Miftahulkulub

1. BAB

 Konusu : Nefsanî tariki (yolu) ve onun şartlarını, mertebele­rini, zikir ve isimlerini, her makamın işaretlerini yedi  fasılda açıklar.

    
NEFSANÎ TARİK

I. FASIL : Nefsanî tarikin şartlarını açıklar.

Değerli kardeş, şunu bilmiş olasın ki..
Nefis yolundan giden değerli zatlar, nefsi yedi mertebeye ayırmış­lardır : Emmare, levvame, mülhime, mutmainne,. razıye, merzıye, safiye..
İşbu anlatılan yedi mertebedeki nefsin, her birini bir isimle terbiye ederler.
Bu yoldaki zatlara bir Hak yolcusu salik gelip inabe edeceği zaman, başta ona on şart koşup aralarında bu şartlarda anlaşırlar. O şartlar, sırası ile şöyledir :
1.    Yalan söylememek..
2.    Gıybet etmemek ve iftira atmamak..
3.    Onun bunun aleyhinde bulunmamak..
4.    Namazları vakitlerinde kılmak..
5.   Vakitlerinde kılamayıp kaçırdığı namaz, tutamayıp yediği oruç varsa, bunları kaza etmek..
6.    Cümle dostlardan ayrılmak, halvet halini sürdürmek ve kırk çıkarmak..
7.    Gayet az uyumak..
8.    Riyazete devam, etmek..
9.    Daima, nefsin arzu ettiğinin aksini yapmak..
10. Daima, kendisini ölmüş gibi görmek..
Hak yolcusu salik, bu şartları kabul ederse., o salike; istiğfar, salât ü selâm okumak emrini verirler ve elini tutarlar.
Bu vakitte, Hak yolcusu salikin nefsi; Yusuf suresinin 53. âyetinde buyurulan :



— «Nefis, bütün şiddeti ile kötülüğü emreder.»
Mana uyarınca, emmare nefistir.
Bu durumda bulunan Hak yolcusu salik, mürşidin şartlarına göre; zikrine devam eder. Sonunda kendisine, Resulüllah efendimiz manada zuhur edinceye kadar istiğfar ve salât ü selâmla meşgul olur; Allah ona salât ve selâm eylesin.
Bundan sonra, o Hak yolcusu salike, kelime-i tevhidi telkin eder­ler. Kelime-i tevhide, önceleri, Hak yolcusu salikin vereceği mana şudur :



— Allah'tan başka ibadet edilecek zat yoktur.
Buna göre, tevhidin tesiri ile, Hak yolcusu salik, olduğu yerlerde, devamlı kalbinden :
— Allah'tan başka ibadet edilecek zat yoktur.
Deyip gezer..
Ancak, bulunduğu yer, emmare nefis makamı olduğundan, işlediği masiyetler gözüne görünmez; kendisini yüksek makamda bir salik görür.


***


LEVVAME NEFİS

II. FASIL : Nefs-i levvameyi, onun zikrini ve işaretlerini açıklar:
Bundan sonra, Cenab-ı Hakkın ihsanı gelir; Hak yolcusu salikin nef-si,emmare sıfatından kurtulur; levvame ile değişir.
Emmareden, levvameye geçmiş olmanın işareti şudur : Hak yolcu­su salik rüyasında, yeşil çimenler, sahralar, ağaçlar, akar çeşmeler gör­meye başlar.
Hak yolcusu salik, bu makama gelince, kendisine celâl ismi telkin
edilir:                                           
Levvame nefis makamında bulunan Hak yolcusu salikin devamlı zikri, celâl (Allah) ismi olur. Bu mübarek isminin tesiri ile, Hak yolcusu salik işlediği masiyetlere pişman olup istiğfar eder. Her an, nefsini ayıplayıp ağlar. Gözlerinin yaşı kaynar su gibi olup gayet acıdır.
Ancak, bu Hak yolcusu salikten ara sıra isyan hali çıkar. Ama, İşlediği anda, pişman olur ve istiğfar eder. Sonra yine isyan eder. Lev-vame nefsin bir gereği olarak, o Hak yolcusu salik, kendisini levm edip ayıplamaktan kurtaramaz.
Levvame halinde nefis, daima emre boyun eğer durumdadır. İçten de bir zulmaniyettedir. Ah ederek, inleyerek yoluna devam eder. Açık-çası, okuduğu zikirden ve tefekküründen bir tad alamaz. Bu levvame makamında Hak yolcusu salik kelime-i tevhide :



—  Allah'ın zatından başka bir gaye yoktur.
Manasını verir. Buna göre de, her bulunduğu yerde :
—  Allah'ın zatından başka bir gaye yoktur..
Diyerek okur.. Zat (Allah) isminin ateşi kalbine tesir eder. O za­man veled-i kalb (kalb çocuğu) zuhur eder.

