Haritalarda Üç Ortaçağ Gezgini!!! İbrâhîm Tancî nâmıdiğer İbni Battûta!

İbrâhîm Tancî nâmıdiğer İbni Battûta! Ortaçağ’ın en büyük Müslüman seyyahı. 24 Şubat 1304′de Fas – Tanca’da doğmuş, 1369′da yine aynı şehirde vefat etmiştir.Ömrünün neredeyse tamamını seyahatle geçirir.

Hayatı ve şahsiyeti hakkında bilgilerin tek kaynağı kendi seyahatnamesidir. Ana dili olan Arapçanın yanında Farsça ve Türkçe bilmektedir. Seyyah, 14 Haziran 1325 yılında hac niyeti ile yola çıktığında henüz yirmi iki yaşındadır. Kuzey Afrika sahillerini takip eden yolculuğunda 5 Nisan 1326’da Mısır – İskenderiye’ye varır. İşte her şey burada başlar. İçinde Fars, Hind, Sind, Çin gibi doğu memleketlerini gezme hevesi uyanır ve bu isteğin peşine düşer. 25 yıl süren bu seyahatlerin 1. kısmını ancak Kasım 1349’da Fas’a gelerek tamamlar.

Devamını oku: Haritalarda Üç Ortaçağ Gezgini!!! İbrâhîm Tancî nâmıdiğer İbni Battûta!

Mimar Sinan'ın Emrinde Çalışmış

İnebahtı'da Osmanlı leventlerine esir düşen İspanyol yazar Cervantes, İstanbul'a getirilmiş ve Tophâne'deki Kılıç Ali Paşa Cami'nin inşâsında taş taşıyarak Mimar Sinan'ın emrinde çalışmıştı.

 Mimar Sinan'ın ustalık devri eseri olan Kılıç Ali Paşa Camii'ni Kaptanıderyâ Kılıç Ali Paşa, Mimar Sinan'a yaptırdı. Ser mühendisân-ı cihan mîmâr-ı bî akrân Mimar Sinan, bu camiyi Ayasofya'nın küçültülmüş bir modeli olarak inşâ etmişti. Cami, Ayasofya'nın küçültülmüş bir modeli gibidir lâkin Mimar Sinan bu camiyi Ayasofya'nın basit bir kopyası şeklinde değil de, onun eksik yönlerinin tamamlanıp, mimari yönden daha geliştirilmiş hali olarak yapmıştı.

Devamını oku: Mimar Sinan'ın Emrinde Çalışmış

Sultanahmet Camii sanat galerisi yapılacakmış!

Ressam İbrahim Çallı'nın önerisiyle müze yapılmak istenen Sultanahmet Camii son anda kurtarılmış!

Cumhuriyet döneminde Türk Tarih tezi yalnız siyasal anlamda bir tez değil aynı zamanda kültürel  yönü ortaya çıkarmaya “milli kültür” oluşturmaya yönelik bir çabadır. Harf İnkılabının yapılması bu çabanın ilk örnekliğini teşkil eder. Toplumsal hafızanın zayıflatılmasının amaçlandığı harf devrimi unutkan bir tarihe sahip toplum oluşturulmak istenmesinden kaynaklanmaktaydı.

Devamını oku: Sultanahmet Camii sanat galerisi yapılacakmış!

Bir Osmanlı Dâhisi ve Mucidi: Takiyüddin-i Rasıd

İlkokullarımızda Osmanlı tarihine dair en çok vurgulanan menfi konuların başında belki de Osmanlıların bilim ve teknoloji konularında ne kadar geri kaldığıdır. Bunun için de dönüp dolaşılıp “matbaanın ne kadar geç girdiği” hikâyesi araya sıkıştırılır.

Matbaanın geç  gelip gelmediği konusu, ayrı bir tartışmanın konusu olarak bir kenarda dursun şimdilik. Ancak matbaanın beklenilen (?) tarihten çok sonra gelmiş olması Osmanlıların bilim ve teknolojide ne kadar geri kaldıklarının en çok göze çarpan göstergesidir.

Devamını oku: Bir Osmanlı Dâhisi ve Mucidi: Takiyüddin-i Rasıd

İsrail’i kim kurdu, kim yola getirecek?

İsrail ve Mısır’ın üç yılı aşkın bir süredir sürdürdükleri Gazze ablukasına karşı yürütülen mücadelede yeni bir aşamaya gelindi.


“Rotamız Filistin, yükümüz insanî yardım” sloganıyla hareket eden Türkiye, Yunanistan, İngiltere, İrlanda ve Cezayir’den yola çıkan “Filistin’e yol açık” gemileri, Akdeniz’de buluştu ve Gazze’ye doğru yol almaya devam ediyor.

Devamını oku: İsrail’i kim kurdu, kim yola getirecek?

Mezar taşları kimlik belgesi miydi?

Antikite medeniyetlerde mezarlar uygarlığın ihtişamını göstermek için yapılırdı. Yunanlılar kuyu mezarları, Romalılar ve İskender imparatorluğu lahit mezarlar, Frigler timülüs mezarlar yapmışlardı. İlk defa Anadolu’da ahret inanışının bir gereği olarak Urartular mezarlarını ev biçiminde yapmışlardı. Hatta bu mezarların içinde kiler, tuvalet gibi kısımlarda bulunurdu.

