Haydutların otoritesi

Sultan 2. Murad, İstanbul’u fethetmek oğluna nasip olacak inancıyla ve o fethi görebilmek arzusuyla tahtını bırakmıştı...
Oğlu çocuktu daha... Geleceğin Fatih’i çocuktu...
Bi tarafta Peygamber müjdesine şahit olmak için saltanatı bırakan bir baba...
Diğer tarafta “Padişahsan gel tahtına otur. Yok ben Padişahsam emrediyorum, gel tahta geç” diyebilecek zekâ ve basirete sahip bir çocuk.

O çocuk 20’li yaşların başında Peygamber müjdesi için havan topunu keşfeden, İstanbul’u dize getiren kahraman... Bizans’a huzur, zenginlik ve refah götüren kahraman...
Çağ açıp kapatan...
Şimdi ne alaka; üstelik mayıs geçmiş, fetih kutlamaları bitmiş ve ben Fatih’i anlatıyorum...
Hayır, Fatih ve Fatih olmak değil mesele... Müjdeye talip olmak...
O müjde için dünyayı elinin tersiyle ittirmek...
Dokuz yıllık saltanatının sekiz yılını İstanbul dışında seferlerde geçiren Yavuz gibi...
“Hakim-ül Harameyn değil... Hadim-ül Harameyn...” diyen Yavuz...
Allah yolunun hizmetçiliğine talip bir Sultan...
Veya geriye dönüp Kosova’da Sultan Murad’ın şahadet duasını hatırlayın...
Şimdi ortalık karışık...
Dünyanın göbeğinde bir çıban var. Küçük fakat öldürücü...
Ve haydut devletler var; başka devletlerin içini karıştıran, iç savaşlara sebep olan...
Ve haydut teşkilatlar var “düzen korumak” yerine, düzeni bozan...
Neden?
Çünkü dünyanın “Osmanlı” gibi adil ve karakterli bir “otoritesi” yok...
Çünkü otorite...
Haydutların elinde...

Murat Başaran

Telif Hakkı © 2025 Open Source Matters. Tüm Hakları Saklıdır.
Joomla!, GNU Genel Kamu Lisansı altında dağıtılan özgür bir yazılımdır.