MÜLHİME NEFİS

III. FASIL: Mülhime nefsi ve onun zikrini işaretlerini açıklar.
Bundan sonra Hak yolcusu salike, Cenab-ı Hakkın ihsanı yardıma gelir; o da levvame nefisten kurtulur, müihime nefis ile değişir. Bunun oluşunun işareti odur ki: Hak yolcusu salik, rüyasında bağlar, bahçe­ler, ırmaklar görmeye başlar. Bazan da kuş gibi uçar. İşte o zaman, bu Hak yolcusu salike şu isim telkin olunur :
—  Hu.. (O..)
Bu müihime nefiste olan Hak yolcusu salikin devamlı zikri:
—  Hu..
İsmidir. Kelime-i tevhide verdiği mana da şudur :



—  Allah'tan başka sevgili yoktur.
Bu hale geldiği zaman salikin hali önce anlatılan on şartı, lâyık ol­duğu şekilde yerine getirmektir. Ettiği masiyetlere de, bir daha dön­memek üzere tevbe edip Allah'ın yasak ettiklerinden bütünüyle kaçmak. Allah'ın verdiği emirleri de yerine getirmektir. Emirleri tutmakta artık sebatlıdır. Aşk ateşi kalbinde yanmaya başlar. Ettiği zikrin lezzetini de duyar. Her an :
—  Allah'tan başka sevgili yoktur.
Diye okur. Dost yüzünü gözler ve ağlar.
Bu vakitte Hak yolcusu salikin göz yaşı, ılık su gibidir; biraz da kekremsi olur.
Arkadaşları arasında bu salike sevgi duyulur; hakkında iyi düşü­nürler. ...
Zikrin ısısı, vücud iklimine tesir eder. Bu durumda, salikin cümle azası zikreder. Salik de. azasının zikirlerini işitir. Cümle mevcudatın zi­kirlerini de duyar. Kendisine, kabirdekileri görmek, kalbdekileri anlamak, içten geçenleri okumak yolu açılır.
Bundan sonra bu makamda: isimlerin tecellileri, fililerin tecellileri zuhur eder. Bunun işareti odur ki : Hak yolcusu salik ; rüyasında de-nizleri yürüyerek geçer gider, kuş gibi havada istediği yere uçar.
Anlatılanlardan başka, biraz da nuranî berzahlar (tüneller) zuhur eder.
Hak yolcusu salik, bu mertebeye geldiği zaman, nefsi önüne çıkıp onu azdırmaya bakar. Açıkçası şöyle der :
— Sen, artık işini tamamladın. Büyük bir zat oldun. Bu mertebeye, binde bir salik dahi varamaz. Ama, Allah sana ihsan evledi.
Bunlardan başka, türlü sözler edip azdırınaya ve yoldan çıkarmaya çalışır.
Eğer Hak yolcusu salikin mürşidi kâmil olursa., o berzahlardan (tü­nellerden) alip ötelere geçirir. Eğer mürşid kâmil olmaz ise, durum zor­dur; varlığa kapılıp helak olur.
Allah, bizi de, sizi de korusun.
İşte mülhime nefsin hali de budur.


***


MUTMAİNNE NEFİS

IV. FASIL : Mutmainne nefsi, onun zikirlerini ve işaretlerini . açıklar.

Değerli kardeş, bilmiş olasın ki.. .
Bundan sonra, Cenab-ı Hakkın ihsanı ile Hak yolcusu salikin nefsi, mülhime durumundan kurtulur; mutmainne derecesi ile değişir. Böyle olmasının işareti odur ki : Hak yolcusu salik, denizleri yürüyerek geçe, istediği yerlerde kuşlar gibi uçarak gitmeye başlaya.. Bazan da, sema­lara çıkar; meleklerle sohbet eder.
Bundan sonra Hak yolcusu salike, Hayy ismi telkin olunur.
Bu mutmainne nefiste bulunan Hak yolcusu salikin devamlı zikri, H a y y ismi olur. Kelime-i tevhide vereceği mana ise, şudur :