Tarihin en ihtişamlı mezarlarını yapanlar ise Mısırlılardır. Mısırlılar, kralları adına ehramlar yaparak sırrı bugün dahi çözülemeyen mimari eserleri ine insanlık tarihi şahit olmuştur.

Devamını oku: Mezar taşları kimlik belgesi miydi?

Ayasofya, Zihinlerde Niçin Hâlâ Kilise?..

Değerli okuyucular!
Sizinle bir üzüntümü paylaşmadan önce, hatırlatma kabilinden biraz önbilgi vermek istiyorum.
Ayasofya... Mübârek mâbed...
O gün de sultan bugün de sultan olan ve zihnimizde kıyamete kadar da sultan kalacak olan Sultan Fâtih Mehmet Han’ın bize hediye ettiği dünya başkenti İstanbul’un ortasındaki inci, yakut, zümrüt, zeberced...
Bizans’tan İstanbul’u alan Fâtih, muzaffer ve meşrû kumandanlık hakkını kullanarak 557 sene önce Ayasofya’yı câmiye çevirdi. Hicrî takvime göre 574 sene önce...

Devamını oku: Ayasofya, Zihinlerde Niçin Hâlâ Kilise?..

Servetini fakirlere dağıtan bir Başbakan

Sultan Dördüncü Murad’ın üçüncü kızı olan Kaya Esmahan Sultan, Melek Ahmet Paşa ile evlendikten sonra, Koca Mustafa Paşa Şeyhi Hasan Efendi’ye intisap etmiş son derece dindar ve hayırsever bir “Osmanlı kadını”dır.
Bu muhteşem kadın, hamile kaldığı sırada enteresan bir rüya görüyor.
“Paşacığım” diye anlatmaya başlıyor Melek Ahmed Paşa’ya; “rüyamda Cennet’e gitmişim. Cennet bahçelerinde koşarken, Sultan Ahmed Han dedemi gördüm.
“Elimden tutup, bağ ve bahçe içindeki yüksek sarayları, huri ve gılmanları gösterdi. ‘Kızım bak’ dedi, ‘Cenab-ı Hak bana neler ihsan etmiş. Yeni Cami inşaatı sırasında, padişahlığıma mağrur olmayıp işçilerle birlikte taş ve toprak taşırken, ‘Ey Rabbim! Ahmed kulunun hizmetini kabul eyle’ diye, ağlayarak dua etmiştim.

Devamını oku: Servetini fakirlere dağıtan bir Başbakan

Osmanlı'da bir merasim: Cuma Selamlığı

Osmanlı padişahlarının cuma namazlarını kılmak üzere, merasimle camiye gitmelerine “Cuma Alayı” veya “Cuma Selamlığı” adı verilirdi. Padişahlar, başta Ayasofya olmak üzere Süleymaniye, Bayezid, Sultan Ahmed ve Eyüp Sultan gibi selatin camilerinde, inceden inceye teşrifat kurallarına bağlanmış bir merasimle cuma namazlarını eda ederlerdi. 

Devamını oku: Osmanlı'da bir merasim: Cuma Selamlığı

Kral Arthur da gerçek değilmiş

İngilizler tarihi kahraman oluşturmaya oldukça meyilli bir millettir. Robin Hood başta olmak üzere birçok tarihi kahraman üretmişlerdir. Bu üretilen kahramanlardan birinin de Kral Arthur olduğu ortaya çıktı. 40 yıl öncesine kadar yaşadığı hakkında hiçbir belge bulunmayan Kral Arthur’un romancılar ve sinemacılar sayesinde tarihsel bir kişiliğe döndürülmüş.

Devamını oku: Kral Arthur da gerçek değilmiş

Abdülhamid Hakkında Yanlış Bildiğimiz 10 Şey

Geçtiğimiz 10 Şubat günü Sultan II. Abdülhamid'in 91. ölüm yıldönümüydü. Hakkında olumlu bir şey söylemenin bile cesaret istediği yıllar yaşadık ama artık mızraklar çuvallara sığmaz oldu. Çuvalları delip çıkan gerçeğin mızrakları hepimizi şaşırtıyor. Neler mi onlar? Sayıları çok fazla ama içlerinden 10 tanesini seçtim. Beraber çıkarmaya çalışalım mı?

1. Kızıl Sultandı: Bu iddia, Albert Vandal adlı bir Fransız yazar tarafından ortaya atılmıştı. Atılış sebebi de, Abdülhamid'in Ermeni isyanlarını bastırtmış olmasıdır. Başta İngiltere ve Fransa olmak üzere Avrupa kamuoyunda Abdülhamid'in kan dökücü bir padişah olduğu propagandası başlatıldı. İşte "Kızıl", yani kan döken Sultan lakabı bu sırada asıldı boynuna. Hadi Ermenilerin böyle demesini anladık; iyi ama bir tekini bile idam ettirmemiş olan Abdülhamid'e Jön Türkler neden "Kızıl Sultan" dediler?

Devamını oku: Abdülhamid Hakkında Yanlış Bildiğimiz 10 Şey

Telif Hakkı © 2025 Open Source Matters. Tüm Hakları Saklıdır.
Joomla!, GNU Genel Kamu Lisansı altında dağıtılan özgür bir yazılımdır.