Üsküdar Mihrimah Sultan Camii
- Ayrıntılar
- Kategori: Tarihi Bilgiler
- Gösterim: 8339
Cami 1547’de tamamlandığı halde, güneş saati 222 yıl sonrasını 1769’u gösteriyor:
1522 yılında Topkapı Sarayı'nda dünyaya gelen Mihrimah Sultan, Kanuni’nin hayatta kalan tek kızıdır. Babası tarafından çok sevilen küçük prenses, annesi Hürrem Sultan’ın nezaretinde iyi bir eğitim gördü. Henüz 17 yaşındayken (1539) Diyarbekir Beylerbeyi Rüstem Paşa'yla evlendirildi. Düğün merasimi, erkek kardeşleri Bayezid ve Cihangir'in sünnet düğünüyle birlikte At Meydanı'nda (bugünkü Sultanahmet Meydanı) büyük şenliklerle yapıldı.
Rüstem Paşa bu evliliğin ardından sadrazamlık mevkiine tayin oldu ve 1544-1561 yılları arasında (iki yıllık bir süre hariç) kesintisiz sadrazamlık yaptı. Eşinin veziriazam olmasıyla Mihrimah Sultan’ın saraydaki etkisi arttı; annesinin ölümüyle (1558) bu nüfuz daha da kuvvetlendi.
Kocasının ölümünden sonra (1561) yeniden evlenmeyen Mihrimah Sultan, Kanuni’nin vefatından sonra erkek kardeşi II. Selim ve yeğeni III. Murat’ın saltanat yıllarında da sarayın ve haremin en nüfuzlu kadını olmayı sürdürdü. 25 Ocak 1578’de, 56 yaşında iken vefat eden Mihrimah Sultan, Kanuni’nin Süleymaniye Camii haziresindeki türbesine, babasının sandukasının yanıbaşına defnedildi.
Sultan camilerine has çifte minare
Mihrimah Sultan, hem son derece dindar ve hayırsever, hem de oldukça büyük bir servetin sahibiydi. 1540-1547 yılları arasında, çağının dahi mimarı Sinan'a, Üsküdar iskelesinin karşısında iki minareli bir cami, çeşme, medrese, sıbyan mektebi ve kervansaraydan meydana gelen büyük bir külliye yaptırdı. Ayrıca sonraki yıllarda yine Mimar Sinan'a, Fatih’in Edirnekapı semtinde tek minareli bir cami ile çeşme, sıbyan mektebi, medrese ve çifte hamamdan oluşan ikinci bir külliye inşa ettirdi.
***
Kitabesine göre, yapımı 1947’de tamamlanan Üsküdar Mihrimah Sultan külliyesi, İskele Meydanı’nın kuzeyinde, Sultantepe’nin eteğindedir. Cami ve medrese, yerin topografyası sebebiyle, bölgeye kuzey güney doğrultusunda dağınık bir şekilde yerleştirilen külliyenin aşağı yukarı ortasında yer alır.
İskele Camii olarak da tanınan ve külliyenin çekirdeğini meydana getiren caminin, Sultan camilerine has olan çifte minaresi, dış görüntüsünün güzelliğini arttırmakta, ancak yapının harim (iç) kısmı, pencere sayısının yetersizliği sebebiyle oldukça karanlık görünmektedir.
Vakti gösteren mil ucunun gölgesi
İnsanlar, mekanik saatlerin henüz keşfedilmediği veya yaygınlık kazanmadığı devirlerde, zamanı tayin için usturlap, kum, su ya da güneş saatlerinden faydalanırlardı.
Güneş saatleri, özel olarak hazırlanmış bir mil ucunun (çubuğun) gölgesinin, güneşin hareketine paralel olarak, yine özel surette hazırlanmış mermer veya taş bir zemin üzerindeki durumuna göre vakti tayin ederler.
İslâmi güneş saatlerinin ortaya çıkmasına birinci derecede tesir eden âmil, hiç şüphesiz namaz vakitlerini bilme arzusudur. Bilindiği gibi sabah namazının vakti tan yerinin ağarmasıyla, diğer bir deyişle güneş ufkun 19 derece altında iken başlar, güneş doğuncaya kadar devam eder. Öğle namazı ise, güneş tam tepeye gelince, yani o yer meridyenine erişince, yani bir cismin gölgesinin en kısa olmasıyla başlar; gölge kendi cisminin bir veya iki katı oluncaya kadar devam eder. O andan itibaren ikindi namazının vakti başlamış olur. Namazları elden geldiği kadar geciktirmeden, tam vaktinde kılmak gerekir. Bu anlayış, müminleri, namaz vakitlerini sıhhatli bir şekilde tesbite sevk etmiştir.
Bu durumda Müslümanlar, İslâm’ın daha ilk günlerinden itibaren gündüz vakitlerini tesbite yönelik bazı metotları kullanmaya başladılar. Cami duvarları veya avlularına, birbiri ardına çizilen güneş saatleri bu düşüncenin bir sonucudur.
Bu amaçla, İskele Camii’nin ön avlusuna, caminin batı duvarının dış yüzüne, bu duvarın kıble duvarıyla birleştiği yere de mermer bir levha halinde bir güneş saati çizilidir. Bu cihaz, üçgen şekilli, dikey ve detaylı güneş saatleri grubunun en mükemmel örneklerindendir. Burada da, dik bir üçgenin sol üst köşesini teşkil eden dik açısına yakın bir yerde, zamanımıza kadar sağlam bir biçimde ulaşan madeni bir mil ile güneş ışığının mile teması sonucu oluşan gölgenin istikametini gösteren pek çok çizgi göze çarpar.