—  Allah'tan başka mevcud yoktur.
Bu makamda bulunan salik, hal itibarı ile gayet cömert olur. Açık­çası dost yolunda cümle mülkünü vermeye söz verir. Hatta :
—  Dost yoluna canını ver..
Deseler, hemen boynunu uzatır. Şeyhine teslim olurken, yıkayıcı eline teslim olan ölü gibi olur.
Bu makamda, kalb yufkalığı hâsıl olur. İlâhî aşk, gün gün artar. Ne var ki, anasır perdesini geçemez, her an dost izıni gözler ah edip inleyerek ağlar. Göz yaşı adeta su gibi akar.
Rüyasında göklere kadar çıkar; sidre-i müntehaya kadar varır. Me­leklerle sohbet eder.
Yeryüzünü de kaftan kafa gezer. Cümle mahlukatın ve mevcuda­tın kimini hali ile, kimini dili ile anlar; onlarla konuşur. Bunlar gibi daha çok keşif ve keramet zuhur eder.
Bütün bunlar birer büyük berzahtır ki: eğer Hak Yolcusu salik bun­lara kapılırsa.. bir adım bile ileri gidemez: zulmette kalır. Allah, bizi de sizi de korusun. Eğer o gördüklerine iltifat etmeden :



—Allahım, tüm gayem sensin; isteğim rızandır.
Cümlesini tekrarlayarak giderse., bundan sonra, yokluk murakabesi zuhur eder. Hemen ardından da, nurlu bir şekilde sıfatların tecellileri zuhur eder.
Bazılarına bu tecellide; Fecir suresinin 27 - 30. âyetlerinin ihsanı olur :



— «Ey mutmainne nefis, Rabbına dön; hoşnut olarak, hoşnut olu­narak.. Kullarımın arasına gir; cennetime gir.»
Hak yolcusu salike hitap dahi zuhur eder.
Ancak, bazı kimselere, bu makamda şeytan zuhur eder. Kimine kür­sü üzerinde, kimine yerle sema arası bir yerde, kimine de yanan bir ateş içinde.. Onlara şöyle hitab eder :



— «Ben, en yüce rabbınızım.» (Naziat suresinin 24. âyetidir.) Daha başka sözler de söyler.. Mulhime nefiste olduğu gibi, türlü azdırıcı sözler etmeye başlar.
Eğer bu makamdaki salikin şeyhi kâmil olursa., bu tehlikeli durum-lardan Kolayca kurtulur. Eğer şeyhi kamil değilse, Allah korusun, dalâ­lete düşüp helak olur.

    
***

RAZİYE NEFİS

V . FASIL: Raziye nefsi ve onun zikirlerini, işaretlerini açıklar.

Değerli kardeş, şu da bilinmiş olsun ki.. Mutmainne nefis tehlikelerinden kurtulup Cenab-ı Hakkın ihsanı ve keremi ile salik, razıye nefis sıfatına geçer.                             
Bu makamın işareti odur ki : Hak yolcusu salik, cümle mevcudatı, yok olmuş görür. Bir beyaz veya kızıl yahut daha başka bir renkli nur içinde kalır. Bazılarına, bu hal içinde; Rahman suresinin şu 26. 27. âyet­leri zuhur eder :



— «Yeryüzünde bulunan her şey fena bulacak; celâl ve ikram sa­hibi Rabbın yüzü kalacak..»
Bu âyet-i kerimedeki mana ihsan olunur, hitap zuhur eder.
Bundan sonra, Hak yolcusu salike:



—  Ya Hak..
İsmi telkin olunur. Razıye nefis makamında bulunan salikin devamli zikri, ya Hak, olur. Kelime-i tevhide verdiği mana ise., mutmainne makamında olduğu gibi :
—  Allah'tan başka mevcud yoktur. Cümlesi olur. Salikin, bu makamdaki hali ise., gayet halim selini
yumuşak başlı olmaktır. Cümle mahlûkat, bu kimsenin elinden ve di­linden emin olurlar. Halk arasında sevilir. Her nereye gidecek olsa, el­lerinde olmadan, kendisine tazim ederler. Kendisi ise, kaza ve kaderinde olan işlerin tümüne razı olur. Bir an dahi, Allah'ın rızasından, ayrılmaz. Dünya ve âhiret için olan cümle gayelerinden geçer :



