bahane edilerek, herhangi bir farz namazın terk edilmesi haramdır. Bu sebeple İslam alimleri, "Geçmiş namazların kazası" (fevait) tabirini kullanmış, terk edilen namazlardan bahsetmemiştir. Buradaki incelik şudur: "Geçmiş namazlar" tabirinde geçmek namaza isnad edilmiştir. Bunda mükellefin bir taksirinin olmadığına işaret vardır. Belki meşru bir özür sebebiyle, bu hal ortaya çıkmıştır. "Terk edilen namaz" tabiri ise böyle değildir. Zira bu ifadede, terk etmek mükellefe isnad edilir. Bu ise hesap gününü düşünen hiçbir mükellefe yakışmayacak bir fiildir. Meşru bir özür olmadan; farz namazı vaktinde eda etmemek büyük günahlardandır. Kaza etmekle günahı ortadan kalkmaz. Mükellefin kaza ettikten sonra, bir daha namazlarını kazaya bırakmamaya azmetmesi ve kötü fiilinden dolayı tevbe etmesi gerekir.
Meselenin diğer bir boyutu da şudur: Türkiye'de; herhangi bir işe girerken, belirli evraklar talep edilmektedir. Bunlardan birisi de nüfus cüzdanı veya tasdikli suretidir. Bu resmi evrakta; dini hanesinde "İslam" yazdığına göre, mesele yoktur. Zira işveren; Müslüman olan bir kimsenin günde beş vakit farz namazı eda edeceğini, peşinen kabul etmiş sayılır. Namaz için yalan söylemeniz veya mazeret belirtmeniz gerekmez. Size tavsiyem şudur: Farz olan namazları, mutlaka ve mutlaka vaktinde eda ediniz. Zira farz olan ibadetlerin, ihmal edilmesi veya terk edilmesi büyük bir cürümdür. Eğer farz namazları vaktinde eda ettiğiniz için sizi işten atarlarsa, Allahu Teala (cc)'nın rızası için mücadeleye devam ediniz.
Cuma namazı meselesine gelince: Bu ibadet, isminden de anlaşılacağı üzere, cemaat namazıdır. Ferdin tek başına eda edebileceği bir namaz değildir. Mukim olduğunuz beldede; mü'minler cemaat haline gelmiş ve içlerinden birisini "Cuma İmamı" olarak seçmişlerse, bu ibadeti ruhsaten eda edebilirsiniz... Cuma namazının edası için gerekli şartlar mevcut değilse, vaktin farzı olan öğle namazını kılmanız şarttır.(4) İbn-i Abidin, "Reddü'l Muhtar" isimli eserinde (Babu'l mest bahsinin sonunda), "Öğle ile cuma bir araya gelemez. Yolcu gibi kendisine öğle namazı farz olan kimseye cuma namazı farz değildir. Aksi de böyledir"(5) diyerek, cuma namazının bedelinin öğle namazı olduğuna dikkati çekmiştir. Dolayısıyla bir kimse, meşru bir sebeple cuma namazını eda edemezse, öğle namazını kılması farzdır. Meselenin özü budur. Birbirimize dua edelim.
(1) İbn-i Abidin- Reddü'l Muhtar Ale'd Dürri'l Muhtar- İst.: 1982 C: 2, Sh: 15.
(2) Şeyh Nizamüddin ve Heyet- El Feteva-ı Hindiyye- Beyrut: 1400 C: 1, Sh: 50.
(3) Molla Hüsrev- Düreri'l Hükkam- İst.: 1307 C: 1, Sh: 50.
(4) El Ceziri- Kitabu'l Fıkh Ale'l Mezahibu'l Erbaa- Beyrut: 1969 C: 1, Sh: 388.
(5) İbn-i Abidin- A.g.e.: C: 1, Sh: 41