Saat, Muhammed Arif’in eseri
Duvara madeni yedi köşebentle tutturulan mermer levhanın üst kısmında ve sağ alt köşesinde sülüs hatla yazılı güzel bir kitabe dikkati çeker. Bu kitabede, diğer güneş saatlerinde pek rastlanmayan detaylar yazılıdır. Levhanın üstünde, ‘Eser-i Saatizâde Muhammed Arif el me’mur bi-hidmeti’l evkat’ (Vakitleri tayin etmekle görevli Saatizâde Muhammed Arif’in eseri), sağ alt köşedeki yazının birinci ve ikinci satırında, ‘Resemehu Derviş Yahya muhyiddin, El Muvakkit be Câmi-i Cedid’ (Yeni Cami muvakkidi Derviş Yahya Muhiddin çizdi), üçüncü ve son satırda ise, ‘Hümayun sene 1183’ (Miladi 1769) yazıları okunur. Hatlarda, saatin M.1769’da, Muhammed Arif tarafından yapıldığı, Derviş Yahya tarafından mermer üzerine çizildiği açıkça belirtilir.
Yengeçten Oğlak’a yedi burç!
Bu iki kitabe arasındaki kısma yerleştirilen saat, tam ve çeyrek saatleri gösteren yere paralel çizgilerle bunları çaprazlama kesen üçü içbükey, üçü dışbükey ve biri de düz olmak üzere, yedi adet burç çizgisinden meydana gelir. Milin altında, saat 8.30’da başlayıp mile doğru hafif bir kavisle uzanan ‘asr’ (ikindi) çizgisi yer alır. Bu duruma göre ikindi vakti, yılın en uzun günü olan 21 Haziran’da (Yengeç burcu çizgisi) 8.30’da başlar.
Levhanın sol üst köşesinden aşağıya doğru dik olarak inen çizgi, öğle çizgisidir. (Hatt-ı Zeval) Öğle namazı vakti, mil ucunun gölgesinin bu çizgi üzerine düştüğü zaman girer. 12’nin günbatımı olarak kabul edildiği sistemlerde (ki bu saatte öyledir) güneşin yengeç burcu üzerinde olduğu 21 Haziran’da (en uzun gün) öğle vakti saat 4’te başlar.
Mermer levha üzerinde, dik inen çizginin hemen solunda, alttan ikinci ile üçüncü dışbükey çizginin arasında ‘Hatt-ı Zeval’ ibaresi açıkça okunur.
Üsküdar İskele Camii’ndeki güneş saati üzerindeki içbükey ve dışbükey yedi burç çizgisi, altı dilim meydana getirir. Bütün burçlar, dilimler içinde ikişer ikişer gösterilir. Bir kısmı solda, zeval (öğle) çizgisinin hemen dışında, bir kısmı ise yukarıda günbatımı çizgisinin hemen üstünde yer alan burç isimleri, en aşağıda Seretan (Yengeç) ile başlayarak, yukarı doğru Esed (Aslan), Sümbüle (Başak), Mizan (Terazi) Akrep, Kavs (Yay) şeklinde sıralanır. Sonra da günbatımı çizgisinin üstünde sağa doğru Cedi (Oğlak), Delv (Kova), Hut (Balık), Hamel (Koç), Sevr (Boğa) ile devam ederek Cevza (İkizler) burcu ile sona erer.
Alaturka saatlerde güneş 12’de batar!
Sol üst köşeye yakın bir yerde bulunan milin solundaki kartuşlarda sırasıyla, ‘el mazi ani’z zeval’ (öğleden sonraki saat) ile ‘el baki ila’z zeval’ (öğleden önceki saat) ibareleri görülür. ‘El Baki…’ ile başlayan yazının üstündeki 1 sayısı, öğleye bir saat kaldığını, ‘El Mazi…’ ile başlayan ibarenin üstünde 1’den başlayıp üstteki burçların arasında 8’e kadar devam eden sayılar ise, öğle vaktinin üzerinden kaç saat geçtiğine gösterir. Böylece üstteki sistemde öğle vakti 12 olarak kabul edilir. Hâlbuki altta sıralanan rakamlar 4 ile başlayıp 12 ile son bulur. Bu sistemde, güneşin batışı anında saat (12) ya da (0) kabul edilir. Batılılar bu sisteme italik sistem adı verirler.
Osmanlılar da diğer İslam devletleri gibi, güneşin batışını, o günün sonu (veya sonraki günün başlangıcı) kabul ederler. Alaturka Saat sistemi denilen bu sistemde günbatımında saat 12 veya 0 dır.
Güneş saatlerini, bulunduğu caminin yapılış tarihiyle tarihlendirmek çoğu zaman yanıltıcıdır. Pek çok camide güneş saatleri caminin tarihinden çok sonraki tarihlerde çizilmiştir. Mihrimah Sultan camiinde aynı durum görülür; cami 1547’de tamamlandığı halde, adı geçen güneş saati 222 yıl sonraki tarihi, 1769’u göstermektedir.
1- Osmanlı Güneş Saatleri, Doç. Dr. Nusret Çam, Ankara 1990, s.5, 7.
2- A.g.e., s.64.
Can Alpgüvenç - SANATALEMİ.NET