— Allahım, tüm gayem sensin, isteğim rızandır.
Cümlesi, bu mertebede kendisine hal olur. Buna göre, bu mertebede olan Hak yolcusu salik, kendisine zuhur eden keşif ve kerametin cüm­lesinden geçer. Her gördüğü şeyden kendisine bir müşahede hali zuhur eder. Daima gezip durduğu yerlerde, kalbinden :



— Allah'tan başka mevcud, gaye, sevgili yoktur..
Diye çağırır.
Ne var ki, Hak yolcusu salik, bu makamda ikilikten kurtulamaz. Her an ölümünü niyaz eder ağlar. Gözünün yaşı yine âdeta su gibi akar.
Bundan sonra, Hak yolcusu salike, Allah'ta yok olma hali zuhur eder; peşinden de Allah'ta var olma hali zuhur eder.. İşbu makam, hilâ­fet makamıdır.
Bundan sonra, nefis ve şeytanın şerlerinden emin olur :



—  Ben Hak, ben Hak..
Diye çağırır. Eğer mürşidi kâmil olursa., bu berzahtan (tünelden) dahi kurtarıp daha ileriye geçirir. Eğer mürşidi kâmil olmazsa, mahcu­biyette perdeli kalır.
Eğer daha önce, Fecir suresinin 27 - 30. âyetlerindeki :



—  «Ey mutmainne nefis, Rabbına dön; hoşnut olarak, hoşnut olu­narak.. Kullarımın arasına gir; cennetime gir..»
Manalar zuhur etmemiş ise., bu makamda zuhur eder.

MARZİYE NEFİS

VI. FASIL : Marziye nefsi ve onun zikirlerini ve işaretlerini açıklar.

Ey değerli kardeş, şu da bilinmiş olsun..
Bundan sonra, Hak yolcusu salikin nefsi, razıye sıfatından marzıye sıfatına geçip değişir. Bu geçişin işareti odur ki : Cenab-ı Hak ile, bir şekli olmadan müşahede hâsıl olur ve konuşma meydana gelir. Bunun için :
—  Sıfatların tecellisi, zatın müşahedesi.. Diye isim verilir. Bundan sonra salike :



—  Ya Kayyum.. (Ey gökleri, yeri ve her şeyi tutan..) İsmi telkin edilir.
Marzıye nefis makamında bulunan Hak yolcusu salikin devamlı zik-ri şu olur.:



—  Ya Kayyum.. (Ey gökleri, yeri ve her şeyi tutan..)
Olur. Kelime-i tevhide verdiği mana ise, Muhammed suresinin şu 19. âyetidir :



—  «Allah'tan başka ilah olmadığım bil..»
Bu makamdaki Hak yolcusu salikin hali ise., pâk şeriatın emrine boyun eğmektir. Onun emrini yürütmektir. Her davranışı ve duruşu, Re­sulüllah efendimizin emrine boyun eğmektir.



—  «Allah'ın huyları ile huylarıma güzelleştiriniz, Allah'ın güzel sı­fatlarına bürününüz.»
Hadis-i şerifinin sırrına göre, Resuliillah'ın sünnetini icra eder; Re­sulüllah'ın güzel huyunu benimser. Ailah ona salât ve selâm eylesin.
Bu makamda bulunan Hak yolcusu salikin kalbi gayet yuf kadir. Mer­hameti, şefkati gayet çoktur. Kendisi, daima, Allah'ın huzurunda olur. Açıkçası : Razıye nefis makamında olan zat: Her an, her nefes müşa­hede üzeredir; kendisine isimlerin, fiillerin, sıfatların tecellileri ve zat mıüşahadesi zuhur eder. Allah'ın zatına dalma hali dahi zuhur eder.
Hali anlatıldığı gibi olan değerli zatta; keşif, keramet, olağanüstü haller zuhur eder. Ama, kendisi, asla bu gibi şeylere değer vermez; bir an bile Allah'ın huzurundan ayrılmaz. Kendisinin güzel meclisine gelen konuklara karşı :



—  «İnsanlara akıllarının alacağına göre konuşun..»
Emrine göre konuşur; ziyaretine gelenlere karşı da hallerine uygun sohbet eder. Eğer bu gelenler arasında kabiliyetli kimse varsa., o kim­senin içinde olan şeyi haber verir. Bu haber verişi de, onun teslimiyetini kuvvetlendirmek içindir.
Bu makamda bulunan zat, Allah'a hizmetle memurdur. Ya irşad va­zifesini yapar, ya da ülkeleri yönetir.
Kâmil sayılan Allah'ın velî kullarının cümlesi, marzıye nefis ma-kanundadırlar.
Bu makam, vahdet makamıdır. Herkes, bu makama ulaşamaz. Bu makamda bulunan değerli zatın davranışı ve duruşu :



— «Gözlerim uyur, kalbim uyumaz..»
Hadis-i şerifinin manası uyarınca, uyuması, ayık durması aynı olur. Hemen her halde ayıktır; huzurludur. Açıkçası : Her halde, her anda, her nefeste, müşahede eder ve konuşur. Müşahede mertebesi, fena için­de bekadır.
Daha açığı :                                                 



—«ölmeden evvel ölünüz.»
Hadis-i şerifinin sırrına mazhar olmuş ve yokluk alanında, tam bir yokluk bulmuştur.



—«Fena bulup yok olunuz, sonra yok olunuz.»
Manasının sırrına zuhur yeri olmuştur. Sıfatların tecellisinde, Allah'­ın zatına dalıp gidenlerden olmuştur.
Bundan ilerisi, safiye nefis makamıdır. Bu makamda olan değerli zat ise., her asırda ya bir, ya iki, ya üç olur.


***


SAFİYE NEFİS
VII. FASIL: Safiye nefis, safiye nefis makamını bulmayı başa­ran değerli zatın mertebelerini açıklar.
Ayrıca burada, bu yoldaki sulûkünü tamamlayıp :
— Fatiha..                                                                       '
Diyenlerin makamları, hilâfet makamları, irşad makamları, gavs-Ü azam makamları, kutuplar kutbu makamları da, kısadan anlatılacaktır.
Ey değerli kardeş, bilinmelidir ki..
Safiye nefis makamında bulunan değerli zat; sıfatlarla beraber isim­leri de özünde toplamış, zat tecellisine zuhur yeri olmuştur. Açıkçası :



—«Fena buldular (yok oldular), sonra yine fena buldular, sonra yine fena buldular; bandan sonra beka buldular (var oldular), sonra yine beka buldular, sonra yine beka buldular.»
Cümlesindeki mana sırrına göre; üçüncü derecede Allah'ta yok ol­muş, üçüncü derecede Allah'ta var olmuştur. Tecelli-i zatta dahi, Allah'ın zatına dalıp gidenlerden 'olmuşlardır.
Bu safiye nefisde bulunan değerli zatlar; daha önce de anlatıldığı gi­bi, her asırda üç tane olur. Şöyleki :
a) İrşad kutbudur.
Her nekadar irşada memur olan Resulüllah'ın —Allah ona salât ve selâm eylesin— halifesi olsa dahi, irşad kutbu olan değerli zatlar, o hali­felerin cümlesinden üstündür.
İrşad kutbu olan zatın kendisi doğuda bulunsa, müridi de batıda bu­lunsa; bulunduğu yerden o müridini terbiye ve irşad eder; Allah'a ulaştı­rır. Bunlar için uzak, yakın aynıdır.
b)    Gavs-ü Azam..
Bu zat da, bütün cihanı içine almıştır ve âlemde tasarruf sahibidir. Ama kutuplar kutbunun yanında ve emrinde bulunduğundan, tasarrufa karışmaz, daima kendi halinde olur.
c)     Kutuplar kutbu..
.Bu, bütün âlemi özünde toplamış, zamanında tektir; arifler sultanı­dır. Resulüllah'ın esas halifesi de budur.
Bu değerli zatın mübarek makamı hüviyette olduğu sebepten cümle yaratılmışlar ve varlıkların yiyip içmeleri, davranışları ve duruşları, kaza ve kaderleri; hâsılı: Dünyada olup biten işlerin cümlesi tasarrufu altında olup dilemesi ile meydana gelir.
Safiye nefis makamı sahibi olmak, burada anlatılan üçlere hastır. Bu, değerli zatlar, aslî safiyetini bulmuşlar ve nefissiz olmuşlardır.
Bu manayı iyi anlamaya çalış.



—«Kendini bilen, Rabbını bilmiş olur..»
Hadis-i şerifi, bu makamiarı anlatır. Zira, bu değerli zatları, akıllar idrâk etmekten yana âcizdir; anlayışlar da şaşkındır.
Bazı asırda, irşad kutupluğu, gavs-ü azam makamı, kutuplar kutbu ayrı ayrı birer zata ihsan olunur. Bazı asırda da bu üç ilâhî mertebe, tek zata ihsan olunur. Yani : Kutuplar kutbu olma,. gavs-ü azam olmak, hi­lâfet sırrının üçü de Allah'a bir hizmet olarak tek zata verilir.


***


Bu risalenin başından buraya kadar anlatılan nefis derecelerini bir daha gözden geçirelim. Şöyleki :
a)     Emmare nefis..
Bu nefis makamı, Hak yolcusu salikin ilk halidir.
b)     Levvame nefis..
Bu nefis makamı ise., yine Hak yolcusu salikin ilk halidir.
c)    Mülhime nefis..
Bu da, Hak yolcusu salikin orta derecesidir.
d)    Mutmainne nefis..
Bu da Hak yolcusu salikin son halidir.
Açıkçası : Nefsaniyet yolundan yola çıkan Hak yolcusu salikin nef­si; mutmainneye varmadıkça, hiç bir şekilde vuslat sırlarını duyamaz.
Bu nefsaniyet yolundan giden Hak yolcusu salikin sulûkünü tamam­laması ve fatihasının okunması, bu mutmainne derecesinde olur. Ne var ki, bu dereceyi bulmak, uzun zaman alır. Eğer mürşid, kâmil olur da; Hak yolcusu salik de ona yıkayıcıya teslim olan ölü gibi teslim olursa.. durum değişik olur; herkes, kabiliyetine göre nasib alır : Kimi dört, ki­mi sekiz, kimi on iki, kimi on altı, kimi de yirmi senede.. Hâsılı: Her bi­rine, kabiliyetleri ve tecelli durumlarına göre vuslat ihsan olunur.
. Eğer mürşid kâmil olur da, Hak yolcusu salikte noksanlık olursa., o zaman otuz, kırk, elli, altmış sene sonra ancak, mutmainne nefse geçe­bilir. Bunun için, nefsaniyet yolundan gidenlerden pek çoğunun ömrü yetmemiş, yolda kalmışlardır.
Şayet mürid kabiliyetli, şeyhi de noksan olursa., bu mürid. keşif ke­ramet tehlikesine düşüp varlık berzahında (tünelinde) kalın
Bunun için Yüce Allah'a sığınalım..
Bu. mutmainne nefis makamı: Hak yolcusu salikin son durağı. Al­lah'ın veli kullarının da ilk basamağıdır. Bundan sourası. Allah'ın yardı­mına kalmıştir ki : Çalışmakla elde edilecek bir şey yoktur.
e)    Razıye nefis..
Bu da, hilâfet makamıdır. Açıkçası, razıye nefis makamına ulaşan bir Hak yolcusu salike hilâfet, bir hak olur.
f)    Marzıye nefis..
Burası da, irşad makamıdır; kutupluk makamıdır. Daha açığı : Mar-zıye nefis makamında bulunanlar. Resulüllah'ın halifeleridir: Allah ona salât ve selâm eylesin. Bunların cümlesi, Allah'ın hizmetinde bulunurlar.
g)    Safiye nefis..
Bu makama gelince; hilâfet sırrına sahib olanlara, gavs-ü azama, kutuplar kutbuna göredir ve bu üç üstün zata hastır.
Duâ makamında, Araf suresinin 43. âyetini okuyalım :



—«Allah'a hamd olsun ki, bunu bize hidayet eyledi; eğer Allah bize hidayet eylemeseydi, biz kendiliğimizden bunun yolunu bulamazdık..»

Günün Sözü

"“Geçmiş ümmetlere verilmeyen şey benim ümmetime verildi. O da musîbet ânında ‘İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn’ demeleridir.” (Hadîs-i Şerif—Muhtâru’l-Ehâdis)"
Telif Hakkı © 2024 Open Source Matters. Tüm Hakları Saklıdır.
Joomla!, GNU Genel Kamu Lisansı altında dağıtılan özgür bir yazılımdır.